Bu ne perhiz, bu ne döviz cinsi borçlanma!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Tarih 13 Eylül 2018. Resmi Gazete’de bir Cumhurbaşkanlığı kararı yayımlandı. 7 Ağustos 1989 tarihli o meşhur 32 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında Karar’da değişiklik yapıldı:
“Türkiye’de yerleşik kişilerin Bakanlıkça belirlenen haller dışında, kendi aralarındaki menkul ve gayrimenkul alım satım, taşıt ve finansal kiralama dahil her türlü menkul ve gayrimenkul kiralama, leasing ile iş, hizmet ve eser sözleşmelerinde sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamaz.”

Aynı kararda, daha önce imzalanmış sözleşmelerde döviz cinsinden kararlaştırılmış bedellerin bir ay içinde Türk parası olarak yeniden belirlenmesi hükmüne de yer verildi.

O dönemde yapılan açıklamaları, “Dövizle ne işimiz var” yaklaşımlarını hatırlayın. “Burası Türkiye, tabii ki kendi paramızı kullanacağız” sözlerini...

O kadar estik gürledik, peki geçen hafta ne yaptık, ne karar aldık...

Hazine, yurtiçinden döviz cinsi borçlanmaya gitmeyi kararlaştırdı. Bankada döviz tevdiatı olanlar bir anlamda hesaptan hesaba (yeni bir vadesiz hesap açtırarak) para aktarma yoluyla Hazine’nin ihraç edeceği devlet tahvilini alabileceklerdi. Ya da dövizini yastık altında tutanlar belirlenen bankalarda vadesiz dolar ya da euro hesabı açtıracak, en az 10 bin dolar ya da euro olmak üzere talepte bulunacak ve bir yıl vadeli ve altı ayda bir kupon ödemeli devlet tahvilini alabilecek.

Bir yıl vadeli devlet tahvilinin faizi dolar için yüzde 4, euro için yüzde 2.5 olacak.
Yalnızca gerçek kişilere dönük bu borçlanma için başvurular bugün başlayacak ve 21 Aralık’ta sona erecek.

Hani iç borçlanma TL olacaktı

Türk vatandaşları arasında döviz cinsinden sözleşme yapmayı, örneğin ev kiralamayı, satmayı, örneğin ücret ödemeyi yasakladık.

Sonra tuttuk, devlet olarak, vatandaşlardan döviz cinsinden borçlanmaya karar verdik.

Kaldı ki Hazine’nin iç borçlanmayı TL cinsinden yapmak gibi bir temel ilkesi ortada dururken...

Tarih 31 Ekim 2017. O zamanki adıyla Hazine Müsteşarlığı “Hazine Finansman Programı: 2017 Yılı Gelişmeleri ve 2018 Yılı Öngörüleri” başlıklı bir açıklama yapıyor. Açıklamanın “2018 Yılı İç Borçlanma Statejisi” başlıklı bölümünde ilk sırada ne mi deniliyor:

“İç borçlanmanın TL cinsinden yapılması.”

Geliyoruz bu yıla, bu yıl 31 Ekim’de yapılan açıklamaya. Bu açıklamada 2018 gelişmeleri ve 2019 stratejisine yer veriliyor. 2019 yılında iç borçlanmanın TL cinsinden yapılacağına yine değiniliyor ama ifade daha esnek:

“Borçlanmanın ağırlıklı olarak TL cinsinden yapılması.”

Döviz cinsi borçlanmanın gerçekleşeceği tarih olarak hala 2018’deyiz ama belli ki 2019’un o esnek ifadesi şimdiden kendini gösteriyor.

Dövize mi güveniyoruz, çaresiz mi kaldık?

Bir yandan şirketlere “Döviz kazancınız yoksa döviz borçlanmayın” diyoruz; bu konudaki uyarılara rağmen döviz borçlanmaya devam etme eğilimindeki şirketlere dönük kısıtlayıcı önlemleri devreye alıyoruz, ama diğer yandan devlet tahvilini dövize endeksli olarak ihraç ediyoruz.

Bir yıl vadeli bu kağıtların vadesi 2019’un sonunda dolacak. Dolar şimdi 5.40, euro 6.10 dolayında. Soru herhalde şu:

“Ekonomi yönetimi bir yıl sonra vade dolduğunda, yani 2019 sonunda dövizi hangi düzeyde tahmin ediyor ki böyle bir girişimde bulunuyor?”

Örneğin, herhalde dövizin yüzde 30-40 artacağı gibi bir öngörü olsa, böyle bir borçlanmaya gidilmezdi. Şu durumda beklenen kur artışı çok daha düşük mü? Varsayalım düşük, öyleyse ekonomi yönetimi kurun düzeyini nasıl bilebiliyor ki?

Yoksa yoksa, kur konusunda bir öngörü bulunmuyor ama mevcut koşullar çok büyük sıkıntıya işaret ediyor da döviz bulmak için her şey göze mi alındı? “Bir yıl sonra ne olursa olur, hele biz şu dönemi bir atlatalım mı” deniliyor?

2019 sonunda Türkiye’nin döviz konusunda çok rahatlayacağı varsayılıyor olmalı. Peki işler ters gider de vade tarihinde elde ödenecek yeterince döviz bulunmazsa ne yapılacak? Borç TL olsa kaynak bulunur da, döviz nasıl temin edilecek?

Bankalar da aynı faizi veriyor

Dövize endeksli devlet tahviline bir yılda dolar cinsi olanlar için yüzde 4, euro cinsi olanlar için yüzde 2.5 faiz verilecek.

Bu faiz, bankaların halen uygulamakta oldukları faizden çok da farklı değil.

Merkez Bankası verilerine göre tüm bankalar ortalamasında 7 Aralık itibarıyla dolar ve euroya uygulanan faiz şöyle:

Dolarda bir aya kadar vadeli yüzde 3.43, üç aya kadar vadeli yüzde 4.23, altı aya kadar vadeli yüzde 4.35, bir yıla kadar vadeli yüzde 3.91, bir yıl ve daha uzun vadeli yüzde 4, ortalama yüzde 3.83.

Euroda ise bir aya kadar vadeli yüzde 1.35, üç aya kadar vadeli yüzde 1.83, altı aya kadar vadeli yüzde 2.59, bir yıla kadar vadeli yüzde 2.19, bir yıl ve daha uzun vadeli yüzde 1.85, ortalama yüzde 1.62.

Dolarizasyon eleştirisini nasıl göğüsleyeceğiz?

Türkiye ekonomisinin giderek dolarize olduğunu herkes görüyor, derecelendirme kuruluşlarının yönelttiği eleştirilerin başında da bu geliyor.

Türkiye kısmi dolarizasyon aşamasında. Finansal varlıkların giderek daha çok döviz olarak tutulduğunu izliyoruz. Bankalardaki döviz hesapları, TL hesapları çoktan geçti. Bankacılık kesimi dışındaki döviz varlıklarının düzeyini bilmiyoruz bile.

Varlıklarımızı dövize bağlamanın ötesinde yükümlülük yönüyle de yaşıyoruz bu sorunu. Bir dönem bankalar bu yüzden batmadı mı, son dönemde şirketler bu yüzden zor duruma düşmedi mi?

Şimdi dolarizasyon çıtası Hazine eliyle biraz daha yukarı kaldırılıyor. Uluslararası derecelendirme kuruluşlarının 2019 yılında bu konuyu daha fazla vurgulayacaklarını görmek için kahin olmak gerekmiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar