Bugünleri de arayacak mıyız?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Bir yılı dolduran ABD kaynaklı kriz patlak verdikten bir süre sonra en yetkili ağızlardan şöyle değerlendirmeler duymuştuk: "Bu krizde en sağlam liman Türkiye'dir." Türkiye niye sağlam limandı, bunun açıklaması yoktu, ama bu görüş ısrarla dile getiriliyordu.

Sağlam liman, fırtınalı havada sığınılacak yerdir, değil mi? Peki, Türkiye'ye kim, hangi gerekçeyle sığınıp, kendini hangi olumsuzluktan koruyacaktı? Çok para kazanmak için mi, bakın bu doğru olabilirdi, çünkü bizde iyi faiz vardı. Kastedilen buysa, Türkiye sağlam bir limandı. Ama, dışarıda öylesine büyük paralar dönüyordu ki, bizim etimiz budumuz bu paranın ancak çok azını çekebilir, dolayısıyla verebildiğimiz kar da dünya devlerinin dişinin kovuğuna yetmezdi. Gelen para bizi ihya edecek boyuttaydı, nitekim etti de, ama parayı getirenler için öyle pek de önemli değildi. Bu yüzden de, yabancının parası gelirken çok işimize yarıyor, bizi çok rahatlatıyordu, ne var ki bu para çıkma eğilimine girdi mi, dokuz doğurtuyordu.

Aylardan beri birileri çıkıp, dünyadaki ekonomik krizin neresinde olduğumuza ilişkin ahkam kesiyor. Kimi diyor, ortasındayız; kimi diyor, sonu yaklaştık. Bu krizin boyutunu, derinliğini doğru dürüst kimse bilemiyor ki neresinde olduğumuzu anlayabilelim. Krizin sonuna yaklaşıldığı görüşünü savunanlar acaba Lehman Brother'ın iflas başvurusunu nasıl yorumlayacaklar? Ya da Lehman'la sona erecek mi bu iflaslar, yoksa sırada başkaları da mı var?

Yurtdışında olup bitenleri izlemekle yetindik bugüne kadar ve doğrusu pek de kaygılanmadık. Türk bankacılık sisteminin mali yapısı 2001 sürecindeki gibi olsaydı her günü yüreğimiz ağzımızda geçirirdik oysa. Hani, "bir musibet, bin nasihatten iyidir" sözündeki gibi çok ciddi bir bela yaşayınca aklımız başımıza geldi. Neyse ki geldi, gelmeyebilirdi de ve bankacılık sistemimizi ıslah ettik. Ama nedense bizde bazı ekonomik sorunlar terazinin kefeleri gibi... Biri hafifleyince diğeri dibe oturuyor.

Bankacılık kesimimiz durumunu düzeltti düzeltmesine ama, bu kez de reel sektörün döviz iştahı kabardı, döviz cinsi borçlanması arttı ve mart sonunda 74 milyar dolarlık bir açık pozisyon oluştu. Ödemeler dengesi verileri, açık pozisyonun sonraki çeyreklerde de hız kesmeden sürdüğünün işaretlerini veriyor.

Dünyadaki krizin bittiği falan yok. Suya atılan taşın yarattığı halkalar giderek genişliyor. Bu halkalar, bizim bankacılık sistemimizi içine alacak gibi görünmüyor. Ama, reel sektörümüz yok mu, oluşan girdapta bankalara öyle bir yapışabilir ki, mali sistemin de ayaklarını yerden kesebilir.

Türkiye ekonomisinin yılın ikinci çeyreğinde büyümede nasıl hız kestiğini görüp hayıflandık. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından dün açıklanan işsizlik verilerinde geçen yıla göre kötüleşme olduğuna bakıp daha karamsar olduk. Eğer sudaki halkalar reel sektörü suyun içine çeker, reel sektör de can havliyle bankalara yapışır ve onları da kendisiyle birlikte sürüklemeye başlarsa, yüzde 1.9'luk büyümeyi de ararız, haziranda yüzde 9 olarak açıklanan işsizlik oranını da...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar