Burası çok önemli!...
Yazımızın başlığını, 10 Ağustos Cuma günü basın toplantısı yapan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın çok sık tekrarladığı cümleden aldım: “Burası çok önemli”… Saymadım ama neredeyse her alt başlıkta veya önemli cümlenin başında bu cümleyi kullandı. Dolayısıyla biz de başlığı böyle attık.
Aslında amacımız bu basın toplantısının değerlendirmesini yapmak. Çok uzun yıllar Maliye ve Hazine bürokrasisinde görev almış ve halen de akademisyen olarak bu konularla iç içe olmuş birisi olarak yorumlamak. Zira; geçmişte 24 Ocak 1980, 5 Nisan 1994, 19 Şubat 2001 kararlarının alınmasında ve uygulanmasında yer almış olmaktan dolayı bugün ile karşılaştırmak. Her neyse…
Ancak geçtiğimiz haftadan ve özellikle cuma gününden itibaren ülke adeta yangın yerine döndü. İnanılmaz bir atak yapan ve adeta benzin istasyonu pompalarının göstergeleri gibi her saniye artış yönünde seyir izleyen döviz fiyatları bir anda ülkeyi cehenneme çevirdi.
Aslında sorunun kökünde veya derininde ekonomi vardı ama bu son ataklar ağırlıklı olarak dışarıdan geliyordu, dolayısıyla hamleler ekonomik olmaktan çok siyasiydi.
Sorunun aşılması yönünde Merkez Bankası'nın aldığı önlemler ve siyasilerin ve finans kesiminin güven veren açıklamaları şimdilik ateşi söndürür gibi oldu.
Daha henüz ateş sönmedi ve dolayısıyla yangını soğutma aşamasına geçilemedi. Bunun için galiba başka yasal ve idari tedbirlere gerek var. Konunun faiz tarafı ve kalıcı etkileri olacak vergi tedbirleri tarafı henüz gündeme gelmiş değil.
Telaşsız, sabırlı, bütüncül ve önü arkası olan ifadelerle pozisyon belirlemek gerek. Özellikle hane halkının milliyetçilik refleksi ağır basan soğukkanlı davranışını da şimdilik piyasalara hücumu önlemesi açısından göz ardı etmemek lazım.
Bu konuyu bir tarafa bırakarak başlığımıza, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın toplantısına bir göz atalım.
Zira “burası çok önemli!”…
Hatırlayalım, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak 10 Ağustos Cuma günü bir basın toplantısı yaptı. Aslında basın toplantısından daha çok basının da davet edildiği iş adamlarına yönelik bir konferans sunumu gibiydi.
Neden böyle bir yorum yapıyoruz?... Çünkü özellikle böyle bir ekonomik program veya stratejik plan sunulurken daima arka planda bürokrasi yer alırdı. Oysa izlediğim ve toplantıya katılanlarla görüştüğüm kadarıyla bir tek Hazine ve Maliye bürokratı yoktu. İkincisi de basın toplantısı formatında olduğu halde soru sorulmamıştı ya da sorulmasına fırsat verilmemişti.
Bu arada şöyle bir soru takılıyor insanın aklına.
Bakan Albayrak, bu toplantısını izleyen pazartesi günü yapmış olsaydı, acaba içeriği yine aynı mı olurdu? Yoksa sunumun başında veya sonunda acil duruma yönelik yorumlara ve çözümlere mi yer verirdi? Ya da bu toplantıyı yapmaz mıydı?...
İçinde bulunduğumuz koşulları veya ortamı göz ardı edecek olursak, Hazine ve Maliye Bakanının sunumunun iyi hazırlanmış, bütüncül, sistematiği olan, bilimsel temele sahip olduğunu teslim etmemiz lazım.
Özellikle kamuda israfın önlenmesi, Bakanın kendi ifadesiyle yeni bir üst finansal regülasyon otoritesinin oluşturulması yönündeki tespitler çok önemli.
Ancak bu tür ekonomiyle ilgili geçiş veya istikrar ağırlıklı programların sunumunda bürokrasinin görüntüde yer almaması yanlış. İş dünyası, dış çevreler, finans kesimi böyle zamanlarla bürokrat kadroyu da görmek ister. Bakanın sağında solunda veya arkasında güçlü ve geniş bir bürokrat ekibinin bulunması arzu edilir. Bürokrasi kadrosunun henüz netleşmemiş olmasının önemi yok, devletin devamlılığı adına mevcut ve yeni bürokratlar ile görücüye çıkmak gerekir.
Geçmiş 24 Ocak 1980 kararlarından Şubat 2001 kararlarına kadar tüm program sunumlarında bürokrasi yerini almıştı. Güven veren yönüyle teknokrat kadro veya mutfak ekibi fotoğraf karelerinde hep bulunmuştu.
Bunu eski bir bürokrat refleksiyle değil, aldığımız duyumlara bağlı söylüyoruz.
Onun için diyoruz ki “burası çok önemli!”…