Bürokrasi, KOBİ’ler ve büyükler

Tamer MÜFTÜOĞLU
Tamer MÜFTÜOĞLU KOBİ'LERDEN GİRİŞİMCİLİĞE

Bürokrasideki uygulamalardan, yönetmeliklerin açık seçik anlaşılamamasından veya farklı yorumlanıp değerlendirilmesinden kaynaklanan sorunların işletmelerimizi olumsuz etkilediği sık sık gündeme getirilen bir Türkiye gerçeği. Bu olumsuzluk işletmelerimizi büyüklüklerine göre farklı etkiliyor. Olumsuz etki KOBİ’ler grubunda daha çok hissediliyor. Hatta burada da olumsuz etki orta ölçekli işletmelerden küçük işletmelere ve mikro işletmelere doğru indikçe daha da artıyor. Büyük işletmeler grubunda ise ölçek büyüdükçe azalıyor. Çok büyük dev işletmeler grubunda ise bu azalma hissedilmeyecek seviyelere kadar inebiliyor. Hatta bazen bürokratik müdahaleler bu dev işletmeler için bir avantaja bile dönüşebiliyor.

Hatırlanacağı üzere çok büyük dev işletmelerin bu konudaki özel konumlarını veya sahip oldukları ayrıcalığı 2008 dünya ekonomik krizinin ardından ABD Başkanı Obama aşağıdaki çarpıcı söylemde dile getirmişti: “Too big to fail!” (Batırılamayacak kadar büyük!). Bilindiği gibi o dönemde batma durumuna gelen dev bankaların devlet tarafından kurtarılması yoluna gidilişti. Zira bunların batması sadece onları değil, tüm ekonomiyi de olumsuz etkileyecekti. Böylesi bir riski göze alamayan hükümetler kurtarma operasyonlarını tek çare olarak görüyorlardı. Nitekim, aynı yola 2001 krizinde yurdumuzda da başvurulmuştu. 

Başkan Obama, böylesi bir ayrıcalığa sahip olan dev bankaların bunun karşılığında bir sorumlularının da olması gereğine işaret ederek, bunların özel bir vergilemeye tabi tutulmaları gereğini belirtmişti. 

Benzer bir söylem de bundan 40 yıl önce, 1973 petrol krizinden sonra, batma durumundaki çok büyük işletmelerin kurtarılması nedeniyle, sistemi biraz da hicveden bir tabirle o zaman Federal Almanya Cumhuriyeti Şansölyesi olan Willy Brandt tarafından aşağıdaki sözlerle dile getirilmişti: “Kapitalismus mit beschraenkter Haftung!” Türkçesi ile, “Sınırlı Sorumlu Kapitalizm!”. Burada aynı zamanda limited şirketin Almanca ifadesi olan ve kısaca GmbH şeklinde ifade edilen “Gesellschaft mit beschrasenkter Haftung” (sınırlı sorumlu şirket) tabirine nazire yapılarak, kapitalizmin de limited şirketler gibi sınırlı sorumluluklarına işaret edilmektedir. Willy Brandt bu söylemiyle, böylesi bir ayrıcalığın çok büyük işletmelerde yatırımların değerlendirilmesinde ve çeşitli operasyonların uygulanmasında gerekli özenin gösterilmediğine dikkat çekmek istemişti.

Geçen hafta gazetelerdeki bir bilgi bu konunun Antalya’daki G20 toplantısında gündeme getirileceğini haber veriyordu. Haberde, Basel merkezli bir mali istikrar kuruluşu olan FSB (Financial Stability Board) raporunda, gelecek yıllarda küresel krizden sorumlu tutulan dev bankalara, “1.2 trilyon dolarlık risk karşılama kapasitesi yaratmalarının” gündeme getirilmesinin talep edileceği bildiriliyordu. Nitekim G20 Sonuç Bildirgesi'nde bu konuya yer verildi. Antalya’da toplanacak olan G20 liderlerinin önüne konulacak olan bu raporun desteklenmesi halinde dünyanın 30 dev bankası yeni bir krizin ortaya çıkması halinde kamu kaynaklarıyla değil, kendi kaynaklarıyla kurtarılacak. Raporda, “toplam zarar karşılama kapasitesi”nin (TLAC) bir takvim çerçevesinde arttırılması öngörülüyor. 2028 yılından itibaren de tam uyum sağlanması, tüm risklerin bu bankaların kendi kaynaklarıyla karşılanması öngörülüyor. 

