Bütçe ve işsizlik verilerine Pareto Prensibi üzerinden bakış
Ali Orhan YALÇINKAYA - Ekonomist
Üniversitede okuduğunuz bölümü bir terim ile anlatın deseler ilk “ceterius paribus” (diğer tüm durumlar sabitken) derim, başka da bir şey demem. Bunu söylemeyen ekonomiyi kurtaramadığı gibi mezun da olamıyor. Gaza gelip “ceterius paribus” derim başka da bir şey demem diyerek kestirip attım ama düşününce “Pareto Optimum”da derim. İtalyan ekonomist ve matematikçi Vilfredo Pareto’nun servet dağılımına ilişkin gözlemine dayanan prensibini hayatın her alanına uygulamıştım, hakkını yemeyeyim şimdi.
İtalya’daki servetin yüzde 80’ine nüfusun yüzde 20’sinin, İngiltere’deki toprakların yüzde 80’ine nüfusun yüzde 20’sinin sahip olduğunu fark eder Pareto. Böylece ekonomide çıktıların yüzde 80’inin, girdilerin yüzde 20’sinden; sonuçların yüzde 80’inin nedenlerin yüzde 20’sinden kaynaklandığı fikri doğar.
Temmuz ayı bütçe gerçekleşmelerine ve mayıs ayı istihdam verilerine, Pareto Prensibi çerçevesinden bakalım istedim. 2017 Temmuz ayında 0.1 milyar TL fazla veren bütçe bu yılın aynı döneminde 0.9 milyar TL fazla verdi. Aylıktaki bu olumlu görünüme rağmen geçen sene ocak-temmuz döneminde 1.3 milyar TL olan bütçe fazlasının bu sene 24.3 milyar TL açığa dönüştüğü görülüyor. 2016 Temmuz ayında 4.3 milyar TL fazla veren faiz dışı denge, 6.7 milyar TL fazla verirken, geçen yılın ocak-temmuz döneminde 31.9 milyar TL olan fazla 8.4 milyar TL’ye gerilemiş.
Bütçenin gelir detaylarına baktığımızda ocak-temmuz döneminde yurt içi ekonomik aktivitedeki eğilimi takip ettiğimiz dâhilde alınan KDV bir önceki yıla göre yüzde 5 artarken, iç talebin seyri hakkında sinyal veren ÖTV gelirlerinin ise yüzde 14.4 artmış olduğu görülüyor. Dış ticaretin seyri hakkında fikir veren ithalde alınan KDV ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 22.8 artmış durumda.
Ocak ayında 22 milyar TL olan 12 aylık birikimli bütçe açığı temmuzda 54.8 milyar TL’ye yükselirken, Bütçe açığı / GSYH oranı ise bir önceki aya göre değişmeyerek yüzde 21 oldu. Faiz hariç giderler yüzde 19.8 artarken mal ve hizmet alım giderleri ile sermaye transferlerindeki artışlar dikkat çekici. Ocak Temmuz dönemi olarak bakıldığında ise bütçe giderleri yüzde 18.6 artarken gelirler yüzde 10.7 artış hızı ile bunun gerisinde kalmış durumda. Bütçe gelir ve giderlerine enflasyondan arındırılmış olarak baktığımızda ise gelirler yüzde 12.3 artarken giderlerin yüzde 10.7 arttığı görülüyor. Temmuz ayı gerçekleşmeleri, vergi gelirlerinin vermiş olduğu katkıyla sınırlı toparlanmaya işaret etmekte. Buraya kadar anlattıklarım sonuçlar. Peki ya bu sonuçlara gelmemize sebep olan neden(ler)?
Aslında tek bir somut nedeni var, ekonomiye bu destek verilmeliydi. Aksi bir durum çok daha sıkıntılı bir tablo ile karşılaşmamız anlamına gelecekti. Örneğin temmuz sonuçları, ekonomik aktivitedeki canlanmanın vergi gelirlerine olumlu yansıması şeklinde okunabilir. O zaman da şu soruyu sorabiliriz: Ekonomiyi destekleyici uygulamaların sona ermesiyle beraber bütçe açığındaki artış eğilimi de azalacak mı? Önümüzdeki dönemde harcama artışları kontrol altına alınarak, bütçe açığı makul seviyelerde tutularak, mali disiplin konusunda kararlı tutum sergilenebilecek mi? Ya da Pareto Prensibi’nden hareketle nedenler ve sonuçlar arasındaki dengesiz orantıdan kaçınılabilir miydi Bir de istihdam verilerine bakalım aynı perspektifle.
