Bu resim değişmeden cari açık kapanmaz
Eylül ayı cari açık rakamları beklenenden yüksek çıktı. Yıllık cari açık miktarı mart ayından bu yana hatırı sayılır bir hızla artıyor. Mart ayında yılılk cari açık miktarı 48.7 milyar dolar düzeyindeydi. 6 ayda yüzde 21.5 artarak 59.1 milyar doları aştı. Büyüme hızı ortalamanın altında seyretmesine rağmen cari açık yüksek seyredebiliyor.
Ortada yapısal bir sorun var. Yıllardır izlenen sıcak paraya dayalı hormonlu büyüme politikaları, sorunu daha da derinleştirdi. Geldiğimiz noktada bir yandan yüksek cari açığın yarattığı kırılganlığın bir krize yol açmasını önlemeye çalışırken diğer yandan da köklü yapısal çözümlerin peşine düşmek gerekiyor.
Cari açığın tam da yeniden daha sıcak şekilde tartışılmaya başlandığı bu günlerde Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) yeni bir rapor yayınladı. “Bilim, Teknoloji ve Sanayi Çetelesi – Büyüme için Yenilik” başlıklı çalışma, Türkiye’nin cari açık alanındaki yapısal sorunlarından birisinin de resmini çiziyor. Bu raporda Türkiye’nin bilim, teknoloji, üniversite performansı, araştırma geliştirme ve yenilikçilik alanındaki durumunu dünya ülkeleri ile karşılaştırmalı olarak görmek mümkün. 279 sayfalık rapora baktığımızda şöyle bir Türkiye resmi çıkıyor:
• Ekonomik faaliyette bulunan şirket ve kuruluşların yaptıkları araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) harcamalarının, 2011 verileriyle milli gelire oranı yüzde 0.37 düzeyinde. Türkiye bu açıdan 36 ülke içinde sondan beşinci. Türkiye Doğu Avrupa’nın yeni ülkeleri de dahil Avrupa’nın en Ar-Ge yoksulu ikinci ülkesi.
• Ar-Ge’ye yapılan tüm gayrısafi harcamaların milli gelire oranı ise yüzde 0.86 düzeyinde. Türkiye 36 ülke içinde yine sondan beşinci durumda. OECD ortalaması, Türkiye’nin 2.76 katı, AB ortalaması ise 2.25 katı. Sıralamanın lideri olan İsrail ve Güney Kore’nin milli gelirden Ar-Ge’ye ayırdığı pay, Türkiye’nin 5 katı durumunda.
• Türkiye’de ekonomik aktörlerin yaptığı Ar-Ge harcamalarına doğrudan yardım ve vergi teşvikleriyle yaptığı katkının milli gelire oranı ise yüzde 0.07 düzeyinde. Türkiye burada da sondan onuncu sırada bulunuyor.
• İmalat sanayiinde faaliyet gösteren firmaların yüzde 36.3’ü 2008-10 yılları arasında ürün ve üretim sürecinde veya hem ürün ve üretim sürecinde hem de pazarlama ve organizasyonda yeniliğe gitmiş. Türkiye bu açıdan 32 ülke içinde sondan sekizinci sırada yer alıyor. Türkiye’nin skoru yüzde 71.8 ile ilk sırada yer alan Almanya’nın yarısı düzeyinde.
• Türkiye’de ürün veya üretim sürecinde yenilik yapan büyük firmaların yüzde 24’ü, KOBİ’lerin ise sadece yüzde 7.5’i üniversitelerle veya kamu kuruluşlarıyla işbirliği yapmışlar.Türkiye büyük firmalarda 33 ülke içinde sondan yedinci sırada. İlk sıradaki Finlandiya’da yenilikçi büyük firmaların yüzde 91.2’si, bunu üniversiteler ve kamu kurumlarıyla işbirliği içinde yapmışlar.
• Türkiye, her bin çalışan başına düşen üç araştırmacı sayısı ile 39 ülke içinde sondan sekizinci sırada. İlk sıradaki İzlanda’da her bin çalışana 17.1 araştırmacı düşüyor.
• Türkiye’de çalışanların sadeci yüzde 14.2’si profesyonel ve teknik yetenek sahibi. Türkiye burada 37 ülke içinde sondan 11. sırada yer alıyor. AB ortalaması yüzde 33.9 ile Türkiye’nin yaklaşık 2.4 katı.
Bu resim değişmeden Türkiye’nin üretim ve refah düzeyine artırması da, cari açığını azaltması da mümkün değil. Bu resmi değiştirebilmek için de ekonomik aktörleri, Ar-Ge’ye teşvik etmenin yanısıra eğitim sistemini kökten değiştirmek gerekiyor. Eğitim sisteminde de üniversitelerin imkanlarının ve özgürlüklerinin genişletilmesi işin kilit noktasını oluşturuyor.