Bursaspor Anadolu takımlarına örnek olabilecek mi?
Süper Lig'de 2009-10 sezonunu Bursaspor şampiyon olarak tamamladığında, bunun Anadolu takımları için bir uyanış hareketinin başlangıcı olmasını ümit etmiştim. Yine bu sütunlarda 5 Nisan 2010'da kaleme aldığım "Anadolu'dan Şampiyon Çıkabilir mi? Ya da Rekabetin Ekonomi Politiği" (http://www.futbolekonomi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=1496:) başlıklı yazımda "Türkiye'nin 60'lı yıllarda yaşadığı toplumsal uyanış hareketinin, Süper Lig'de de yaşanabilmesi için Bursaspor çok önemli bir fırsat...Bu nedenle Türk Futbolunda sloganımız: 'İki, üç daha fazla Bursaspor' olmalıdır ki, hayallerimiz gerçeğe dönsün" demiştim.
Şampiyon olmak zor ama, şampiyon kalmak daha zor!
Son sezonu ve daha sonra yaşanılanları dikkate aldığımda bu endişelerimde ne yazık ki haklı olduğumu gözlemledim. Bursaspor'un geçen yıl ve iki sezon önceki doludizgin gidişinin önünde sportif bir engel bulunmuyordu. Hatta şampiyonluğu kaybettiği geçen sezonu Bursaspor açısından, şampiyon olduğu 2009-10 sezonuna göre daha kolay bir sezon olarak gözlemlemiş ve Bursaspor'un bu sezon da daha başarılı olmasını beklemiştim.
Çünkü Süper Lig'deki sportif konjonktür Bursaspor'u desteklemeye devam etmekteydi. Üç büyükler hala toparlanamamış ve ortaya koydukları futbol, Bursaspor'un oynadığı futboldan çok daha üstün de değildi. Yani, tüm koşullar ve futbol kamuoyu aslında Bursaspor'un şampiyonluğu için müsaitti. Ama olmadı. Bursaspor'da ciddi bir konsantrasyon kaybı içindeydi ve sezonu şampiyon takımın arkasından 21 puan geride tamamlamak durumunda kalmıştı.
Bu performans Bursaspor'u Play Off'a taşımaz
Bu seneki duruma baktığımızda ise; Bursaspor 19 puan ile 13. sırada ve liderden tam 18 puan geride. Bu durumun devam etmesi Bursaspor'u play off'a taşımaya yetmeyecek gibi görünüyor. Ancak, henüz daha zaman geçmiş değil ve çok karamsarlığa kapılmamalı diye düşünüyorum. Bursaspor ligin ikinci yarısında yeniden toparlanıp, en azından play off'a adını yazdırabilir. Ama bunun için Bursaspor'un sportif, yönetsel, iktisadi-mali ve alt yapı olarak yapacağı çok önemli şeyler var.
Bursaspor alacağı aksiyomlar, ortaya koyacağı sportif performans ve gerçekleştireceği kurumsal yönetim yapılanması ile Trabzonspor'dan sonra Anadolu kulüplerine örnek olmaya devam etmek zorunda. Bursaspor'a tarih böyle bir misyon yüklemiş durumda. Bursaspor bu sorumluluktan kaçamaz, kaçmamalı da…
Bursaspor kendi değerlerinden yararlanmalı
Bursaspor'un sportif ve mali performans olarak zirveye ulaşabilmesi için kentte adeta bir think tank (düşünce kurumu) gibi çalışan sivil bir kitle örgütlenmesi var. Bu platformun adı Bursasporlu Sanayici ve ve İşadamları Derneği (BURSİAD). Gerçekten çok ciddi bir vizyona sahipler ve Bursaspor'u adeta "Beşinci Büyük" olmaya taşıma gibi misyon üstlenmişler. İşte bu kuruluşun daveti üzerine geçen hafta sonu Cumartesi günü Bursa'da "Türkiye'de Futbol Gerçeği ve Bursaspor" konulu bir panele katıldım. Düşüncelerimi panele gelen izleyicilerle paylaştım. Panelin bir başka değerli konuğu Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr. İsmail Doğan'dı. Sosyolog Doğan aynı zamanda Bursalı ve sıkı bir Bursaspor taraftarı.
BURSİAD Başkan Yardımcısı Yusuf Dündar'ın yönettiği panelde, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitimin Kültürel Temelleri Bölümü Eğitimin Sosyal ve Tarihi Temelleri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Doğan, "Futbolda Sosyal Bir Olgu Olan Seyirci" konusunu gayet doyurucu ve yalın bir şekilde anlattı.
Sevgili İsmail Doğan hocamın konulara yaklaşımı o kadar objektif ve bilimseldi ki, Bursaspor'un böyle bir değerden neden yararlanamadığını anlayamadım. Sadece değerli hocam Doğan'dan değil, aynı zamanda BURSİAD'dan da Bursaspor yararlanmalı ve bir paydaş olarak BURSİAD'ı yanına çekmeli diye düşünüyorum. BURSİAD'ı bu entelektüel etkinlik, sahip oldukları vizyon ve misyon nedeniyle kutluyorum.
Sonuç
Sonucu 29 Ekim 2010'da yine bu sütunlarda yazdığım "Süper Lig'de Üç Büyüklerin Devri Bitiyor mu?" başlıklı yazımdan aldığım pasajlarla bitirmek istiyorum. (http://www.futbolekonomi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=988)
Bugün Bursaspor'un Lig'de yürüyüşü çoğu Anadolu kulübüne de örnek olmuş durumda. Olympique Lyonnais (O.Lyon) da Fransız Lig 1'e 1989'a yükseldiğinde 10 milyon euro gelir, 20 milyon euro bütçesi ile sıradan bir takımdı. Ancak istikrarlı ve disiplinli gidiş, O.Lyon'u on sene içinde Fransız Lig'inin efendisi yaparken, Avrupa'nın da en elit kulüpleri arasına soktu. O.Lyon üst üste yedi kez Lig 1'i kazanırken gelirini 155, bütçesini de 225 milyon euroya çıkarttı… O zamanlar O.Lyon'un ilk şampiyonluğuna dudak bükenler, bugün O.Lyon'un başarısını alkışlıyor, taktir ediyor. Bursaspor da bu yürüyüşüne tıpkı O.Lyon gibi devam etmeli. Ya da Alman Volfsburg gibi…
Bursaspor'un şampiyonluğunu Anadolu ihtilalinin ayak sesleri olarak değerlendirmeliyiz. Ancak henüz daha tamamlanmamış, kesintisiz devam etmesi gereken bir devrim bu… Bu bağlamda Bursaspor'un bugün Süper Lig'de bulunduğu yeri ve geçen yıl ki şampiyonluğunu sportif bir başkaldırı olarak görüyor ve değerlendiriyorum. Bu performans uzun soluklu olursa, bunun arkasından gelecek mali başarı Süper Lig'de rekabetçi dengenin, dengede rekabeti sağlayacak şekilde yeniden konumlandırılmasına da olanak sağlamış olacak. Bu anlamda "kesintisiz devrim" devam etmeli. Bunun için bugünkü performansı asla küçümsemiyorum ama geçmişteki Trabzonspor örneğini de unutmuyorum. Bu nedenle Bursaspor'un bugünkü başarısının gözümüze tül örtmemesi gerekir. Bursaspor yeni Bursasporlar için de yürümeli bu yolda…
Bursaspor Demografik, iktisadi ve mali potansiyelden neden yararlanamıyor?
Bursaspor neden sportif performansını devam ettiremedi?
Bursa yılık 30 milyar dolarlık üretimiyle GSMH'ya en büyük katkıyı sağlayan beş büyük kentten birisi. Nüfusu 3 milyona yaklaşan bu kentin kişi başına düşen gelir yaklaşık 10 bin dolar civarında. 450 bin civarında bir istihdam yaratan kentte 45 bine yakın işletme faaliyet gösteriyor. Bursa'nın yıllık ihracatı 17 milyar dolar düzeyinde. Okuma yazma oranı en yüksek kentlerden birisi. Aynı zamanda ülkemizin en büyük iki otomotiv firması Bursa'da faaliyet gösteriyor. Yine kış turizminde en fazla gelir yaratan Uludağ bu il sınırları içinde.
Bu verileri dikkate aldığımızda Bursaspor'un çevre faktörlerinden yeterince yararlanamadığını, iktisadi-mali ve demografik potansiyeli işleyemediğini gözlemliyoruz. Bu konuyu mutlaka Bursaspor'un sorgulaması gerekiyor.
Sportif performans bir sonuçtur
Sportif performans bir sonuç, bu sonuca ulaşmak için birçok faktörü bir araya getirmek gerekiyor. İyi ve başarılı bir kurumsal yönetim, sağlıklı ve sağlam bir mali yapı, kulübü geleceğe taşıyacak ciddi ve doğru bir strateji, verimli ve üretken bir alt yapı, fonksiyonel ve önemli bir gelir yaratacak bir stat ilk etapta akla gelen faktörlerden bazıları, belki de en önemlileri…
Bursaspor'un sportif performansını, kulüp yönetiminin bu faktörlerin kombinasyonunu nasıl yaptığına bakarak bir analiz yapabilir, karar verebiliriz.
Bu açıdan konuya bakıldığında genel olarak Bursaspor'un bazı yönetsel doğruları şampiyonluk sonrası hayata geçiremediğini gözlemliyoruz. Bu bağlamda;
Şampiyonluk parasal performansa dönüştürülemedi,
Kulüp geleceğe yönelik ciddi bir strateji oluşturamadı,
Kulüp yönetimi şampiyonluğu kurumsal yapılanma için bir fırsat olarak değerlendiremedi,
Kurumsal yönetim ve yönetişim kulüpte egemen örgüt modeli haline getirilemedi,
Altyapıya gereken önem verilemedi,
Düzenli ve çeşitli gelirler yaratılamadı,
Bursa'nın sahip olduğu iktisadi-mali ve demografik potansiyelden yararlanılamadı,
Başarı sahiplenilirken, tüm camiayı kucaklayıcı ve bütünleştirici bir yaklaşım tam sergilenemedi,
Kulüp içindeki rekabetçi yapı korunamadı,
Parasal gelir verimli ve disiplinli bir şekilde kullanılamadı,
Kulüp teknik stratejik danışmanlık hizmetlerinden yararlanmadı,
Kulüp yönetimi ve teknik ekip, şampiyonluk sonrası daha büyük hedeflere odaklanabilmek için gerekli değişim ve dönüşümü gerçekleştiremedi.