Bu pirinç çok su kaldırır!..

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

ANKARA'DAN / Taylan Erten [email protected] Türkiye'nin tükenmez "kriz stokuna" bir yenisi eklendi: Pirinç krizi! Ama farklı bir kriz bu: 22 Temmuz 2007'den beri bıktırıcı, ilkel senaryolu, bol ağlaşmalı TV dizileri gibi, biri bitmeden diğeri başlayan siyasi krizlerle ilgisi yok. Pirinç krizinin toprakla, suyla, üretimle ilgisi bir ölçüde... Kuraklık türü bahaneler de fazlaca hikaye... Bunlar bir şekilde çözülür. Çözülmesi zor, üstelik bambaşka siyasi ve idari "hasletler" gerektiren asıl mesele şu: Dünya Bankası'nın, IMF'nin, Dünya Ticaret Örgütü'nün "tufasına" düşmek... Ulusal tarım ve gıda politikalarını, politika yapıcılarını bunların "taşeronları" seviyesine indirmek... Ulusal politika yapılarını, kurumlarını ve "kafaları", küreselleşmeyi yöneten bu güçlere; bu güçlerin arkasındaki çok uluslu tarım tekellerine "sadakate" zorlamak... Tarım topraklarına, ürün genetiklerine, üreticinin kazancına, pazarın derinliklerine kadar sızan, yerleşen çokuluslu tekeller için gerektiğinde "özel yasalar" çıkarmak; hem de aksine verilmiş yargı kararlarını zorlayarak, hiçe sayarak... Tarımı, üreticiyi, ürünü, pazarı, fiyatı stratejik hedefli, planlı, bütüncül politika demetiyle desteklemekten, düzenlemekten yönlendirmekten vazgeçmek... Türkiye açısından bunlar meselenin makro tarafı. Mikroya gelince... Olayı kapsamlı kavramak için arka planı da görmek gerekiyor. Arka planda ABD'nin başlattığı "genetiği değiştirilmiş organizmalı (GDO) pirinç" savaşları var. ABD dünya pirinç piyasasının yüzde 12'sini kontrol ediyor. Yılda 1 trilyon 180 milyar dolar değerinde pirinç üretiyor (2006 yılı). Bunun yüzde 50'sini ihraç ediyor (yaklaşık 600 milyar dolar/Türkiye'nin bir yıllık GSYİH'si). Buraya kadar mesele yok. Mesele ABD'nin dünya pazarlarına GDO'lu tarım ürünleriyle girmesiyle başlıyor. Ürettiği mısırın yüzde 60'ı, pamuğun yüzde 80'ni, soyanın yüzde 90'ı GDO'lu... Bunlar yasal denetim altında. ABD makamları böyle diyor. "Pirinç savaşlarını" tetikleyen olay ise 2005 yılında patlıyor. Alman biyo teknoloji şirketi Bayer Crop Science henüz deneme aşamasında bulunan genetiği değiştirilmiş uzun pirinçlere ait genleri ABD'nin Arkansas ile Missouri eyaletlerindeki ticari silolarda tespit ediyor. Durumu ABD'ye bildiriyor. ABD ciddiye almıyor. Ardından Avrupa Birliği (AB) sert tedbirlerle, ithalatı durduruyor. Japonya da öyle. Güney Kore ise ABD'den devlet garantisi istiyor. Hepsi bu kadar değil. ABD özellikle GDO'lu ürünlerine kapılarını kapatan AB ile Dünya Ticaret Örgütü karşı karşıya geliyor. Japonya, Güney Kore gibi büyük pirinç tüketicisi ülkelerin ithalatı durdurması ABD pirincinin dünya piyasalarında sadece talebini değil, fiyatını da düşürüyor. Türkiye de bugünkü krizin ötesinde ABD ile karşı karşıya. Çünkü pirinçte "korumacı" bir politika izliyor. "Tarife kontenjanı" sistemini uyguluyor. Pirinç ithalatına "yerli üreticiden de alım" şartı koyuyor. Gümrük vergisini yükseltiyor. Bu politika sonucunda pirinç ihracatı üçte iki oranında azalan ABD de Türkiye'yi 2005 yılında DTÖ nezdinde dava ediyor. Şu tehditle birlikte: "Şayet davayı kazanırsam, Türkiye buna rağmen benim pirincimi almazsa, misillemeye giderim." Dava devam ediyor. Türkiye pirinç politikasında direniyor. Özetle pirinç krizi sadece "spekülatörlerin" işi değil.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013