Bütçede bozulma böyle sürdürülemez

İsmet ÖZKUL
İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI [email protected]

Yüksek ve yapısal cari açık ve aşırı dış borç nedeniyle Türkiye, dış dengeleri dünyanın en kırılgan ülkeleri arasında bulunuyor. Dış dengedeki bu bozukluk, Demokles’in kılıcı gibi her an kendini döviz kurlarından, enflasyona, yatırımlardan üretime kadar ekonominin her alanında hissettiriyor. Bu koşullar altında Türkiye’nin dış dünyaya kendini göreli olarak iyi gösterebildiği tek alan iç denge, yani maliye cephesiydi.

Ancak bu durum da artık mazide kalıyor gibi gözüküyor. Çünkü bütçe dengesinde geçen yıl radikal bir bozulma ortaya çıktı.

Bütçe açığı yüzde 58.27 ve 17.44 milyar liralık hızlı bir artışla 29.93 milyar liradan 47.37 milyar liraya fırladı. Asıl önemli nokta faiz dışı fazla yüzde 54.03’lük bir düşüşle 20.32 milyardan 9.34 milyar liraya düştü.

Bütçe açığındaki hızlı artışa bir de Hazine’nin bütçe açığını finanse etmek için yeterli miktardan çok daha fazla borçlanması ekleniyor. Bu politika geçen yıl yüksek faizleri besleyen önemli faktörlerden birisi oldu.

Bütçe gelirlerindeki artış yüzde 13.75 ile enflasyonun biraz üzerinde. Büyüme hızının yüzde 7’yi bulacağının konuşulduğu bir yılda bütçe gelirlerinin reel olarak neredeyse yerinde saymış olması, ekonominin gerçek durumu ve geleceği açısından hiç de iyi bir işaret değil.

İşin daha ilginç yanı iç tüketime dayalı yüksek büyüme hızına ulaşıldığı bir yılda dahilde alınan dolaylı vergilerdeki artışın yüzde 10.80 ile 12 aylık ortalamalara göre yüzde 11.14 olan yıllık enflasyonun da altında kalmış olması.

Buna karşın dış ticaretten alınan dolaylı vergilerdeki artış yüzde 30.33’ü buluyor. Bütçe gelirlerindeki toplam artışın yüzde 34.32’si buradan geliyor. Ancak buradaki güçlü artış, hayırlı bir artış değil. Çünkü bu artışın iki kaynağı var birisi ithalattaki artış, diğeri kurlardaki artış. İkisi de ekonomideki risklerin artışının göstergesi.

Bütçe harcamalarındaki artışta başı sermaye transferlerindeki yüzde 50.22’lik artış ile cari transferlerdeki yüzde 20.51’lik artış başı çekiyor. Cari transferlerdeki miktar artışı, bütçe harcamalarındaki toplam artışın yüzde 49.24’ünü oluşturuyor.

Savunma harcamalarındaki artış yüzde 28.90 düzeyine çıkmış bulunuyor. KİT’lerin görev zararlarında yüzde 34.13 artış var. Sosyal güvenlik açığının finansmanı için bütçeden aktarılan kaynak miktarındaki artış yüzde 20.68’i buldu. Belediyelere yardımlardaki artış ise yüzde 33.65 oldu. İşletmelere yönelik desteklerdeki artış ise yüzde 200’leri aşabiliyor.

Maliye cephesindeki bu bozulmanın sürdürülmesi pek mümkün değil. Bu cephedeki bozulmanın sürmesi demek, yüksek faizi kurların yanı sıra besleyen ikinci kaynağın da güçlenmesi demek. Enflasyon ateşinin kurların yanı sıra ikinci bir kaynaktan daha harlanması demek.

Dış kırılganlığa aynı ölçüde bir de mali dengedeki kırılganlığın eklenmesi, ekonomide kriz çanlarının çalması anlamına gelir. Geçmiş krizlerin hepsini doğuran ana neden bu iki dengesizlikte.

Bütçedeki hızlı bozulmanın ortaya çıktığı yerler, temel nedenin anayasa referandumuna bağlı siyasi tercihler olduğunu gösteriyor. Türkiye iki yıl daha kritik önemde ve sonuçları kestirilemeyen seçim atmosferi içinde kalacak. 2017’de maliye cephesinde yaşanan olumsuz gidişin 2018 ve 2019’da da tekrarlanma ihtimali ekonomi açısından bir kabus senaryosuna dönebilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar