Bundan sonrası hep rekor

Gültekin KARA
Gültekin KARA OTOSTOP [email protected]

Geçtiğimiz yılın başında yaşanan kriz ortamı otomotiv sektöründe satışları neredeyse durdurmuştu. Devamında gelen ÖTV desteği ile satışlar canlanmıştı. ÖTV desteği bittiği zaman bile satışlar durmamış sürekli yükselen bir trend halinde her ay otomotiv sektöründeki profesyonellerin tahminlerini de yanıltıcı bir şekilde artmıştı.

Nitekim, en yüksek ocak, şubat derken, Ramazan Ayı'nın otomotiv satışları üzerindeki geleneksel soğutucu etkisi bile geçmişteki gibi olmadı.

Otomotiv Distribütörleri Derneği'nin (ODD) ocak-ağustos dönemi raporuna göre, Türkiye'de otomotiv satışları 8 ayda geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 18.8 artarak 401 bin 364 adet oldu. Toplam binek otomobil satışları geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 17.9 artarak 269 bin 926 adeti buldu. Aynı dönemde hafif ticari araç satışları da geçen yıla oranla yüzde 20.65 artarak 131 bin 438 adet olarak gerçekleşti.

İşin ilginç yanı, ağustos ayındaki satışların geçen yıl ÖTV indirimi olmasına rağmen oldukça yüksek seyretmesi.

Bu yılın sekizinci ayında son 10 yılın rekoru kırıldı.

Ağustos ayında toplam pazar 61 bin 764 olurken, bu geçen yıla oranla otomobilde yüzde 87, ticari araçlarda ise yüzde 49.5 artışa tekabül ediyor.

Yapılan yorumlar, bu yılın sonunda toplam satışların 700 bin düzeyine hatta daha üzerine çıkacağı yönünde.

Rakamlar incelendiğinde ve tahminlere kulak verildiğinde bugün gelinen noktanın artık otomotiv sektörü için yeni bir baz noktası olarak alınması kaçınılmaz.

En son 2000 yılında uygulanan döviz çıpası modeline düşük kurlara beraber, düşük faiz otomotiv sektörünün tarihi zirvesini yapmasını sağlamıştı.

Bankaların, gereğinden fazla elibol davranması düşük kur ve faizle birleştiğinde otomotivde tarihi bir tüketim çılgınlığı yaşanmıştı. Daha sonrası ise herkesin malumu olan kriz gelmiş ve Türkiye topyekun değişmişti.

Bugünkü durumun da bundan 10 yıl öncesinden bir farkı yok. Tabii bahsettiğim fark konusu kur ve faizlerin seviyesi ile ilgili. Yoksa geçen süreç içinde şartlar baştan sona değişti. Kurların benzeri düşüklüğü, 10 yıl önce ekonomi yönetiminin bir tercihi olarak sağlanırken, bugün sözü piyasa söylüyor. Benzer bir şekilde Merkez Bankası da enflasyon hedeflemesi yaparken, faizlerde de önemli gerilemeler yaşanıyor.

Bu iki verinin otomotiv alımındaki önemi büyük. Zira, vergilerin yüksekliği nedeniyle alımı zorlaştıran sistem karşısında, tüketicilerin elini sağlamlaştıran iki unsur kur ve faiz. Hükümet eliyle yukarı çekilen otomobil fiyatları, kur sayesinde (ithaller için ama rekabetten dolayı yerlileri de etkiliyor) belirli bir seviyede tutulabiliyor. Dolayısıyla vatandaşın araçlara daha fazla ödemesi engellenebiliyor. Faizdeki düşüşlerin kredilere yansımasıyla da tüketiciler daha ucuz finansman imkanı bulabiliyor.

Bu iki reel veriye, tüketicinin güveni de eklendiğinde otomobil almak için şartlar oluşmuş oluyor.

Şimdi asıl soru işareti, bu gidişin sonunun neresi olduğunda yatıyor.

Yukarıda da belirttiğim gibi ben, 600-700 bin bandının bundan sonraki 10 yıl için toplam pazarı konumlandırmak için doğru bir adres olduğunu düşünüyorum.

Bu tezimin en önemli dayanağı ise dünya araç sahipliği ortalamaları. Türkiye'deki bin kişiye düşen otomobil sayısının Romanya, Bulgaristan gibi ülkelerin de dahil olduğu Avrupa ortalamasının neredeyse 3'te biri olması, gidilecek yol hakkında bilgi veriyor.

Eğer ekonomideki taşları yerinden oynatacak, çok büyük bir şok olmadığı taktirde vakti zamanında çok reklam veren ancak sonra batan bir bankanın reklamında olduğu gibi Türkler otomobillenmeye devam edecek.

Bundan sonra belirli bir eşik aşıldığı için her ay yeni bir rekor kırılacak. Tabii bu rekorların bir de diğer yüzü var. O da otomotivcilerin sık sık ileri sürdüğü ve benim de katıldığım vergi indirimi-daha çok satış-daha da yüksek vergi geliri denkleminin, herhangi bir indirim gelmeden yakalanmaya başlamış olması.

Yani başka bir deyişle, artık "satışlar artarsa daha çok vergi kazanırsınız" tezine, maliyenin de bir cevabı var "zaten artıyor niye indirim yapayım?"

Ama bu da bir başka yazı konusu olsun.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Hep bana… 18 Mart 2019
Baskınla olmaz 21 Ocak 2019
Rotası olmayan gemi 07 Ocak 2019
Umuda yolculuk 31 Aralık 2018
Otomobile soğan muamelesi 10 Aralık 2018
Feragat edilmiş 19 Kasım 2018
Nereye koşuyoruz… 12 Kasım 2018
Rica ederim yapmayın 05 Kasım 2018
Kurcalama arabayı 22 Ekim 2018
Çelik bile erir 08 Ekim 2018