Bu nasıl bir şey?
Geçen yazılarımdan birinde bir espri nakletmiştim. Bir iş başvurusu mülakatında diğer iki adayın saçma sapan konuşmalarından sonra üçüncü aday “Peki senin özelliğin nedir’ sorusunu “bunlar böyle konuşur, benim de canım sıkılır” diyerek cevaplamıştı. Ben de bu fıkradan hareketle Türkiye’deki ekonomik ve istatistik verilere değinmiş ve bunların birinin bir diğerini tutmadığından, yorumların rakamlara göre değil kimi tutuyorsanız onun görüşlerine göre yapıldığından şikayetle “Benim de canım sıkılıyor” demiştim.
İşin doğrusunu isterseniz dostlar benim gibi emekli, hiç borcu olmayan, başını sokacağı bir dam sahibi biri için enflasyon verileri, faiz oranları, döviz kurları filan gibi şeyler beni hiç ilgilendirmiyor. Gel gelelim, köşenin adı ‘İşletmecilik Sohbetleri’. İşletmecilere “Vallahi ne yaparsanız yapın. Beni ilgilendirmez” mi diyeyim? Tavsiyede bulunuyorum “Aman planlama yapın” veya “Stratejisiz işletme olmaz” yahut “Bugünü değil yarını düşünün” diyorum. Şimdi okurlardan bir kalkıp da “Hoca iyisin hoşsun ama biz bırak yarını bu akşam üstü ne olacağını tahmin edemiyoruz” derse. Ben de cevaben “İyi ama bu kadar ekonomist var, ekonomiden sorumlu bakanlar, bakan yardımcıları, müsteşarlar, bürokratlar var, DİE var, MB var, gazeteler, dergiler var, var oğlu var onlar okuyun” desem nasıl olur? Ya onlar bana “Efendi daha geçen gün kendin şikayet ediyordun. Kimin lafına inanalım da geleceği planlayalım?” diyerek kızarlarsa! Ben de bu nasıl bir şey sorusunu sormaya karar verdim. Bu bazı şeyleri anlamakta güçlük çektiğimden. Yavaş da değilimdir ama, anlamadığım şeyleri işletmecilere nasıl anlatayım. Ben de biri bana anlatsın diye “Bu nasıl bir şey?” diye soruyorum.
Yıllık enflasyon resmi kaynaklarda yıllık %9’un altında. Bankaların kredi kartlarına uyguladığı akdi faiz yıllık yüzde 24.24. Kazara ödemede gecikme yaparsanız, gecikme faizi yüzde 30.24'e kadar çıkıyor. Bankalar hala bileşik faiz uyguluyor ve kredi kartı borçlarının faizi yüzde 50'lere kadar tırmanıyor. Ya enflasyon yanlış, ya da bankalar fahiş faiz uyguluyor. Ben şimdi faizler ne olacak diye soranlara ne cevap vereyim? Bu nasıl bir şey?
Kültür ve Turizm Bakanı Sn. Ünal’ı dinliyorum diyor ki “Turizmde beklendiği kadar kötü bir yıl geçirilmeyecek. 2016 yılında turist sayısındaki kaybın yüzde 20 ile sınırlı kalacak. Rusya’dan 2.5 milyon turist ekledik. Raporlara bakıyorum diyorlar ki ‘Antalya Havalimanı Mülki İdare Amirliği verilerine göre kente havayoluyla gelen turist sayısı ocak- nisan ayları arasında 843 bin 517 oldu. Kente havayoluyla gelen turist sayısındaki düşüş, 2015’in aynı dönemine oranla yüzde 30 oldu. Yılın ilk 4 aylık rakamlarına göre Antalya Almanya pazarında yüzde 30, Rusya pazarında ise yüzde 90 küçülme yaşadı. Şimdi ben turizm işletmecilerine ne diyeyim? Bu nasıl bir şey?
Yaz olduğu ve ben de Türkiye’nin en popüler turistik beldelerinden birinde mukim olduğumdan (yaşadığımdan) turizme başka türlü bakayım bari diyorum. Bazıları üzülecek bir şey yok diyor. Eksilen turist sayısını İranlı ve Türk turistlerle kapatacağız diye ekliyor. Bazıları “Yerli turistle hangi açık kapatılacak. Turist demek döviz demek. Yerli turist bir cepten öbürüne aktarmak demek” diyor. Şimdi bana sorsalar hangisi haklı? diye ne cevap vereyim? Bu nasıl bir şey?
DİE rakamlarına göre işsizlik oranı %11. Hiç fena değil. Bazı kalkınmış ülkelerde bile buna yakın rakamlar var. Bazı araştırmaları okuyorum genişletilmiş işsizlik oranını yüzde 18.4, işsiz sayısını da 6 milyon kişi olarak veriyor. Hatta bazı araştırmalar çalışanlar arasında işinden memnun olmayan, geçici işlerde çalışmak zorunda kalanlar, kısa süreli olarak işe girmiş bulunanlar da bu işsiz sayısına dahil edildiğinde ise Türkiye’deki toplam işgücünün yaklaşık yüzde 23.6’sı (8 milyon kişi) işsizlik sıkıntısı çekiyor diyor. Şimdi ben iş gücü kaynakları hakkında ne gibi bir planlama önereyim. Bu nasıl bir şey?
Büyüme istatistiklerine bakıyorum Türkiye’de beş aşağı beş yukarı 78 milyon insan yaşıyor diyorlar. Bunun, gene aşağı yukarı, %30’u 17 yaşının altında, yani genç. Yaklaşık 50 milyon kadar da ergin kişi var. Bu 50 milyonun yaklaşık 20 milyon hane ediyor. Bu büyük bir talep demek. Büyük talep iş olanakları demek, büyüme potansiyeli demek. Bu potansiyel pazarların alım gücüne bakıyorum. Piyasada 58 milyon kredi kartı var diyor. Bir kişinin alacağı kredi kartı sayısının bir limiti de yok. Yani neredeyse hane başına üç kredi kartı düşüyor. Bankaların bu kredi kartlarının sahiplerinden 35 milyar dolar alacağı var. Ortalama 20 milyon kişi kredi kartlarına ancak asgari ödeme yapabiliyor ve yıllık %24’ün üstünde faiz ödüyor. Şimdi ben yatırım yapayayım mı? İşimi büyüteyim mi? Diye soran iş adamına ne önereyim? Bu nasıl bir şey?
AB ve ABD Ticaret ve Yatırım İşbirliği anlaşması görüşmeleri yapıyor. Obama oval ofisten gitmeden (bu yıl sonu) anlaşmayı bağlamaya çalışıyorlar. Pazarlıklar gizli yürütülüyor. Hangi konularda nasıl anlaşmalar yapıldı bilmiyoruz. Ticaret odaları, birlikler, dernekler bu bilgileri alamaz. Türkiye görüşmelere taraf değil. Ne konuda anlaştılar bilmiyoruz, bari ne konuşuyorlar onu öğrenip planlama yapalım diyorum. Türkiye erken seçimle meşgul. Şimdi bana sorsalar ne önlemler alalım da anlaşmanın olası zararlı etkilerinden zarar göremeyelim diye ne cevap vereyim? Bu nasıl bir şey?
Sağlıcakla kalın