Buldozer neden Bingöl’ün en rekabetçi sektörü?
81 ilin en rekabetçi sektörleri…
Geçen hafta Perşembe günkü manşetimizde bu haber yer alıyordu…
Kaynağımız, Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın hazırladığı, Bakan Zafer Çağlayan'ın Mersin'de ilk kez açıkladığı "İl İl Dış Ticaret Potansiyeli" adlı çalışmasıydı…
Bakanlık uzmanları çalışmış, TEPAV ve 30 İGEME uzmanı katkıda bulunmuştu.
Bir hayli geniş bir çalışma…
Basılmış hali, geçenlerde İstanbul'da, Ortaköy Feriye'de yaptığımız toplantıda Ekonomi Bakanı Sayın Zafer Çağlayan'ın basın toplantısına katılan gazetecilere dağıtılmıştı…
Verilerle dolu, referans niteliği yüksek bir çalışma…
500 sayfayı aşkın, büyük boy, iri bir kitap…
Heyecan duyup, 'ne olur, ne olmaz' diye iki tane aldığım için, taşırken zorlandığımı hatırlıyorum…
Öncelikle, DTM'nin böyle bir çalışmaya yönelmesi çok önemli…
Bilerek, analiz ederek, anlayarak iş yapmak müthiş bir zemin hazırlıyor…
Kentlere de, o kentlere yatırım yapacaklara da…
Biz rapordan iki unsur seçerek verdik:
"İhracatta performans göstergeleri" başlığı altında, illerin rekabet gücü en yüksek beş sektörden birincisini…
Ve de gelişme potansiyeli olan üç sektörü...
Belki gelişme potansiyeli olan sektörler de tartışma konusu edilebilir…
Neden bu sektör de diğeri değil, denilebilir…
İncelendiğinde raporla ilgili çok soru geliyor akla…
Okurlarımızdan da geldi…
Bunları sizlerle paylaşalım…
Ve izin verirseniz biraz da şeytanın avukatlığını yapıp, aklımıza gelen soruları soralım…
Raporda, "ihracatta performans göstergeleri" tablosunda, her ilde "mukayeseli üstünlük" açısından incelenerek saptanan beş sektör sıralanıyor.
Mesela Adana'ya bakalım:
Rapora göre, bu ilin mukayeseli olarak en üstün sektörü "melas"…
Merak edenler için söyleyelim…
Melas, şeker pancarından şeker üretirken ortaya çıkan bir madde…
İşleniyor ve alkollü içki, şekerleme üretiminde kullanılıyor…
Ayrıca hayvan yemi olarak da…
Adana'nın bu sektördeki rekabet gücüne gelince…
2000 yılında endeks değeri 5.2 imiş…
2010'da 83.8'e çıkmış….
Çok açık ki, ilin, bu sektördeki rekabet gücü çok ciddi şekilde artmış…
Buna karşılık "ağaçtan demiryolu traversleri"
2000 yılında Adana'nın en rekabetçi sektörüyken, gerilemiş ve 'melas'ın arkasına düşmüş…
Şimdi soru şu:
Adana'da 'melas' neden en rekabetçi?
Ve demiryolu traverslerine ne oldu?
Araştırmayı hazırlayanların dosyalarında muhakkak verileri vardır…
Ama raporda olmayınca ister istemez bu sorular akla bir bir geliyor…
Yine de, Adana'da 'melas' çok da akla aykırı durmuyor diyebiliriz…
Ya da Afyon'da en rekabetçi sektör olarak "sığır eti, sakatatı" diye belirtilince, sucuğuyla bilinen bir il olduğundan ona da "tamam" denilebilir…
Veya Bilecik'te "seramik ve porselen sofra, mutfak eşyası" denilince yine aykırı durmuyor.
Ama…
Mesela Ankara için en rekabetçi sektör niye "doğalgaz"?
Artvin'de niye "rotatif elektrik konvertörleri"?
Aydın'da niye "kaba hayvan kılları"?
Bu sorulara muhakkak cevaplar lazım.
Çünkü yatırımcılar haliyle ilgileniyor raporla…
Daha bu sabah başka bir şirket ayrıntı talep etti.
Ya da Bingöl mesela…
Çok ilginç…
En rekabetçi sektör:
"Buldozer, angledozer, greyder, toprak, tesviye makineleri"
Neden?
Çünkü, "Bingöl'de yurtdışına taahhüt işi yapan firma, bu işlerinde kullanmak üzere buldozer ihracatı yapmış…"
Güzel ama bu, Bingöl'ün en rekabetçi sektörünün buldozerler ve greyderler olması için yeterli mi?
Kars'a bakalım…
İlin en rekabetçi sektörü:
"Fiziksel ve kimyasal analiz için alet ve cihazlar"…
Bu ilde böyle bir üretim var mı?
Kim yapıyor?
Biz bulamadık…
Tamam, bir ürünün ihracatta rekabetçi olması için illa o ilde üretiminin yapılması şart değil…
Diyelim ki, üretim değil ihracat önemli…
Peki Kars'tan bu ihracatı nereye yapacaksınız?
Kars'ta üretilmeyen bir ürünü, üretildiği yerden alıp Batı'ya gönderseniz, maliyetiniz şişer…
Rekabetçi olmanız mümkün değil…
O zaman Kars'ın doğusuna yöneleceksiniz…
İlk anda çok daha mantıklı geliyor insana…
Ama biraz durup düşünelim…
Mesela Kars'ın çevresindeki ülkeleri bir düşünelim…
Gürcistan, Ermenistan…
Biraz daha ileride Azerbaycan…
Hazar'ı geçerseniz, Türki cumhuriyetler…
Belki 10 sene sonra, evet…
Ama olumsuz düşünmeyelim…
Diyelim ki, bugünden de talipliler var…
Neden Kars'tan alsınlar?
Gidip üretildiği, dolayısıyla maliyetinin de daha düşük olduğu yerden almaları daha akılcı değil mi?
O zaman şu soru nasıl yanıtlanacak:
Neden fiziksel ve kimyasal analiz için alet ve cihazlar Kars'ın en rekabetçi sektörü olsun?
Bu soruları soruyoruz, çünkü…
Eğer bu sorulara açık cevaplar verilmezse, yatırımcı için raporun verileri tartışmalı kalabilir.
Kars'a fiziksel ve kimyasal analiz için aletleri ihraç ettirdik…
Peki, Kırklareli'ne ne ihraç ettireceğiz?
DTM'ye göre pamuk.
"Karde edilmemiş, penyelenmemiş" pamuk…
Yani düz pamuk…
Kırklareli'nde pamuk var mı?
Kırklareli'nin ekonomisi tarıma dayalı tamam…
Önemli buğday üretimi var…
Ayçiçeği var…
Onlar da tamam…
Hatta ayçiçeğinde, yıllara göre değişmekle birlikte Türkiye üretimi içerisindeki payı yüzde 15 civarında…
Hububat ve ayçiçeğinden sonra ağırlıklı ürünleri arasında şeker pancarı, mısır ve patates var…
Ama pamuk yok…
Aklıma gelmişken söyleyeyim:
Adına ister E5 deyin, ister D-100 karayolu, isterseniz de Londra Asfaltı, Kırklareli sanayi İstanbul-Edirne yolu üzerinde yoğunlaşır…
Özellikle de Lüleburgaz ve çevresinde…
Bu bölgedeki anayi kuruluşları arasında, Edip İplik, Akın Tekstil, Zorlu Linen, Gossard Tekstil, Konkets Mensucat, Örteks, Tüp Merserize gibi önemli tekstil kuruluşları da bulunur…
Ya da Türkiye cam sanayinin Kırklareli Cam, Trakya Cam, Trakya Otocam gibi önemli kuruluşları da…
Bu kuruluşların ürettikleri mamüllerin büyük kısmı da ihraç edilir…
Ancak araştırmada, ne tekstil ne de cam ihracatı rekabet gücü en yüksek sektörler arasında yer almıyor…
"Mukayeseli üstünlük"…
Ya da "karşılaştırmalı üstünlükler" teorisi…
İktisatta önemli bir kavram…
Modern uluslar arası ticaret teorisinin anlaşılabilmesi için önemli…
Bir grubun, bir malı göreceli olarak daha az maliyetle üretebildiği durumda ticaretin, ticaret yapan iki taraf için de nasıl faydalı olacağını gösteriyor…
Neyse işi teoriye boğmadan, dikkatimizi çeken bir ilginç örnek daha verelim…
Siirt…
Bizim gazetede yer alan listeye göre; bu ilin mukayeseli üstünlük sağlayacağı sektör:
Özel amaçlı motorlu taşıtlar…
Neden?
Belli değil…
"Neden?" diye soracaksınız…
Biz de bilmiyoruz…
Bir dönem, "Jet" lakaplı, işadamı Fadıl Akgündüz, "İmza" marka otomobil projesi için Siirt'i üs seçtiğini açıklamıştı ama…
Arkası gelmedi…
Bugün, Siirt'te ne motor üretimi var ne de taşıt…
Otomobil, kamyon ya da bırakın onları, motosiklet üreticilerinin büyük depoları bile yok…
Sivas'ın da mukayeseli olarak üstün olduğu sektör çeltik gözüküyor…
En rekabetçi sektörlerinin başında "kavuz içinde pirinç" var…
Sivas'ta çeltik yok!
