Bu yıl da bizi düşük bir büyüme bekliyor

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM [email protected]

2014 yılı Türkiye’nin hem siyasal, hem de ekonomik alanlardaki yapısal sorunlarının iyice ön plana çıktığı bir yıl oldu. (Maalesef, bizatihi siyasal alandaki sorunların ekonomik performansımızı (güven, şeff afl ık, yargı bağımsızlığı vs. kanalıyla) menfi yönde etkilemesi de söz konusu.) Bu duruma paralel olarak, 2012’deki yüzde 2.2’lik zayıf ve 2013’deki yüzde 4.1’lik yetersiz büyüme oranlarından sonra 2014’te de büyümenin yüzde 3’ün altında geleceği kesinleşmiş gibi. 4. çeyreğe ilişkin kapasite kullanım oranları, üretim endeksi, çeşitli güven endeksleri, bütçe gelirleri, kredi artışları ve sair hiçbir veri ekonomide bir toparlanma olduğunu teyit eder nitelikte değil. 

Öte yandan, özellikle artan dış riskler karşısında son dönemlerde büyümenin geri çekilmesinin bilinçli bir tercih olduğu da iddia edilebilir. Ancak, son 3 yıllık dönemin genelinde ne sıkı bir para politikasından ne de sıkı bir maliye politikasından söz etmek mümkün. Sadece, döviz kurlarına baskı geldiği dış kaynak çekilmesi yaşanan dönemlerde Merkez Bankası’nın faizleri yükselterek “mecburi” bir tepki göstermesi söz konusu. Belki uygulanan makro-ihtiyati tedbirlerin bu sene bireysel kredi genişlemesi üzerinde marjinal bir etkisi olmuşsa da, büyümedeki gerilemenin önemli ölçüde azalan dış kaynaklardan ve ekonominin yapısal problemlerinden kaynaklandığı bariz. 

2013 yılında net hata dahil toplam finansal girişler 76 milyar dolar olmuştu. 2014’ün ilk 10 ayında ise toplam dış kaynak girişi sadece 37.5 milyar dolar oldu. Özellikle sene başı ve sonunda önemli döviz çıkışları yaşadık. Sene başındaki çekilişler MB rezervlerinde 14 milyar dolar kadar bir azalma yarattı. Aralık’taki Rusya kaynaklı çalkantı ise döviz rezervlerinden çaktırmadan yaklaşık 7 milyar doları (toplam rezervlerin yüzde 5’i) aldı götürdü. Halihazırda rezervlerimiz 127 milyar dolar civarında ki, toplam brüt dış borcumuzu (397 milyar dolar), özel sektörün kısa vadeli dış borçlarını (112.5 milyar dolar) ve azalmış olmasına rağmen yüzde 5 civarlarında seyredecek olan cari açık oranımızı dikkate aldığımızda, bu miktarın çok da güçlü bir rezerv anlamına gelmediği muhakkak. 

Şahsen, 2015’te Rusya’daki çalkantının topyekûn bir krize dönüşmesini beklemiyorum. Rusya’yı, Putin’in de açıklıkla ortaya koyduğu gibi, 2 senelik bir toparlanma (yeni dengelere intibak etme) dönemi bekliyor. Bu süreçte, mutlaka ki bizim de etkilenebileceğimiz bazı dalgalanmalar olacaktır. Öte yandan, düşük seyredecek olan petrol ve emtia fiyatlarının başta Rusya olmak üzere petrol ve emtia üreticisi ticari partnerlerimizle olan ihracatımızı zayıfl atacağı muhakkak. Buna mukabil, düşük enerji ve emtia fiyatlarının ithalat faturamızı ciddi miktarda geriletmesi söz konusu. Net etkinin cari açığımızı yüzde 1 kadar daha aşağı çekmek yönünde olacağını düşünüyorum.

Petrol, doğalgaz ve diğer emtia fiyatlarındaki düşüş enfl asyon bakımından da MB’nin elini şüphesiz rahatlatacak. Ancak, bu durum MB’nin bu sene para politikasını tezden gevşetebileceği anlamına gelmemeli. Bir defa, finansal girişlerdeki zayıflık FED’in faiz takvimi netleşene kadar devam edecektir. Aynı dönemde, Rusya kaynaklı çalkalanmalar görülebilir. Ayrıca, orta vadede cari açık gerileyecek olsa da, Yaz aylarına kadar aylık taze döviz ihtiyacımız yüksek seviyelerde seyredebilir. Nitekim dün açıklanan kasım ayı dış ticaret açığı beklenenin oldukça üzerinde geldi. Bu durumda, altın ithalatındaki beklenmedik artış dışında, ihracatımızın da yüzde 7.5 gibi yüksek bir oranda daralmasının da etkisi var. (Gene de 2014’te cari açığımız önceki seneki yüzde 7.9 oranından yüzde 5.5’e gerilemiş olacak.) 

Sonuç olarak, 2015 çoğu ekonomik parametrenin düşük seyredeceği bir yıl olacak: Düşük büyüme (yüzde 3.0), düşük enflasyon (yüzde 6-7) ve düşük cari açık (yüzde 4.5). (Tabii, enfl asyon ve cari açık bizim açımızdan ‘düşük’. Yoksa mutlak olarak bakıldığında, gene de yüksekler.)

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019