Bu kadar risk alınırsa, fiyat çöküşleri olur
Bulaşma etkisi kendisini böyle gösteriyor. Dünyanın en büyük emtia ticareti ve madencilik şirketi, İsviçre menşeli Glencore'dan gelen satış dalgası, Asya'dan Avustralya'ya bütün bölgelerde etkisini gösterdi. Majör endeksler, madencilik hisseleri, emtia fiyatları sert düşüşler yaşadı. Emtia fiyatları ağustostaki dip seviyelerin üzerinde olsa da, yukarı yönlü ataklar sınırlı kalıyor. 5 Ağustos’ta, emtialarla ilgili bir analiz yapmıştım. O yazıda, "Satış baskısı bir süre daha devam edebilir. Ancak genel düşüş trendinin son safhasında olduğumuzu düşünüyorum" ifadelerini kullanmıştım. Görüşlerim değişmedi. Çin ekonomisinden gelen negatif sinyaller emtiaların manevra alanını bir süre daha kısıtlayabilir. Tabii kritik nokta, yükseliş trendini başlatacak faktörün ne olacağıdır. Yeni bir hikâyeye ihtiyaç var. Bunun doğal olarak talep tarafından gelmesi gerekiyor. Dünya ekonomisinin durumu ortada. Amerikan ekonomisi dışında umut veren bir bölge yok. Avrupa'da son aylarda toparlanma emareleri görülse de, ekonominin gücü tartışılır. Avrupa Merkez Bankası (AMB) üyelerinin, tahvil alım programının genişletilebileceğini her fırsatta dile getirmeleri, euro bölgesinin kırılgan yapısını gösteriyor. AMB'nin en büyük korkusu deflasyon. Zaten Merkez Bankacılar, "Deflasyon mu, enflasyon mu" sorusuna, "Enflasyon" yanıtını verirler. Çünkü deflasyon sarmalından çıkmak zordur. Japonya’da deflasyon 15 yıl sürdü. Abe hükümetinin agresif ekonomi politikasıyla, iki yılda pozitif enflasyon oluştu. Geçen hafta yayımlanan enflasyon rakamı, yıllık bazda tekrar negatife döndü. Kısacası, global ekonomideki, özellikle de gelişmiş ekonomilerdeki düşük enflasyon dönemi devam edecekmiş gibi gözüküyor. Geçen hafta Fed Başkanı Yellen, ‘‘ABD’de enflasyon önümüzdeki aylarda hızla yükselecek. Yılsonuna kadar faiz artırımı uygun’’ ifadelerini kullandı. Piyasanın enflasyon beklentisi 6 yılın en düşüğündeyken, Yellen’ın hangi göstergelere bakarak bu yorumları yaptığını merak ediyorum.
Glencore’a tekrar dönelim. Şirketin 30 milyar dolarlık borcunu ödeyemeyeceğine dair endişeler, şirketin hisselerini hem Londra piyasasında hem de Asya'da dağıttı. Devasa şirketlerin hisse fiyatının bir günde yüzde 30 düşmesi sık görülmez. Aslında mühim olan, Avrupa'dan Çin'e, finansal sistem içinde bu kadar riskin birikmesidir. Buna Fed politikalarının neden olduğunu savunanlar, "Sistemde büyük riskler oluştu. Faiz artırımı çoktan yapılmalıydı" eleştirisini yöneltiyorlar. Fed’in krizden sonra uyguladığı para politikası, doları "carry trade" stratejisinin başrol oyuncusu yaptı. Yatırımcılar çok düşük faizli dolarla borçlanıp, yüksek faizli para birimlerine dayalı finansal araçlarda pozisyonlar açtılar. Esas sıkıntı, küresel yatırımcıların gereğinden fazla risk almalarıdır. Bir örnek üzerinden gidelim. Petrobras, Brezilya’nın dev petrol şirketidir. Bu şirket; 100 yıl vadeli, yüzde 8.45 getirili, dolar cinsinden bir tahvili haziranda ihraç etti. Borçlanma miktarı 2.5 milyar dolardı. Bu tahvile yatırımcılardan 7 milyar dolarlık teklif geldi. Petrol fiyatındaki gerilemeden sonra, piyasa değeri 300 milyar dolardan 100 milyar dolara düşmüş bir şirketin tahviline gelen talep inanılmazdı. Dile kolay, 100 yıllık risk alınıyor. Brezilya’nın kredi notu 10 Eylül’de çöp seviyesine indirildiği için, Petrobras'ın notu da çöp oldu. Şirketin değeri 30 milyar dolara kadar indi. Kaldı ki, Brezilya’nın not indirimi sene başından beri konuşuluyordu. Fed Başkanı Yellen ve Başkan Yardımcısı Fischer her fırsatta, "Yılsonuna kadar faiz artırımı olabilir" vurgusunu yaptı. Yani Fed faiz artışının yaklaştığının sinyalini verdiği halde, küresel yatırımcılar Petrobras gibi şirketlerin risklerini aldılar. Bu durumda tek suçlu Fed olabilir mi?
Nakitte kılmak, 2015’in ilk 9 ayının doğru stratejisiydi. Geçen hafta da yazdığım gibi, bu yıl kazandıran bir finansal varlık yok. Hisselerin, tahvillerin düşük performansı mütemadiyen sürmez. 2016’da öne çıkan piyasalar olacak. Yine de, gelişen ülkelerin finansal varlık fiyatlarında ‘‘dip avcılığı’’ yapmak hala tehlikelidir.