Aslına bakacak olursanız DTM araştırmacıları da bunu kabul ediyor…
Dedikleri şu:
"Pirinç üretimi yok ancak ihracat yapan firmalar var…"
Anlaşılan, Sivas'da kimi tüccar pirinci dışarıdan alıp, paketleyip bir yerlere satıyor…
İyi ama acaba bu bir rekabet gücü sayılabilir mi?
"Üretim şart" değil tamam da…
Paketleyip satmanın dışında hangi katma değer katılıyor Sivas'tan ihraç edilen pirince?
Bildiğimiz kadarıyla hiçbir şey?
Verimli, düşük maliyetli bir üretim yoksa, ihracatta rekabet üstünlüğünü ne getirecek?
Sivas hangi özelliği ile ihracatta mukayeseli bir üstünlüğe sahip olacak?
Akla daha çok soru geliyor…
Van'da ihracatta en rekabetçi sektör "fıçı makaralı rulmanlar" olarak gözüküyor…
Neden?
Yozgat'ın en rekabetçi sektörü ise "optik teleskop, astronomi aletleri" gözüküyor…
Çok ilginç bir sektör de…
Neden?
Yozgat'ta böyle bir sektörün varlığını bilmiyoruz…
DTM'ye göre, Bayburt'un en rekabetçi sektörü "otomobil dış lastiği"…
İbrahim Ekinci, DTM'yi arayıp, "Bayburt'ta böyle bir üretim yok" diye şüphesini dile getirmiş…
"Üretim yok ama bir firma ihracat yapıyor" denilmiş…
Ekinci de o firmayla konuşmuş…
Şirketin Arjantin ve Almanya'da üretimi varmış…
Ama sahibi Bayburt'luymuş…
Bilmiyorum oradan mı karıştı hatlar…
Belki bir başka firma vardır diye baktık…
O da yok…
Yanlış anlaşılmasın…
Memlekette otomobil dış lastiği üreten firma var:
Lassa var, Petlas var, Brisa var…
Yerli yabancı başkaları da var…
Ama bunların hiçbiri Bayburt'ta değil…
Anadolu'ya ara verip en büyük metropolümüze gelelim…
Sanayinin kalbi, Türkiye'de gayrisafi milli hasılanın (GSMH) yaklaşık üçte birini yaratan kente…
Sizce İstanbul'un en rekabetçi sektörü hangisi?
Cevap, 'bakır matları'…
Araştırmada öyle gözüküyor.
'Bakır matı' nedir diye merak ettiyseniz; cevherdeki bakır bileşiklerinin, bir ara ürün şeklindeki konsentrasyonuna deniliyor…
Bakırın demir ve bakır sülfürlerini içeren ergimiş bir ürün içerisinde toplanmasıyla elde ediliyor…
Biraz metalurjik bir kavram…
Endüstriye yakın olmayanların gözünde canlandırması zor olabilir…
Ama anlamaya çalıştığımız bakır matı'nın ne olduğundan öte…
Neden bakır matı İstanbul'un en rekabetçi sektörü?
Özellikle de ihracatta?…
Son bir örnek verip, bitirelim:
Ardahan'da en rekabetçi sektör çimento!
Hemen söyleyeyim:
Bir kere Ardahan'da hiç çimento üretimi yok!
Araştırmacıların yanıtı belli: "Ama ihracatı var…"
Araştırmacılar, bu ilin mukayeseli rekabet üstünlüğünü "Ardahan'daki çimento ihracat verisinin sistemde kayıtlı" olmasına bağlıyor…
Doğrusu çok araştırmadık…
Ama tahminimiz, Ardahan'a en yakın çimento fabrikası Erzurum'da…
Anlaşılan Erzurum Aşkale'den çimento alıp, ihraç eden birisi Ardahan'daki kayıtlara girmiş…
Bilmiyorum, belki Ardahanlı…
Belki de oradan ihracat yapmayı daha uygun bulmuş bir ihracatçı…
Sırf bu nedenle Ardahan'ın en rekabetçi sektörü çimento olabilir mi?
Türkiye Gıda İşverenleri Sendikası…
Kısa adıyla TÜGİS…
TÜGİS Başkanı Necdet Buzbaş bir not göndermiş…
Başyazarımız Osman S. Arolat'a…
Sayın Arolat, geçen hafta Perşembe günkü başyazısını İbrahim Ekinci'nin hazırladığı ve bizim de manşete koyduğumuz habere ilişkin yazmıştı…
Necdet Buzbaş, Arolat'a gönderdiği notta aynen şöyle diyor:
"21 Temmuz 2011 tarihli yazınızı okudum.