Bürokrasi KOBİ ilişkilerine gelince. Bu konuda birkaç ay önce e-postama düşen bir çalışma oldukça ilginçti. Çalışma Özel Eğitim Kurumları Federasyonu Başkanı Halil Çil tarafından hazırlanmıştı. Kitap “OKU” adını taşıyor ve ekleriyle birlikte 81 sayfadan oluşuyor. Bu çalışmada, yazar tarafından bizzat yaşandığı özellikle belirtilen olaylar, KOBİ’lerin bürokrasi ilişkilerine karşılaştıkları sorunları çarpıcı bir şekilde ortaya koymakta. (Yazar Halil Çil gönderdiği e-postada kitabının hiçbir telif hakkı olmadığını, dilenilen bölümlerin istenilen yerde kullanılabileceğini, hatta olduğu gibi kitap olarak yayınlanabileceğini belirtiyor. Bu nedenle hikayelerini kendisinden izin almadan gazetemizde yayınlıyorum. Ayrıca kendisine bu vesileyle yaptığı çalışma için kutluyor ve teşekkür ediyorum. Çalışmaya yazarın aşağıdaki e-mail adresinden ulaşılabilir: [email protected]) .

Yazar, kitabının hemen girişinde “tam 24 yıldır, 20 yaşından beri özel öğretim sektörü içinde olduğunu” özellikle belirtiyor. Yaşadığı bunca komik olaylardan sonra ülkemizin eğitimde dünya sıralamasının en arkalarına düşmesini çok normal bulduğunu belirtiyor. Sonra da ilk bürokrasi hikayesi ile çalışma devam ediyor. Çalışmasına “size eğlenceli bir dille anılarımı anlatayım” diyerek başlayan yazarın ilk hikayesi bir sürücü kursunda yaşadıklarıyla ilgili. Hikaye şöyle devam ediyor: “Bu kitabı yazarken saydım. 1992 yılından bugüne kadar sürücü kursları hakkındaki kanun ve yönetmelikler 135 kere değişmiş. Tam 135 kere özel sürücü kursları ile ilgili yönetmelik, genelge, standartlar yönergesi üzerinde değişiklik yapma ihtiyacı duyulmuş. Sürücü kursları ilk açıldığında, güzel devletimin garip bir yönetmeliği vardı. İçinde sürücü kursu olmayan ilçelerde polis ehliyet vermeye devam edecekti. Eskişehir ilinde Özel Es Sürücü Kursunu işletirken bir de baktık ki bir sabah Eskişehir’in Seyitgazi İlçesinde sürücü kursu olmadığı için Emniyet Müdürlüğü ehliyet vermeye başlamış. Konunun eğlenceli yanı şuydu. O tarihte Seyitgazi ilçe merkez nüfusu 3 bin 250 kişi idi. Bizler de yüce devletimizin izniyle Eskişehir kent merkezinde sürücü kursu işletip, vatandaştan para alıp, kâr etmeye çalışan kuruluşlardık. İşte sürücü kurslarının yeni başladığı bu dönemde, Emniyet Müdürlüğü Seyitgazi’de ücretsiz ehliyet vermeye başladı. (Buradaki “ücretsiz ehliyet” ifadesini vicdanınıza bırakıyorum.) aniden, ülkemizdeki en ilginç olaylardan bir tanesi oldu: 3 bin 200 nüfuslu ilçeden 3 yılda 27 bin (yirmi yedi bin!) kişi ehliyet aldı. Öyle ki Eskişehir kent merkezinde, bizim sürücü kurslarımızın karşısında, “Seyitgazi’den ehliyet veriyoruz. Üstelik sürücü kurslarının yarı fiyatına” tabelasıyla açılan kuruluşlar oldu.” 

Yazarın ilk hikayesi burada bitiyor. Gelecek yazımızda çalışmadaki 2 hikaye ile devam edeceğiz. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bir deneme 09 Kasım 2018
Geleceğin tarihini yazmak 01 Aralık 2017
Bayramlaşma köprüsü 23 Haziran 2017