Bu kadar hızlı büyüdüysek neden hissetmedik?
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yeni milli gelir hesabı, her kesimde ciddi tartışmalara yol açmış bulunuyor. Ortaya konan yeni resim, hemen herkesi şaşırttı.
TÜİK’in en tepesindeki isim bile yeni hesap önüne geldiğinde inanamadığını ve hazırlayan ekibi ciddi şekilde sıkıştıran bir sorgudan geçirdiğini itiraf ediyor. TÜİK’in yeni milli gelir hesabı, ekonomiye ilişkin şu ana kadar hükümetten IMF ve OECD gibi uluslararası kuruluşlara, akademisyenlerden ekonomi yorumcularına kadar bir çok kesimin şimdiye kadar bildiğinden çok farklı bir resim ortaya koydu. Sadece milli gelir ve kişi başına gelir yüzde 20 artmadı, yatırımların ve tasarrufların milli gelire oranı da 10 puan birden arttı. Son yıllarda düşük büyüme sıkıntısı içinde olduğumuza inanıyorken yeni resim oldukça hızlı bir büyüme yaşandığını söylüyor.
Dolayısıyla ortalık toz-duman olmuş durumda. Yeni kurumsal ve teknolojik imkanların da kullanılmasıyla güncellenen milli gelir hesabının önümüzü daha iyi aydınlatmasını bekliyorken, kafamız daha da karışmış durumda.
TÜİK yetkilileri, bu kafa karışıklıklarını azaltabilmek, soru işaretlerine ve eleştirilere kendi yanıtlarını verebilmek için akademisyenler ve ekonomi yorumcuları ile bilgilendirme toplantıları yapmaya başladı. Bu çok yerinde ve yararlı bir girişim.
Ankara’da yapılan ilk bilgilendirme toplantısından edindiğim kişisel izlenim, TÜİK’in kamuoyunu özellikle büyüme hızlarındaki artış konusunda ikna etmesinin oldukça zor olacağı yönünde.
Toplantıya katılanlar yeni milli gelir hesabı revizyonunun ne kadar kapsamlı ve karmaşık bir sürecin ve çalışmanın ürünü olduğunu genel olarak takdirle karşıladılar. Katılımcılar, milli gelir hesabı başta olmak üzere ulusal hesaplarda yapılan revizyonların içeriği, uygulanan yöntemler, karşılaşılan zorluklar, bulunan çözümler, hala aşılamayan eksiklikler gibi birçok konuda aydınlatıcı bilgiler alma imkanına sahip oldu. Bu bilgiler tüm katılımcılar için yararlı ve aydınlatıcı oldu.
Bununla birlikte kişisel izlenimim, toplantı bittiğinde büyük çoğunluğun hala kafasındaki temel sorular konusunda ikna olamadığı yönünde. Kişisel olarak ben de bu grupta yer alıyorum.
TÜİK’in sektörlerin üretim ve cirolarına ilişkin mevcut endeksleri ile yeni milli gelir serisi arasındaki bağın kopmuş olması, toplantının ağırlıklı konularından birisiydi. TÜİK yetkilileri bu çelişkinin nedenini şöyle açıklıyorlar:
“Yeni milli gelir serisi ile sektör endeksleri arasındaki bağıntıdaki kopuşun birinci nedeni, yeni milli gelir hesabının çok büyük bölümünün başta Sosyal Güvenlik Kurumu, Gelir İdaresi Başkanlığı ve BDDK olmak üzere idari kayıtlardan alınan birincil veriye dayanması. Buna karşın sektör endeksleri daha çok anketlere ve tahmine dayanıyor. 2010 bazlı sektör endeksleri 2011’de şirket kuruluşlarında yaşanan olağanüstü artışın etkisini yansıtmadığı için de sürekli eksik tahmin üretiyor.”
Bu bilgi milli gelir düzeyindeki artışı açıklayabilir ama büyüme oranlarının sürekli ve artan bir biçimde üretim endekslerindeki değişimin üstünde olmasını açıklamak için yeterli olamıyor. Üstelik bu açıklama, “milli gelir hesabı sağlam ama sektör endeksleri o kadar güvenilir değil” anlamına da geldiği için karşımıza bir başka sorun daha çıkartıyor.
Ayrıca yeni hesabın son yıllara ilişkin ortaya koyduğu yüksek büyüme hızları, sadece sektör endeksleri ile uyumsuzluk taşımıyor. Ekonomik ve sektörel güven endekslerinin seyri de büyümede böylesine yüksek hızlar yaşandığını doğrulamıyor, tersine bu yılların sıkıntılı geçtiğini yansıtıyor.
Öyle anlaşılıyor ki TÜİK’in bir yandan dışarıda üniversiteler ve ekonomistleri bilgilendirmeye yönelik çabalarını genişleterek sürdürmesine, diğer yandan da kendi içinde yeni revizyonun hata ve eksiklerini bulma ve giderme çabasına yoğunlaşmasına ihtiyaç var.