Mayıs ayında işsizlik bir önceki aya göre 30 baz puan gerileyerek yüzde 10.2 oldu. Geçen yılın aynı döneminde bu rakam yüzde 9.4 düzeyindeydi. 2016'nın Mayıs’ında yüzde 11.3 olan tarım dışı işsizlik 2017’de bir önceki aya göre gerileme göstermiş olsa da yüzde 12.2. İşgücüne katılım oranı ise önceki yılın aynı dönemine göre 50 baz puan artış göstererek yüzde 53 olarak gerçekleşti. Geçen yılın aynı döneminde yüzde 10.5 olan mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranı yüzde 11.3’e yükselirken bir önceki aya göre değişim göstermedi. Aynı şekilde yüzde 12.4 olan tarım dışı işsizlik de bir önceki aya göre değişim göstermeyip yüzde 13.4’te kaldı.
2016'da ortalaması 28 bin kişi olan mevsim etkilerinden arındırılmış tarım dışı istihdam verisi ilk beş ay itibarıyla 2017 yılında 120 bin kişi oldu. Rakam iyi görünmekle beraber zayıflamanın ilk işaretlerini de vermekte; çünkü geçtiğimiz dört ayın ortalaması 144 bin kişiyken mayısta bu rakam 26 bin kişiye gerilemiş durumda. Mevsim etkisinden arındırılmış iş gücüne katılım oranı ise bir önceki aya göre değişmeyerek yüzde 52.6 olduğu görülüyor.Hizmetler sektörü tarım dışı istihdam verisinin ana belirleyicisi olmaya devam ediyor öyle ki 2016-2017 Mayıs döneminde tarım dışı sektörlerde toplamda 570 bin kişi istihdam edilirken bunun 558 bin kişisini hizmetler, 12 bin kişisini ise inşaat sektörü yaratmış. Sanayi sektörü ise bu dönemde istihdam yaratamamış vaziyette. Aylık bazda ele aldığımızdaysa tarım dışı sektörlerde yaratılan 26 bin kişilik istihdama sanayi 14 bin kişi, hizmetler 70 bin kişi ile katkı sağlarken inşaat sektöründeki 58 bin kişilik istihdam azalışı dikkat çekici (bir başka zayıflama sinyali daha). Tarım sektöründe ise 17 bin kişilik bir artış söz konusu. Geçtiğimiz yılın mayıs ayında yüzde 19.4 olan genç nüfusta işsizlik ise bir önceki aya göre değişmeyerek yüzde 19.8’de kaldı. Yılın başında bu rakam yüzde 24.5 düzeyindeydi
Öncü göstergeler istihdamdaki iyileşmenin önümüzdeki aylarda devam edebileceğinin sinyalini veriyor. Tüketici Güven Endeksi’nin alt kalemlerinden “Gelecek 12 aylık dönemde işsiz sayısına ilişkin beklenti endeksi” Mayıs ayında 75.3 düzeyinden haziranda 70.7’ye gerileyerek işsiz sayısı beklentisinde bir artışa işaret etmekte; ama temmuzda tekrar 74.4’e yükselerek bunun geçici olacağını söylemekte. Mevsim etkisinden arındırılmış kapasite kullanım oranı ise haziran ve Temmuz’da sınırlı azalış gösterdi. Hizmet, perakende ve inşaat sektörlerine yönelik gelecek üç ay istihdam beklentilerinde ise artış söz konusu. Bunlardan hareketle hizmet sektörünün, özelindeyse turizmin vereceği destekle önümüzdeki dönemde istihdamın sınırlı artacağını düşünmekteyim; çünkü sanayi ve inşaat sektöründen katkı gelmemekte. Aslında fazla söze gerek yok, Pareto 1897 yılında söylemiş “ekonomide çıktıların yüzde 80’i, girdilerin yüzde 20’sinden; sonuçların yüzde 80’i nedenlerin yüzde 20’sinden kaynaklanıyor” diye.