Bugünkü aklım olsaydı!
Son on yılda küresel ekonomide etkin olan sürdürülebilir olmayan eğilimler bugünki krizin uzun süreli ve tahripkar oluşunda belirleyici oldu. Genelde faaliyet gelirlerindeki erime eğiliminin terse çevrilemiyor olması, faaliyet dışı gelirlerle durumu idare etmenin imkansızlaşması herşeyin değişmesini zorunluluk haline getirdi. Mevcut faaliyet gelirlerindeki erimeyi terse çevirmek bugünkü uygulamalar çerçevesinde mümkün değilse ekonomik daralmanın uzun süreli ve tahripkar olması kaçınılmazdır.
Değişik kesimlerden uçuk öneriler geliyor, talebin daralmasını ve işsizliğin artmasını önlemek için kampanyalar düzenleniyor. Veya işletmelerin eleman çıkarmaması ve üretimi azaltmaması için yeni politikalar önerenler çıkıyor. Bu ve benzeri yaklaşımlar kalıcı çözümün parçası olmaz, sorunların daha da ağırlaşmasını önleyemez. 2000'li yıllarda benzer nitelikte ve günü kurtarmaya yönelik pek çok uygulamaya tanık olduk ve yapay olarak beklentileri yönlendirip, piyasaları manipüle ederek arz ve talebin daha yüksek gelir ve istihdam düzeyinde dengede kalmasını sağlamaya çalışmak eninde sonunda felaketle sonuçlanıyor.
Gerek demokrasi gerekse ona uygun serbest piyasa anlayışının etkin çalışması herkesin herşeyi bilmesini, herkesin o ortak bilgi setine göre tutarlı davranmasını ve sürdürülebilir olmayan eğilimlere rağbet edilmemesini gerektiriyor.
Örneğin 2002 yılı sonrasında bireyler ayağını yorganına göre uzatıp, sürdürülebilir olmayan eğilimlerin yarattığı belirsizlik nedeniyle borçlanma ve yatırımdan, kısacası risk almaktan kaçınsa idi durum daha farklı olurdu; yanlış uygulamalar büyük sorunlara dönüşmeden değişmek zorunda kalırdı ve bugünkü gündem çok daha farklı olabilirdi. Veya yabancı bankalar hem faaliyet gelirini artırmak, hem de faaliyet dış gelir yaratmak üzere ülkemize hesapsızca gelmese sorunları küçük iken çözmek zorunda kalır, şuursuzca geleceğimizi tüketme yarışına girmezdik. Yine başta inşaat ve taşımacılık olmak üzere yatırımlarda ve taşınan kur riskinde aşırıya kaçılmazdı.
Şahsen 2002 sonrasında gerek ülkemizde gerekse küresel düzeyde yaşanan eğilimlerin yaratacağı sorunlar açısından sıkça yazdım, yetkilileri uyarmaya çalıştım. Küresel kriz dalga dalga yayılmaya başlayınca en büyük itiraf mali sistem ve sermaye piyasalarından geldi; 2002-2007 dönemindeki uygulamaları tam tersine yönelmek durumunda kaldılar. Sonuçta sermaye hareketleri ve uluslararası ticaret hacmi daralmaya başladı; riskten kaçınma eğilimi güçlendi, hesapsızca günü kurtarıp geleceğini tüketenler çok zor bir duruma düştü gelir ve istihdam süratle daralmaya, borç-alacak zinciri kırılmaya başladı. Genel güvensizlik herkesi başının çaresine bakmaya zorladı, beklentiler yönetilemez, piyasalar manipüle edilemez hale geldi.
Bugünün çaresiz duruma düşmüş sabık güçlüleri hâlâ eski nakaratlarını tekrarlıyor ve gerçekçi olamıyor. Küreselleşme veya arz yanlış ekonomi politikaları ile geniş kesimleri robotlaştırmaya çalışanlar, demokrasi ve serbest piyasa anlayışının özünü tükettiler, etkinliği katlettiler. Bağımlı ekonomi sektör ve şirketler hâlâ ne olduğunu anlayamaz bir görüntü sergilerken, diğerleri herşeyin değişmek zorunda kalacağını hissettikleri için durumdan fırsat çıkarmaları gerektiğini unutmadılar.
Çözüm faaliyet gelirlerini artırmanın bir yolunu bulmaktan geçiyor ve mevcut yaklaşımlar çerçevesinde mümkün olmadığı için ekonomik daralmanın etkisini artırma olasılığı güçleniyor. Düşünün bir kez, "Bugünkü aklım olsa yatırım yapmaz, nefsime hakim olup tüketimimi kısardım diyenlerin toplam içindeki payı nereye gidiyor?