Bu zor yazıyı okuyup bana yol gösterin
Bireyler gibi toplumlar da kendilerinin tasarladığı, ürettiği, piyasaya sunduğu anlatımların tutsağı olabilir. Kendi yaptığına tapınabilme insana özgü bir davranıştır. Yaşamı algılama ve anlatım biçiminiz , davranışlarımızın ne olabileceğini öngörmenin de temel verilerini oluşturur.
Algılarımızı sorgulamadan inanırsak, onların tutsağı olabiliriz. Sorgusuz inanma bizi "nesne" durumuna düşürebilir.
Bir insanın "nesne" olmadan çıkıp "özne" olabilmesi "inançtan düşünceye geçmesi" dir. Kendi içinde özgür olan düşünce dünyamızın, inanmanın kolaycılığı yerine düşünmenin sorgulayıcı zorluğunu seçmesi, ilerlemenin "gerek şartı" dır.
Varlığını "tehditler üzerinde tanımlayan" birey , topluluk ve toplumlarda "gücün sınırlarını bil ilkesi" unutulur.
"Güvenilir" olma , etkin "yumuşak güç" yaratmanın temelidir.Güvenilir olmanın korunması çok önemli, önemli olduğu kadar değerli bir iştir.O nedenle yazarken, güvenilirliliği artıran işlerin altına imza atmak isterim.
Otuz yılı aşkın bir süredir "köşe yazısı" kaleme alıyorum. Düzenli olarak bu köşeyi işgal edişim ise 20 yılı aştı.
Durup kendimi sorgulamalıyım.
Yaptığım işin "verimini" sorgulamazsam,"köşe yazısı yazma sorumluluğumun sınırlarını" belirleyemem.
Köşe yazısı amaçlarının, yazdığımız medya aracına göre "farklı" olması doğal.
Tartışmak istediğim, Dünya Gazetesi gibi "ihtisas gazeteciliği" iddiası olan bir kanalda kendi konumumu doğru belirleyebilme…
İnternet ve değişik haber alma olanakları bizi her zamankinden daha çok bilgiye ulaştırıyor.
Bilgiye ulaşabiliyoruz ama, enformasyonun parçalanması nedeniyle daha çok bilgiye sahip olduğumuz halde daha az "anlıyoruz."
İçinden geçtiğimiz süreç, bilgi üzerinde düşünmemizi, analizlerimizi bir senteze ulaştırmamızı, sonuçlar çıkarmamızı ve karar vermemizi sağlayacak "çerçeveleri organize etmemizi" zorlaştırıyor.
Köşe yazısını konumlandırma
Karşı karşıya olduğumuz zorluklar , "…bilgi aktaran yazılardan, anlamayı ve karar vermeyi kolaylaştıran yazılara geçiş yapmanın" da önündeki engeller.
Bir ihtisas gazetesinde yazmanın bu yeni "konumlanması", bizi iki temel sorunla yüzleştiriyor: Birincisi, "anlamayı kolaylaştırma" için ele aldığımız her konunun "bileşenlerini", "bağlamlarını" ve "bakış açısını" yerli yerine oturtabilme…İkincisi de, hızlı değişmelerin yarattığı olguları doğru "adlandırma", adlardan türeyen yeni "kavramları" okuyucuya sunma, doğru kavramlarla "doğru düşünce örgüsü" yaratılmasına yardımcı olabilmek için " uygun projeler sunma" ve "işlerliği olan kurumların" yapı,işlev ve kültürüne ilişkin öneriler geliştirme…
Köşe yazarlığının "yeni konumlanması", yeni kavramlar üzerine kurulu olduğu için "algılama zorlukları" yaratırken, aynı zamanda "anlamayı kolaylaştırma" işlevini de önemli hale getiriyor.Bu paradoksu aşmanın kolay olmadığını biliyorum…Çok çalışmak, saha çalışmaları yapmak, gerektiği kadar okumak, tartışmak ve eli taşın altında olanlardan "ayrıntı dinamiklerini" öğrenmek gerekiyor.
Bilginin hızlı üremesi, kısa mesaja dayalı iletişim, enformasyonun parçalanması, "genel eğilimlerin fırsat ve tehlikeleri ile kendi olanak ve kısıtlarımızın oluşturduğu ayrıntı bilgisinin dengelemesi olan akılcı tutumu yaratmayı ve yaşatmayı", ciddi "uzmanlık" alanına dönüştürüyor.
İdare-i maslatçı
Belli "alanlar" seçiyor; o alanlarla ilgili "saha araştırmaları" yapıyor; ulaşabildiğimiz ve erişebildiğimiz bilgileri sentezleyerek okuyucuya iletmeye çalışıyorum.
Daha ilk köşe yazısında belirttiğim ilkeye sadık kalmak istiyorum:Güncelin cazibesine kapılıp,peşine takılmak istemiyorum.
Buzdağının görünün kısımlarından çok, suyun altındaki görünmez yanlarını anlama ve anlatmanın önemine inanıyorum.
İnsanların alışık olduğu kavramlarla yazanlardan daha çok hoşlandıklarının da farkındayım. Hayatın öz gerçeği yerine, kendi gerçeğimizi söyleyenlerden yana olan tavrın da çok güçlü bir eğilim olduğunu biliyorum.
Yeni adlandırmaları, kavramlaştırmaları ve düşünceleri öne çıkarma ilkesine sadık kalırken "alışkanlıkları kolay sanan" okuyucu ile barışık olmanın zorlaştığını da gözlüyorum.
Yazma kadar , okuyucu olmanın da giderek zorlaştığını anlıyorum.
Yazacaksam, "idare-i maslahatçı" olanlar kervanına katılmak istemem…
Yazdıklarımda "yanılabilme özgürlüğü" kullanmalıyım; ama "aynı yanlışları tekrarlayanlar" arasında da olmamalıyım.
Okuyucuya içtenlikle bir çağrı yapıyorum: Bu zor yazıyı bu satıra kadar okuyabildiyseniz, bana yol gösteren eleştirilerinizi esirgemeyin. Size mutlu ,sağlıklı bir yeni yıl dilerken,ayanı zamanda benim için özveride bulunmanızı rica ediyorum.Bu satırların yazarını eleştirin ve yol gösterin…