Bu kurla zor olacak!
KÜRESEL BAKIŞ / Murat Yülek [email protected] 2008 yılı zor başladı. Bir manada, önceki senelerde beklenen riskler gerçekleşmeye başlıyor. Piyasaların gidişatında psikolojinin çok etkili olduğunu biliyoruz. Psikolojinin ise istatistikçilerin "random walk" dedikleri sürece çok benzer; şu anki "hissinizin" en önemli belirleyicisi "bir önceki" hissinizdir. Bu basit görünür ama modern iktisat ve finansın en önemli varsayımlarından olan rasyonaliteyi sarsacak güçtedir. Önceki yıllarda kötü haberler anlık olarak iskonto edilirken iyi haberler üzerinde yoğunlaşılıyordu. Şu sıralarda tersine bir sürecin dönüm noktasındayız. Eğer bu dönüm noktasını "dönersek" iyi haberlerin iskonto edildiği, kötü haberlerin üzerinde yoğunlaşıldığı bir döneme gireceğiz. Bu tür dönümler bazen ani ancak çok güçlü kötü haberlerle olur bazen de yavaş yavaş ve küçük ölçekli ancak istikrarlı olanlarla. Şu anda ikinci türden bir sürecin içindeyiz. Batı'daki sorun şu anda henüz bir reel sektör krizine dönüşmüş değil; bir yavaşlama sorunu olarak görünüyor. ABD'de yatırım ve ticari bankacılık sektörlerindeki krizin diğer sektörlere yayılmaması için önlemler alınıyor ve alınacak. Bunların sonunda yavaş bir geçişi ("soft landing") sağlamaya çalışacaklar. Ne kadar başarılı olacaklarını zaman gösterecek ancak ellerinden gelen her şeyi yapacaklarına emin olabilirsiniz zira risk büyük. Ancak, sonuçta yavaş bir geçiş başarıyla sağlansa da, 2001'den sonra olduğu gibi bir başka alt sektörde balon oluşacağı kesin gibi gözüküyor. Dünya ekonomisi böyle bir dönüşümün içine girerken Türkiye, ekonomi politikalarının ve yönetiminin önceki standartlarına göre daha iyi olduğu bir ortamda giriyor. Bu Türkiye için büyük bir avantaj. Getirilerin de hâlâ çok yüksek olması sebebiyle yabancı sermaye girişinde önemli bir gerileme yaşamayabilir. Hatta artış da görebilir. Zira her şeye rağmen, Batı'da sermaye ve likidite birikimi yüksek; ayrıca Körfez bölgesinde, Çin'de ve Rusya'da da öyle. Türkiye için böyle bir döneme girilirken en önemli risk unsuru aşırı değerli kurdur. Kuru artık herkesin anladığı gibi yurtdışından asetlere yönelik olarak giren para ve sermaye girişi değerli tutuyor. Değerli kur da dış ticaret açığını ve dolayısıyla cari açığı yükseltiyor, üretim ve ekonomik büyümeyi ise sekteye uğratıyor. Şurası doğru: yüksek kur iharacatçıya zarar verirken bir ölçüde de ithal girdileri ucuzlaştırarak faydalı oluyor. Ancak bunun asıl faydası ithalatçıya ve yabancı üreticiye. Zira ithal edilen ara mal Türk ara mal üreticisini vuruyor. İhracatçı yerli ara mal kullanabileceği yerlerde dahi suni olarak daha ucuza gelen ithal ara mala yükleniyor. Dahası, yurtiçine verdiği mallarda da ithal ara mal muhtevası gittikçe yükseliyor. Cari açık iyi kullanılırsa kalkınmada yabancı tasarrufların kullanılması manasına geliyor. Ancak yükselen cari açık, yükselen yurtdışı bağımlılığı ve yükselen uyum maliyetleri (kur oynamaları ya da yurtdışı şoklarında) manasına geliyor. Uzun yokuşa girmeden önce frenleri kontrol etmek gerekli...