Bulut jenerasyonu
Dijital arşivimi sürekli yedekli tutmaya çalışırım. Ancak terzi kendi söküğünü dikemez derler ya, içinde çok önemli bilgiler bulunan sabit diskimin bir gün çalışmayacağı tuttu. Üstelik iyi bir markanın, gayet korunaklı üretilmiş bir harici diski. Tüm bilgimi kullandım; disk söküldü bilgisayara takıldı, bir gece buzlukta bekletildi, kartı değiştirildi, çeşitli programlar kullanıldı… Sonuçta bu diski kişisel çabalarımla kurtaramayacağımı anlamış bulundum. Halen güvenilir bir disk kurtarma servisi arayışım devam ediyor.
Kişisel bilgilerimizi sürekli yanı başımızda tutmak, 94 yılı sonrasında profesyonel bilgisayar kullanımına geçmiş bizim nesil için oldukça önemli. 80’lerde sahip olduğum disksiz bilgisayarlardan sonra 500 MB ile başlayan sabit disk devrinin bizler için anlamı büyüktür. Biz disketlere, disklere, CD’lere ve sonrasında da DVD’lere yedek alan, arşiv tutan bir nesilden geliyoruz. Şimdikiler öyle değil. Ellerinde neredeyse hiçbir şey yok. Tüm fotoğraflar zaten Facebook ya da benzer bir sosyal ağda paylaşılmış durumda. Şarkılar Deezer ya da Spotify üzerinden geliyor. Zaten sinema gitmek haricinde pek kült film merakları da yok.
Yeni jenerasyonun çoktan adapte olduğu bulut teknolojiler yepyeni bir anlayışı da beraberinde getiriyor. Hiçbir şeyi saklama, depolama, arşivleme. İhtiyaç olduğunda bir yerlerde nasıl olsa vardır.
1994 yılında nasıl mainframe öldü, yaşan client-server mimarisi diye başlıklar atıldıysa, şimdi de sunucu öldü, yaşasın bulut diyoruz. Bulutun bu kadar hızlı bir şekilde benimsenmesindeki en önemli etken ise artık veri güvenliğini sağlama maliyetlerinin çok ağırlaşmış olması.
Kurumlar kendi bünyelerinde barındırdıkları verinin güvenliği, devamlılığı ve anında erişilebilir olması için gereken altyapı ve insan maliyetlerine katlanamıyorlar. Çünkü veriye dayalı iş operasyonlarında anlık kesintiler ciddi kayıplara neden oluyor. İş sürekliliğini sağlamak için her zaman yedekli sistemler ve hem dışarıdan hem içeriden gelecek saldırılara karşı korunaklı yapılar oluşturmak gerek. Bir sanayi işletmesi için bu kadar çok IT bilgisine sahip olmak gereksiz. Bu işi dışarıya vermek, bilgilerin güvenliğinden bu konuda deneyimli bir kurumu sorumlu tutmak çok daha iyi bir alternatif.
Kişisel verilerimiz kaybolduğunda bile çok büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Kurumsal bilgilerin kaybolması ya da ulaşılamaması durumunda yaşanan kayıplar çok daha büyük. Bu konuda elimizde veriler de var. Yapılan araştırmalara göre 2014 yılında veri kayıpları veya kesintiler sebebiyle yaşanan kayıp 1.7 trilyon dolar civarında. Şirketlerin yüzde 71’i kaybolabilecek verilerin nasıl tekrar kazanılabileceği konusunda emin değil. Kurumların yüzde 51’i ise iş sürekliliği konusunda yatırıma sahip değiller. Ve tüm dünyadaki kurumların yalnızca yüzde 2’si veri güvenliği konusunda yönetim birimlerine sahipler.
Bulut, veri güvenliği ile uğraşmak istemeyen ve bunu bir hizmet olarak satın almak isteyen kurumlar için en ideal alternatif.