Burgerli lezzetler...

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]


Hamburgerler, hot doglar, patates kızartmaları, shakeler ve özel karışım içecekler tattık bu sefer. New Yorklu burgerci Shake Shack'in Türkiye'deki ilk restoranının açılışındaydık. Etkinliğe Shake Shack'in bağlı bulunduğu Union Square Hospitality Group CEO'su Danny Meyer, Shake Shack Dünya Genel Müdürü Randy Garutti dışında, zinciri Türkiye ye getiren Shaya Mağazacılık A. Ş.'nin kurucuları ve üst düzey yöneticileri de katıldı.
Burgerleri tadarken masamızda Danny Meyer'in bizlere imzaladığı HarperCollins'ten çıkan, New York Times'ın en çok satanlar listesine girmiş "Setting the Table, The Transforming Power of Hospitality in Business" isimli, işi konukseverliğe dönüştürme gücünü anlatan kitap da vardı.
Shaya, 2002 yılında, Kuveyt merkezli Alshaya Grubu'nun Türkiye yatırımı olarak kurulmuş. Claire's, Debenhams, Dorothy Perkins, Evans, Miss Selfridge, Payless, Topshop, Topman, Le Pain Quotidien, Pinkberry, Starbucks Coffee ve The Body Shop Türkiye'de Shake Shack ile birlikte Shaya tarafından temsil edilen markalar. Uluslararası lider perakendeciler arasında yer alan M. H. Alshaya ise Ortadoğu, Kuzey Afrika, Rusya, Türkiye ve Avrupa'da 19 pazarda, dünyaca ünlü toplam 70 markanın temsilciliğini yapıyor.
Manhattan Madison Square Park'ta 2000'lerin başında bir hot dog arabasında filizlenen Shake Shack, özellikle hamburger, hot dog ve milk shake'leriyle ünlü. Modern tarzda "yol üstü hamburgercisi" olarak tanımlanabilecek şirket, ilk şubesini 2004'te açmış ve New York Magazine tarafından 2005'in en iyi hamburgercisi seçilmiş.
Açılışta Meyer'in konuşmasının ardından şefin sunumuyla önümüze gelen mönü, shackburger (Amerikan peyniri, marul, domates ve shacksos eşliğinde sunulan cheeseburger), shroomburger (cheddar ve eritilmiş münster peyniri ile doldurulmuş, çıtır kızartılmış Portobello mantarı, marul, domates ve shacksos eşliğinde) vejetaryen burgerle başladı. Benim tercihim, normal burgerden yana oldu. Sunulan tüm burger çeşitleri gibi aksi talep edilmedikçe orta pişmiş olarak servis edilmişlerdi. Hiçbir çeşit eklemeden veya arzu edilen garnitürlerle de sunulabiliyorlardı.
Ardından patates ekmeği arasında dana sosis, hardal, soğan, salatalık, turşu, domates, biber turşusu ve kereviz tuzu eşliğindeki hot dog geldi. Yanında crinkle kesim patates kızartması ve ayrı bir kap içinde peynir sos ile servis edilen bu sosisli, shack-cago hot dog diye anılıyordu.
Vanilyalı, çikolatalı, çilekli shakelerle devam eden yemeğimiz, yine çikolatalı, vanilyalı, trüflü, fıstıklı çok lezzetli özel karışımlar ile sona erdi. Bu karışımları müşterilerin kendi arzularına göre sipariş etmeleri de mümkündü...
Shake Shack'te Amerika'dakinden farklı olarak alkol yok. İçeceklerimiz taze hazırlanmış normal ve çilekli limonatalar ve benim favorim olan alkolsüz aromalı içecek root beer'di.
Restoranda geri dönüşümlü ve sürdürülebilir malzemelerin yanısıra enerji tasarrufu sağlayan mutfak ekipmanları ve mekânın tamamında aynı şekilde enerji tasarrufu sağlayan aydınlatma armatürleri kullanılmış. Tüm klasik Shake Shack yiyeceklerinin yer aldığı mönüde "Boğaz'ın Esintisi" gibi sadece İstanbul'a özgü seçenekler de var.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar