Bütçe açığını artırmaktan korkmamalıyız

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

Son yazımda 2009 bütçesindeki yüzde 1.2'lik bütçe açığının milli hasılaya oranı hedefinin tamamen hayal mahsulü olduğunu ve gerçekleşmenin büyük ihtimalle yüzde 5'e yakın bir oran olacağını belirtmiştim. Her ne kadar yaşamakta olduğumuz resesyon ortamında normal şartlarda maliye politikasının gevşetilmesi gerekse de, bütçenin bu haliyle zaten yeterince gevşek olması nedeniyle, IMF'nin ilk bakışta çelişkili görülebilecek bir şekilde Hükümetten gelirleri artırıcı ve giderleri azaltıcı bazı önlemler istemesinin dahi söz konusu olabileceğini ilave etmiştim. Nitekim, bütçe kanunu meclisten geçerken son dakikada mal ve hizmet alımları 3.5 milyar TL, enerji ve ulaştırma altyapı yatırımları da 9.5 milyar TL azaltılarak toplamda 13 milyar TL kesintiye gidildi. Ancak, bu tedbirler 2009 bütçe açığını olsa olsa yüzde 1.2 oranında azaltacaktır. Öte yandan, son haftalarda ekonomik büyümeyle ilgili gelen verilerdeki kötüleşme ile birlikte Hükümet kanadının da IMF ile müzakerelerde 2009 için (gayri-resmi) büyüme beklentisini yüzde 1'e çekmiş olduğu haberleri gelmektedir. Bu şartlar altında şahsen 2009'da bütçe açığının yüzde 5 olmasa bile yüzde 4'ün üzerinde gelme ihtimalini son derece yüksek buluyorum (2008'de açık  yüzde 1.5 civarında gerçekleşti.)

Ümit ederim ki, IMF ile yapılan görüşmelerde, bu kuruluş (vergilere yüklenerek) bütçe açığının daha da daraltılmasında israrcı olmasın. Türkiye, zaten son yıllarda belirgin bir şekilde zayıflamakta olan yurtiçi ekonomik büyümesinin yanısıra, dış dünyadaki muazzam talep daralmasının da etkisiyle ihracat kanallarının tıkanmasıyla birlikte çok hızlı bir şekilde keskin bir resesyon ortamına girmiş bulunuyor. Bu şartlar altında gerek para, gerekse de maliye politikalarının önemli ölçüde gevşetilmesi şarttır. Eğer bu yapılmaz ise, krizin boyutu ve süresinin artacağından kimsenin kuşkusu olmasın.

Öte yandan, Türkiye son yıllarda kamu borçlarının milli hasılaya oranını önemli miktarda azaltarak, yerli ve yabancı yatırımcılar nezdindeki risk algılamasını düşürdü (Mamafih, bu durum hazine bonolarına ödenen reel faizi istendiği oranda düşürmedi ama bu büyük ölçüde son döneme kadar Merkez Bankası'nın aşırı sıkı bir para politikası izlemesinden kaynaklandı.) Bu nedenle, istisnai bir krizin yaşanmakta olduğu bu dönemde, maliye politikasının yukarıda belirtilen ölçülerde gevşetilmesinin yatırımcılar gözünde ülke risk algılamasını çok artıracağı kanaatinde değilim. Bu gevşemenin geçici olduğunun özellikle ifade edilmesi, konjonktür düzeldiğinde (2010 ve sonrasında) ihtiyatlı maliye politikalarına dönüleceğinin vurgulanması ve vergi tahsilatı konusundaki reformların her halükarda devam ettirileceğinin altının çizilmesi, yatırımcıların beklentilerinin müsbet olarak şekillendirilmesi açısından önemli olacaktır. Aksi takdirde, Hazine bu seneki açığın finansmanı konusunda zorlanabilir ve faizler de piyasayı boğucu istenmeyen seviyelere yükselebilir.

Bu bağlamda Türkiye'nin AB tanımlı nominal borç stoğunun 2008 sonu itibarıyle yüzde 36 civarına gerilemiş olduğunun vurgulanmasında fayda vardır. (Bu oranın Maastricht kriteri olan yüzde 60'ın ve bugün itibarıyle çoğu AB ülkesinin fiili borç oranının çok altında bir oran olduğunu da unutmayalım.) Bütçedeki geçici bir genişleme borç istatistiklerimizi fazla etkilemeyecektir. (Ayrıca, bütçe harcamalarında gerçekleştirilecek 100 birimlik bir artışın çarpan etkisi nedeniyle nihai bütçe açığına etkisinin 100 birimin oldukça altında olacağı da unutulmamalıdır.) IMF'nin de bu gerçeği görerek ümüğümüzü fazla sıkmaması gerekir. Yoksa, hızla daralan cari açık ile birlikte marjinal faydası zaten sorgulanmaya başlayan 20 milyar dolarlık paketi alacağız diye, ekonomimizi IMF marifetiyle daha da kötü bir duruma sokmamız işten bile değildir.

Son olarak da bugünkü konjonktürde sadece para politikasının değil, maliye politikasının da önemli ölçüde gevşetilmesi gerektiğini vurgulamaya çalıştığım bu yazıda, Merkez Bankası'nın bu akşam açıklayacağı gecelik faiz oranlarında tereddüt etmeden yüksek oranlı (100 baz puan) indirime devam etmesinin şart olduğunu düşündüğümü de ekleyeyim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019