Bütçede sancılı süreç
Takat sınırda. Kamu destekli büyüme, yılın ilk çeyreğini de geride bırakmıştır. 2017 yılına kadar kamu borç yükü küresel eşleniklerine kıyasla düşüktür. Özeldeyse 2006 sonrası yüksek artışın ulaştığı düzey, 219.1 milyar dolar düzeyindedir. Büyümeye kamusal neşter atılınca, bundan en çok bütçe etkilenir. Nisan bütçesinin en önemli kalemi “faiz dışı fazla” yüzde 83 güç kaybetmiştir. Eh, ne de olsa “salavat getirmeye takat gerek”.
Faiz giderleri yıllık yüzde 15 artmış. Bu, “enflasyon + risk primi” olarak referansımız olsun. Öyleyse, 1.5 katına çıkmış bir bütçe gideri, 1.56 katı da faiz dışı giderlerimiz olmuştur. Bütçe genel gelirlerimizse referansa kıyasla yüzde 40, vergi gelirlerimizse yüzde 16 daha zayıftır. Diğer bir ifadeyle nehri geçmeye çalışırken hem daha az kulaç atabilmişiz, hem de nehrin akıntısıyla ters yöne sürüklenmişiz. Sonuçta bütçenin ilk dört ay genel dengesi, 2016’da 5.40 milyar TL fazlayken, bu yıl 17.88 milyar TL açıktır.
Bu arada TL ABD Doları karşısında yüzde 20.87 değer yitirmiştir. Araştırmalara göre, ulusal paranın değer yitirmesi, gelir dağılımında adaletsizliği körüklemektedir. 1994 Meksika krizini ele alalım. Tabandaki yüzde 10’un tüketim harcamaları, kriz öncesinde toplam gelirlerinin yüzde 32’sindeyken, sonrasında yüzde 39’a fırlar. Bir başka dünya tecrübesi de Brezilyada yaşanmıştır. Ekonomik şoklar, ağırlaşan işgücü koşullarını; ağırlaşan işgücü koşulları da, güçleşen istihdam potansiyelini doğurur. Sonu, toplumsal suç oranının artmasıdır. Bütçe açığıyla büyümek, sancılı bir doğum süreci gibidir. Ocak–nisan bütçe gerçekleşmelerine bakıldığında doğum sezaryen iledir. Çocuğun çıkarılması için karın 30 cm açılmıştır. Öyleyse karnı eskisi gibi dikmek çok önemlidir. Bütçeyi toparlamak da öyle. Eğer geç kalınırsa, şu iki kötü sonuçtan birisi kaçınılmazdır: Ya anne ya da çocuktan herhangi birisi ölecektir, ya da hem anne hem de çocuk için kaybedilecektir.