Bütçe üzerine notlar

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

Geçen hafta açıklanan Orta Vadeli Program'ın ardından bu hafta da Maliye Bakanı Şimşek, bütçe yasa tasarısını bir basın toplantısıyla kamuoyuna sundu. Bütçe açığının ve kamu kesiminin finansman gereğinin ciddi bir kontrol altında tutularak azaltılmasının, faiz dışı fazlanın iki kat yükseltilmesinin öngörüldüğü, yani OVP'da olduğu gibi mali disiplin taahhüdünün ve istikrar önceliğinin ağırlık taşıdığı bir bütçe bu. Merkez Bankası'nın eski başkanının sık sık vurguladığı gibi maliye politikasının sıkılığı para politikasındakinden daha önemli olduğu, onun genişletici etkilerini dengeleyici ya da gerektiğinde daraltıcı etkilerini pekiştirici nitelik taşıdığı için kamu yönetiminin bu konudaki özeni güven veriyor. Kontrolümüz altında olmayan küresel konjonktür dalgalanmalarına karşı elimizde bir koruma kalkanı olmalı.

2012 bütçesi

Aslında artık bütçe açıklamaları, OVP'ın ilk yılı olacağı için, eskisi kadar yankı yapmıyor. Çünkü OVP verileri, bütçenin içeriğini de üç aşağı beş yukarı belirliyor. Bu bakımdan temel bütçe büyüklükleri ile ilgili bazı kıyaslamalar ve politika tercihlerine ilişkin tespitler yapmakla yetineceğiz.

2011 yılı bütçesine oranla yüzde 12 artışla 351 milyar TL olarak öngörülen giderlerin yüzde 57si personel, faiz ve sosyal güvenlik açığı ile ilgili. Faiz dışı giderler ise 300 milyar TL. Buna karşılık 330 milyar TL düzeyinde belirlenen gelir bütçesi hedefi, geçen yıl bütçelenen tutarın yüzde 18 üzerinde. Gelirlerin yüzde 84'ü olan vergi gelirlerindeki artış ise yüzde 19. Yüzde 16'lık vergi dışı gelirlerin içinde bu yılki gerçekleşmenin üç katı olarak öngörülen özelleştirme gelirleri dikkat çekiyor. Vergi gelirlerinin yüzde 67'si harcamalardan alınan dolaylı vergilerden oluşuyor. Vergi yükünün OECD ortalamasının oldukça altında ve yüzde 20 olduğu düşünülürse, dolaylı vergilerin payındaki bu yüksekliğin, daha çok gelir üzerinden alınan vergilerin düşük (yüzde 33) kalmasından kaynaklandığı açık. Gelir vergisindeki artışın (yüzde 13), Kurumlar Vergisi'ndekinden (yüzde 18) düşük olması da ilginç. Maliye Bakanı da bu sorunun farkında olduğunu, esas amaçları olan başta kentsel rantlar olmak üzere vergi dışı potansiyeli kavrayacak bir gelir vergisi reformu için çalışmalarının devam ettiğini vurguluyor. Şu andaki gelir vergisi tahsilatının neredeyse tümüyle stopaja yani gelir sahibine ödenirken yapılan kesintiye dayandığı dikkate alınırsa burada alınacak yol epey uzun ve daha kararlı bir irade gerektiriyor. Ancak bunun şu anda ne kadar öncelik taşıdığına ilişkin bir işaret göremiyoruz.

Dolaylı vergilerde 2011'e oranla en büyük artış, yüzde 31 ile ithalde alınan KDV ve yüzde 26 ile dahilde alınan KDV'nde bütçeleniyor. Bu, otoritelerin ithalat ve iç talepte canlılığın devam edeceğini varsaydığını gösteriyor. Bir yönüyle de, cari açıktaki küçültme hedefinin neden mütevazi kaldığını açıklıyor.

Borç ödeme hedefi ve varsayımlar

Faiz dışı fazlanın yüzde 100'ün üzerinde arttırılmasının hedeflenmesi, hükümetin kamu borcunun milli gelire oranını daha da düşürme niyetinde olduğunun kanıtı. Yani Türkiye, borçlarını ödeme konundaki parlak sicilini devam ettirmeye kararlı.

Bu nokta gerçekten önemli. Geçenlerde bir uçak yolculuğunda yan yana oturduğum küresel bir şirket yöneticisinin vurguladığı nokta önemliydi; Türkiye'nin en sıkıntılı dönemlerde dahi borcunu ödemeyi hiç aksatmadığını, bu açıdan Avrupa'da İsviçre ile birlikte en iyi iki ülkeden biri olduğunu söylüyordu. Sadece sorunları ve zaafları görüp olumlu özelliklerimizi gözden kaçırdığımız için hepimizin ve bu arada Türkiye'yi değerlendirirken fazla ikircikli davranan derecelendirme kuruluşlarının bakış açısını biraz daha genişletmesinde yarar var.

Tabii hem faiz dışı fazla, hem de bütçe açığı ile ilgili hedeflerin gerçekleşmesi için, dolaylı vergilerin fazlaca bağımlı olduğu ve özelleştirme gelir hedefinin de finansman yönünden etkileneceği konjonktür koşulları konusundaki varsayımların tutması şart. Aksi takdirde, kamu harcamalarında manevra alanı kısıtlı olduğundan, dolaylı vergi oranlarını da daha da yükseltmesi ya da olağandışı vergi ya da vergi dışı kaynaklara yönelinmesi kaçınılmaz. Nitekim Maliye Bakanı, vergide ilave düzenlemeler için kapıyı açık tuttuğunu belirterek bu ihtimalin şimdiden düşünüldüğünü ifade ediyor.

Yatırım ortamı bütçeyi de etkiler

Gider bütçesinde en fazla pay verilen kurumların Milli Eğitim ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıkları olması, Sağlık Bakanlığı ve üniversitelere ayrılan ödeneklerin de Milli Savunma Bakanlığı'na yaklaşması, sosyal devlet özelliğini güçlendiren politikaların devam ettirileceğini gösteriyor.

Ne var ki bütçenin gerçekleşmesi, ekonominin kamu kesimi dışındaki performansı ile de yakından ilintili. Sözgelişi büyüme ve enflasyon konusundaki varsayımlar, özel yatırımlarda beklenen canlılık sağlanamazsa geçerliliğini yitirir. Ayrıca önemli gelir beklenen özelleştirmeler de, enerji sektöründeki fiyaskoların da gösterdiği gibi, öngörülebilir ve açık hukuki çerçevenin oluşturulmasına, geriye dönük düzenlemelere yer verilmemesine bağlı.

Artık hiçbir politikanın kendi başına başarı garantisi yok. Bütçenin de öyle…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019