'Kurala bağlı güzel bir ilk adım olarak nitelendirdiğiniz' 81 ilin rekabetçi sektörleri başlıklı DTM tarafından hazırlanan çalışmayı başlığı itibariyle prensipte ben de yararlı ve övgüye değer buluğumu ifade etmek isterim…
Ancak gazetenizin 15nci sayfasında verilen "Hangi ilde, hangi sektör daha rekabetçi, hangi sektörler gelişme potansiyeline sahip?" tablosunu incelediğimde özellikle gıda konusunda şaşkınlığımı ifade etek isterim…
Çankırı'da pişirilmemiş makarna… (Endeks değeri 365.6)
Gümüşhane'de sakızlar… (Endeks değeri 228)
Konya'da kakao kabukları… (Endeks değeri 115.2)
Eğer bu yönlendirme ile yatırım yapılırsa doğacak sonuçtan birilerinin bizi ikna etmesi gerekecek…
Selamlar"
Devletin ekonomideki rolü…
Hep tartışılır…
Her ülkede bir devlet olduğuna ve hala yerli yerinde durduğuna göre, tartışılmaya da devam edecektir…
Son zamanlarda, devletin ekonomideki rolünün artacağı konuşuluyor…
Dünya çapında…
Böyle bir argümanın öne çıkması, özellikle de 2008 krizinden sonra anlaşılabilir bir şey…
Devletin denetim ve düzenleme konusundaki otoritesinin ister istemez güçlenmesini bekleyebiliriz…
Belki devletin yineden ayakkabı ya da pamuklu üretimine dönmesi zor…
Ancak, Güney Kore örneğine benzer ya da farklı modellerde…
Gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere devletlerin ekonomiye yön vermedeki etkilerinin de güçleneceğini öngörebiliriz…
Devletin, sektörlere, kentlere, sanayiciye, ihracatçıya, kısacası ekonomiye yön göstermesi için…
Strateji belgelerini tartışmalıyız…
Bulunabiliyorsak, katkıda bulunmalıyız…
Türkiye'nin tek ve bağımsız ekonomi gazetesi DÜNYA'nın misyonu bu…
Bilgilendirme görevimiz yanı sıra, uyarı görevimiz de var…
Bu yazıda öyle de yapmaya çalıştık…
Derdimiz, kesinlikle "üzüm yemek"…
Onun için, dostumuz Necdet Buzbaş'ın vurguladığı ifadeyi tekrarlamakla yetineceğim:
"Birilerinin bizi ikna etmesi gerekecek…"
Ki, şirketler raporlara büyük bir güvenle itibar etsinler…
Biz de okurlarımız nezdinde güvenilirliğimizi koruyabilelim…
24 Temmuz'da Türk basınından bir kesit…
24 Temmuz'da kutlanan basın bayramı çerçevesinde, Geleneksel Gazeteciler Günü dolayısıyla Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) tarafından düzenlenen "2011 Basın Özgürlüğü Ödülleri" töreni geçen pazar akşamı yapıldı…
Dolmabahçe Sarayı Has Bahçe'de…
Törene, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun da aralarında bulunduğu çok sayıda davetli katıldı…
"Kişi" dalında Ercan İpekçi ve Ahmet Şık…
"Kurum" dalında Gazetecilere Özgürlük Platformu ödüle layık görüldü…
TGC Başkanı Orhan Erinç, "Gazeteciliğin, 'Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi' kapsamında yapılmasının giderek zorlaştığına dikkat çekti…
"Meslek ilkelerine önem veren gazetecilerin işsiz kalma tehlikesi de ne yazık ki büyüyor" dedi…
2011 Basın Özgürlüğü Ödülü ise, 'basın özgürlüğü konusunda yaptığı çalışmalar, bu konudaki örgütlü mücadeleyi geliştirmeye yönelik katkıları, sürece uluslar arası destek sağlamayı başarabilmesi' nedeniyle Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan İpekçi'ye verildi.
TGS Başkanı İpekçi, ödülü alırken, "Cezaevlerinde 1 değil 5 gazete çıkaracak kadar gazeteci kadrosu var. Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü gazeteci sayısı 70'e ulaştı" diye konuştu…
24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı ve Basında Sansürün Kaldırılışının 103. Yılı'nda Türk basınını buluşturan TGC'nin toplantısından akılda kalanlar bunlardı…
Bilginize…