Bu tablodan korkmayanı döviz taş yapar!
Dolar dün bir ara 4.46’yı, euro 5.30’u aştı. Gidiş nereye, kimsenin tahmin yapabilecek hali yok doğrusu. Zaten en kötüsü de bu. Hani bilinse ki döviz her ay şu civarda artacak ya da artabilir, yıl sonunda şu düzeyde oluşabilir; çok önce yapılan tahminlerin üstünde bile olsa bu değerler, şimdiki bilinmezlikten daha iyi. Herkes hesabını kitabını ona göre yapar. Ama şimdi öyle mi?
Düşünün, döviz borcu olan bir şirketsiniz, üç beş ay sonra da bu borcunuzun tümünü ya da bir kısmını kapatmak zorundasınız.
“Daha da artacak” diye şimdiden döviz alıp bir kenara koysanız, bir de bakmışsınız ki birkaç ay sonra döviz gerilemiş, zararı azaltayım derken daha büyük zarara girersiniz.
“Döviz artık artacağı kadar arttı, bundan sonra pek çıkış olmaz” diye hareket etseniz, vade tarihi geldiğinde belki de bugünkü kuru arayacak, çok daha yüksek fiyattan döviz almak zorunda kalacaksınız.
“Serbest kur sisteminin doğasında bu var” diyenler olacaktır. Ama uygulanan artık “serbest kur sistemi” olmaktan çoktan çıktı. Artık bizdeki “dolaylı müdahaleli serbest kur sistemi”ne dönüştü.
Gün geçmiyor ki bir demeç verilmesin, biraz dingin seyretmeye başlayan kur yeniden tırmanışa geçmesin.
Açık 223 milyar dolar
Merkez Bankası verilerine göre finansal kesim dışında kalan firmaların, yani reel sektörün şubat sonu itibarıyla 114.6 milyar dolar döviz varlığına karşılık 337.3 milyar dolar döviz yükümlülüğü bulunuyor.
Varlık-yükümlülük farkı tam 222.7 milyar dolar. Bu, şimdiye kadar oluşan en büyük döviz pozisyonu açığına ya da başka bir ifadeyle açık pozisyona işaret ediyor.
Reel sektörün döviz varlığının döviz yükümlülüğüne oranı da üçte bire kadar inmiş durumda. On yıl öncesinde, 2008 ve 2009 yıllarında döviz varlığının yükümlülüğe oranı yüzde 50’nin üstündeydi, bu yıl ise oran yüzde 34’e geriledi.
Bir kuruşun yükü 2.2 milyar TL
Reel sektörün döviz varlık yükümlülüğünde toplamda 223 milyar dolar düzeyinde bir açık olması elbette bu borcu taşıyan şirketler için kabus. Dövizin her gün arttığı, hem de üçer beşer kuruş arttığı bir ortamda 223 milyar dolar, her bir kuruşta 2.2 milyar lira ek yük doğuruyor.
Hem reel sektörün döviz cinsinden borçlanmasına durup dururken sınır getirilmedi ya... Sorunun büyüklüğü ortadaydı, “Biz kendi hesabımızı kendimiz yapabilir, borcu rahat döndürürüz” diyen büyük şirketlerin bir kısmı bunu sağlamada pek başarılı olamadı.
TÜSİAD, döviz borçlanmasına getirilen sınırın esnetilmesini isterken Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek büyük şirketlerin de bu konuda pek başarılı olamadığını vurgulamak durumunda kalıyordu.
Kısa vadelide fazla var
Reel sektörün toplamda 223 milyar dolar döviz açığı bulunmasına rağmen tek teselli bir yıla kadar vadeli varlık-yükümlülük dengesinin negatif değil pozitif olması.
Reel sektörün şubat itibarıyla bir yıldan kısa vadeli döviz varlığı 93.1 milyar, döviz yükümlülüğü ise 90.6 milyar dolar düzeyinde. Buna göre kısa vadeli döviz pozisyonu fazlası 2.5 milyar dolar.
Ama şu veriyi de gözden uzak tutmamak gerek. Kısa vadelide döviz pozisyonu fazlası iki ayda büyük bir gerileme gösterdi. Fazla, geçen yıl sonunda 7.9 milyar dolar düzeyinde bulunuyordu.