Bu planlarla "plan mı, pilav mı" tartışması bitmez

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]


10'uncu beş yıllık kalkınma planı TBMM'de kabul edildi. Planlı döneme bir halka daha eklemiş olduk. 2014-2018 döneminin yol haritası ortaya çıktı; hangi büyüklükte hangi düzeye ulaşacağımızı, en azından hedefimizin ne olduğunu biliyoruz artık.

10'uncu kalkınma planında "müjdeler" var bazı kesimlere... Hem de öyle böyle değil! Tabii ki bazı kesimler için de kötü haberler. Döviz kuruna ilişkin hedeften söz ediyoruz.

2014-2018 dönemini kapsayan 10'uncu beş yıllık kalkınma planına göre dövizdeki artış neredeyse sıfırlanacak. Nasıl mı, anlatalım:

Bu yılın ilk yarısında 1.81 düzeyinde gerçekleşen dolardaki ortalama kurun, yılın tümünde 1.83 olacağı öngörülüyor. Mevcut durumda 1.83 biraz yukarı doğru zorlanır, ama bu düzey tutturulabilir. "Müthiş" hedef, 2013'le ilgili değil zaten, 2018'le ilgili. Bu yılın ortalamasında 1.83 olarak öngörülen dolar kurunda 2018 hedefi 1.97 lira. Ne ben yanlış yazdım, ne siz yanlış okuyorsunuz; 1.97 lira. Yani dolar kuru, her yıl yalnızca 2.8 kuruş artacak.

Eğer değerlendirmeyi bu yılın tahmin edilen ortalamasına göre değil de, mevcut duruma göre yaparsak, durum çok daha komik. Doların bugünlerde 1.92-1.93 lira olduğu dikkate alınırsa, demek ki beş yılda yalnızca 4-5 kuruş artış olacak. Yani yıllık artış 1 kuruş dolayında olacak. 

Şimdi bu durum döviz borcu olan kişiler, kuruluşlar, bankalar için müjde değilse nedir?

Ancak bu durum aynı zamanda döviz tasarruf etmeyi sürdürenler için karalar bağlanacak bir durum değil midir?

Doların beş yılda 1.92 liradan 1.97 liraya çıkarak yüzde 2.6 artacağının öngörüldüğü bir dönemde toplam TÜFE artışı ise yüzde 26.4 olacak. Yani TL'de müthiş bir değerlenme yaşanacak.

Ama nasıl olacaksa, biraz da iktisat teorisine ters bir şekilde, TL'nin reel olarak çok yüksek oranda değer kazanacağı plan döneminde ihracat yüzde 11.9, ithalat yüzde 9.9 artış gösterecek.

Bu da iktisat teorisine Türk usulü bir katkı olsa gerek!

Dolar kuru bir araç

Bir bina üstten başlanıp aşağıya doğru yapılabilir mi? Bizde ekonomik büyüklükler biraz öyle belirleniyor. En azından görüntü böyle.

Kişi başına gelir ne kadar olmalı; şu kadar...

Nüfusumuz belli, kişi başına gelirin şu kadar olması için dolar bazında GSYH ne olmalı; şu kadar...

TL olarak GSYH'yi şu kadar tahmin ediyoruz, demek ki dolar bazlı rakamlara erişmek için kuru şu düzeyde tutmalıyız; o kadar...

İşte yapılanın özeti budur. Yoksa, bugün 1.92 olan dolar kuru için beş yıl sonrasına 1.97'yi hedef almak nasıl bir mantık işidir.

Bırakın beş yıl sonrasını, bu yıl sonu için bile 1.97 iyimser bir hedef olarak görülüyorken...

Yaptırımı var mı ki?

Kalkınma planları şaşaalı çalışmalardır. Onlarca uzman, günler boyu çalışırlar. Ama ortaya hiçbir zaman tutturulamayacak belgelerden başka bir şey de çıkmaz.

Gelin biraz geçmişe uzanalım; 9'uncu kalkınma planının bazı hedeflerine ve bu hedeflere ne kadar yaklaşıldığına bakalım.

2013 için 1.1 trilyon lira olarak öngörülen GSYH'nin 1.6 trilyon lirayı bulacağı tahmin ediliyor; neredeyse yüzde 50'yi bulan "küçük" bir sapma var.

Ortalama dolar kuru 2013 için 1.44 lira öngörülmüş, oysa gidişat en iyi olasılıkla 1.83 lira.

TL bazında GSYH de, dolar kuru da öngörülenin üstünde gerçekleşince, kişi başına gelirde hedef neredeyse tutmuş.

Bu yıl 160 milyar dolara ulaşırsa öpüp başımıza koyacağımız ihracatta hedef 225 milyar dolarmış. 252 milyar dolar civarında beklediğimiz ithalatta ise 275 milyar dolarlık bir hedef varmış.

9'uncu planda, 2013 enflasyonunu yüzde 3 olarak öngörmüşüz; ama hala hedef yüzde 5.3 düzeyinde, yani neredeyse bir kat yukarıdayız.

"Plan mı, pilav mı?"

Böylesi planlar, aklımıza hep "plan mı, pilav mı" sözünü getiriyor. Sahi nereden çıkmıştır bu söz ve ne amaçla kullanılmıştır?

1965 seçimleri öncesi ülkede plan ve pilav tartışmaları siyasi propaganda sürecine bir kez daha damgasını vuruyor. Bu tartışma CHP ile AP arasında yaşanıyor. CHP, ülkenin kalkınmasının planlama ile gerçekleşeceğine inanırken, AP planlamaya karşı olmadığını belirtiyor, ancak konunun çok da abartılmaması gerektiğe işaret ederek somut şeylerin insan hayatındaki önemine vurgu yapmaya çalışıyor.
Her ne kadar Türk kamuoyu bugün plan mı, pilav mı, ikilemini dönemin AP Lideri Süleyman Demirel ile hatırlasa da aslında bunu ilk söyleyen o değil. Bazıları bunu ifade edenin Adnan Menderes olduğunu zanneder. Oysa bunu ilk söyleyen Menderes de değil. Plan mı, pilav mı sözünü ilk söyleyen Maliye Müfettişi Hüsnü Bengi'ydi.

Bürokrat, politikacı ve yazar Cahit Kayra, Bengi'nin bu sözü nerede ve ne için kullandığını şöyle anlatır:

"Bengi'nin bu sözü söylerken amacı, bizim 1948'de Marshall yardımından pay alabilmek için Paris'e götürdüğümüz Türkiye Ekonomik Kalkınma Planı'nı bir anlamda benimsetebilmekti. Şevket Süreyya tarafından hazırlanan 3'üncü sanayi kalkınma planının Amerikalılar tarafından kabul edilmeyeceği anlaşılınca onun yerine Paris'e getirilen ve pek de ciddi olmayan plan için Hüsnü Bey böyle bir espri yapmıştır."

***

10'uncu beş yıllık kalkınma planına bakınca, aradan 65 yıl geçmiş olmasına rağmen "plan mı, pilav mı" sözünün hala geçerli olduğunu görüyoruz. İstikrar diye buna denir!

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar