Bütçe hakkının hakkını vermek
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin millet adına kullandığı "bütçe hakkını" anlatmak için tarihe; yani bu "hakkın" doğduğu beşik olan İngiltere'nin Magna Carta'sından, Oliver Cromwell Devrimi'ne kadar gitmeye; oralardan Avrupa'ya, Amerika'ya; ardından bizde Tanzimat'a, Cumhuriyet dönemine kadar yüzgeri ederek hakkın gelişme evrelerini izlemeye gerek yok. Uzun hikâyedir.
TBMM'nin bütçe hakkı söz konusu olduğunda 1921 Teşkilât-ı Esasiye Kanunu'ndan başlayıp, 1924, 1961, 1982 anayasalarına kadar şöyle bir göz atmak kâfidir; yeterli bilgiyi verir. 1921'deki "yumuşak değinme" hariç, üç anayasada da Meclis'in bütçe hakkı mutlaktır!
Ancak, hak mutlaktır da hakkın kullanımı nispidir; çünkü bilinir ki, Meclis kavramını ve "vücudunu" var eden tüm demokratik parlâmenter sistemlerde millet, oylarıyla seçtiği siyasi partiler ile vekillerce temsil edilir. Milletin hakkını da vekiller kullanır.
Millet farkında mı?
Sadece "bütçe hakkının" değil, anayasa ile yasalarla belirlenmiş tüm demokratik hak ve özgürlüklerin hakkıyla kullanımı bunlara sahip çıkmak ve içselleştirmekle başlar. Kim için? Elbette millet için!
Ancak milletin temsil ve kullanma yetkisini vekillerine devrettiği "bütçe hakkına" bırakın sahip çıkmayı, içselleştirmeyi; ilgi duyduğunu söylemek bile kolay değil.
Bugün TBMM gündemiyle ilgili bir kamuoyu yoklaması yapılsa, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi'nin görüşülmekte olduğu, çoğu vatandaşın aklına bile gelmez.
Oysa, hükümetin hazırladığı, Meclis'in onayladığı bütçelerde gelirlerin de harcamaların da "öznesi" vatandaşın kendisidir ve "bütçe hakkı" aynı zamanda seçilmiş siyasi iktidarı denetleme, hesap sorma hakkıdır
Vekiller kullanabiliyor mu?
Milletin yeterince sahip çıkmadığı, ilgilenmediği bu hak TBMM'ye gönderdiği vekillerince gereği gibi kullanılabiliyor mu? Sadece muhalefet değil "iktidardaki" partiye mensup vekiller bütçe kanunu tasarısı üzerinden hükümeti denetleyebiliyorlar mı?
Bu sorulara olumlu cevap vermek de kolay değil. "Bütçe hakkının" kullanımında yaşanan zafiyetin "bugünün" sorunu olmadığını; bu konunun özellikle 1980'li yıllardan itibaren gündemdeki yerini ve ağırlığını yitirdiğini belirtmek, gerçeğin ifadesi olur.
Nitekim, bugün TBMM'de görev yapan milletvekilleri de, iktidar veya muhalefet fark etmiyor, bütçe konusunda yaşanan yasama sıkıntılarını dile getiriyorlar. Buluştukları ortak görüşü şöyle özetleyebiliriz:
Meclis, hükümetten gelen diğer yasa tasarılarında olduğu gibi, bütçe tasarısında da Anayasa'dan kaynaklanan; 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile pekiştirilen "yasama inisiyatifini" etkin şekilde kullanamıyor.
Peki, çözüm ne? Çözümün birkaç şartı var: Hükümet, Meclis'in bütçe hakkı önündeki engellerin devamından yarar ummayacak. Gündemde tozlanmaya bırakılan İç Tüzük değişikliğinin muhalefetin de katılımıyla bir an önce sonuçlandırılması için Meclis grubunu tetikleyecek; çünkü muhalefet hazır.
Bir de yıllardır savsaklanan Sayıştay Kanunu Tasarısı'nı raftan indirip yasalaştıracak. Çünkü, Sayıştay'ın TBMM adına kullandığı kamu harcamalarını denetleme yetkisi, bütçe hakkının ayrılmaz bir parçası. Yani, sorun ciddi, çözüm basit fakat ihmal; işte bunu anlamak mümkün değil!