Bu rallinin kaderi

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI [email protected]

Önce Avrupa Merkez Bankası (AMB) palamarları çözdü. Piyasaları rahatlatacak adımlar attı. Yetmezse, “ ne gerekirse onu yapacağız” deyip, sözel güvence vererek kaygıları daha da azalttı. Piyasalar bunu olumlu karşıladı. Gelişmekte olan ülkelerde tepki daha güçlü oldu. AMB açılımından en çok da yararlananlar da bunlar oldu. Paraları değer kazandı. Faiz oranları geriledi. Ama AMB’nin boyu piyasa gerginliğini tam anlamıyla sakinleştirmeye yetmedi. Takvimde ABD Merkez Bankası’nın (FED) toplantısı vardı. FED de AMB’yi aratmayacak ölçüde bir güvercinlik sergiledi. Umulmayacak kadar piyasa dostu kararlar aldı. Faizi artırmadığı gibi olası faiz artırma takvimini de gevşetti. Yılsonuna kadar dört değil iki kez faiz artırabileceğini açıkladı. Esas şölen bundan sonra başladı. Gelişmekte olan ülkeler neredeyse zil takıp oynayacak hale geldiler. Zirveye tırmanan iyimserlik gelişmiş ülkelerdeki riskten kaçma eğilimini tersine çevirdi. Risk iştahı arttı. Risklerin görece kontrol altında olduğu izlenimin yaratılmasıyla birlikte gelişmekte olan ülkelerin riskli varlıkları da talep edilir enstrümanlar haline geldi. Gelişmiş ülkelerde ekonomiyi canlandırmak amacıyla faizlerin sıfıra yakın ya da onun da altına çekilmiş olması oldukça yüksek pozitif marjlara sahip ve kendilerine dönük risk algısı gerilemiş olan gelişmekte olan ülkelerde faiz oranlarının cazip hale gelmesine yol açtı. Sonuçta uluslararası sermaye akışı uzun bir aralıktan sonra yeniden gelişmekte olan ülkelere döndü. Öncekilere göre daha kapsamlı ve derin olduğu izlenimi veren bir ralli başladı. 

Aslında, önceki dönemlerde de, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, buna benzer fiyat hareketleri oldu. Ancak bunlar kısa süreli hareket olmanın ötesine geçemedi. Çoğu da bu ülkelerde oynaklığın (volatilite) yükselmesiyle sonlandı. Bu tür atakların kısa süreli olması ve istikrarsızlığı beslemesi gelişmekte olan ülkelere dönük risk algısının yükselmesine, riskten kaçış eğiliminin artmasına neden oldu. Bu ülkelere yönelik uluslararası sermaye akışı zayıfl adı. Son aylarda bu hareketin bütünüyle tersine dönerek gelişmekte olan ülkelerden hacimli sermaye kaçışlarına yol verdiği gözlendi. 

Sonuçta gelişmekte olan ülkelerde piyasalar son yılları oldukça durağan biçimde geçirdi. Bu durağanlığı 2013 ilkbaharından bu yana koyulaştığını söylemek mümkün. O tarihte FED’in faizi yükseltebileceğini açıklaması gelişmekte olan ülkelerde uluslararası likiditenin daralacağı, faizlerin yükseleceği ve bunun bir çok olumsuz sonuç üreteceği endişesi yarattı. Son haftalarda büyük ülkelerin merkez bankalarının adeta senkronize bir uyum içinde bol para-düşük faiz rejimini devam ettirmeye devam edeceklerini açıklamalarının bu endişeyi gerilettiği, gözlenen rallinin altında temel olarak bu gelişmenin yattığı kanısındayım. 

Şimdi bu gelişmelerin bir piyasa dalgalanması olarak mı kalacağı yoksa reel bir atılıma mı devineceği tartışılıyor. Önceki deneyler salt finansal gelişmelerle kısıtlı hareketlerin piyasa dalgalanması olarak kaldığını, ömrünün de kısa süreli olduğunu gösteriyor. Finansal piyasalarda algının değişmesinin bir büyüme atılımına yol açması ancak reel gelişmelerle desteklenmesiyle oluyor. Henüz çok güçlü olmasa da böyle bir desteğin gelebileceği izlenimi veren ipuçları var. Örneğin, emtia piyasalarındaki daralmanın sonuna gelindiğini gösteren işaretler bunlardan birisi. Genelde emtia özel olarak da petrol fiyatlarının yükselme eğilimine girmiş olması büyümede dipten dönüldüğü izlenimini veriyor. Bu koşullarda emtia üreticilerinden başlayan bir canlanma zincirinin oluşması mümkün. Böyle bir canlanmanın çektiği büyüme küresel ticareti de besleyecek, diğer ülkelere de yansıyarak küresel büyüme ivmesini yükseltecektir. Bu süreç örneğin ABD’de başlayan büyüme sürecini de besleyerek hem küresel büyümeye katkı yapacak hem de Çin, Avrupa hatta belki Japonya’yı da uyarıp, büyüme zincirine katılmalarını sağlayacaktır. Gelişmekte olan ülkelerin de bu zincire katılmasıyla halka tamamlanacak ve dünya ekonomisine büyüme hızlanacaktır. Hızlanan büyüme kapıda bekleyen teknolojik atılımı da ateşleyerek daha yüksek bir büyüme temposu yaratacaktır. 

Bütün bunlara hayal diyebilirsiniz. Umarım değildir. Yoksa bu günkü hareketlenme reel gelişmelere devinemeyecek, bu rallinin kaderi de öncekiler gibi olacak, büyüme rüyası bir başka bahara kalacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018