Bu hafta...

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ [email protected]

Bu hafta yazacak ne takat var ne de arzu. Çünkü canım sıkılıyor. Sıkılıyor ama verilmiş sözler var, beklentiler var. Canım sıkılıyor çünkü olup bitenler insana “Sevda yelleri esiyor serde; Ağam nerede? Paşam nerede? Beyim nerede?” dedirtiyor, yaptığı işi anlamsız kılıyor. 

İşletme, ulusal ekonomi, uluslararası gelişmeler konularını niye işliyoruz? Bunca mürekkep yalamış insan gece gündüz neden yazıp çiziyor? Sizler niye okuyorsunuz? Kendimize, yakınlarımıza, çalıştırdıklarımıza ve ülkemize daha iyi bir gelecek nasıl kurarız diye arıyoruz da ondan. Yoksa ne benim ve benim gibilerin gece yarılarına kadar oturup yazı yazmaya ne de sizlerin “Acaba bir şey öğrenir de işimi daha iyi yapar mıyım?” diye sorarak bunları okumaya ihtiyacımız yok. 

Eğer “Benim tasarladığım gelecekte yaşamak istemiyorsan hiç yaşayamazsın” diyerek katletmek, “Benim gibi düşünmüyorsan düşünemezsin” diyerek zorlamak, “Benim söylediklerimi onaylamayan konuşmalar yapacaksan konuşamazsın” diyerek susturmak geleceğimiz ise “ABD Merkez bankası faizleri ne zaman artırır acaba?” yazısı yazmak zor. Başımız sağ olsun. Allah akıl fikir versin, olasılığı artan beterlerinden saklasın. 

Halbuki bu hafta Nobel ödüllü Aziz Sancar hocamız, 22. Nobel Fizik Ödülüne İlk Adım yarışmasında birincilik ödülü kazanan İlayda Şamilgil (*) kızımızdan bahisle eğitim konusunu işleyecektim. Bir giriş yaparak esas konuyu haftaya bırakacağım. Eğitimin önemini tekrarlamanın bir yararı yok. Değinilmesinde yarar olabilecek tek şey eğitimin sırf okul eğitimi yani ders eğitimi olarak anlaşılmaması gerektiği ve eğitim-kültür etkileşimi. Eğitim kültürü, kültür de eğitimi şekillendirir. “Bunun işletmecilikle ne alakası var? Hoca konu sıkıntısı çekiyor herhalde” demeyin. Dedim ya, esas konuyu haftaya bıraktım diye. Haftaya ‘guru’ unvanına lâyık bildiğim tek düşünür olan Peter Drucker’ın “Kültür stratejiyi yer” lafından hareketle örgüt kültürü ve eğitim konusuna geri döneceğim. 

Aziz Hocayla ve İlayda Hanım’la gururlandık. Gururlandık, sırf ödüller kazandıkları için değil, bu ödülleriyle Türkiye Cumhuriyeti devriminin yapmaya çalıştıklarının doğru sonuçlarını kanıtladıkları için. Gururlandıklarımız sadece onlar da değil. Rahmetli hocam Cahit Arf’tan başlayan upuzun bir liste var. (**) Tüm bu başarılarımız eğitim sayesinde oldu. Eğiteceğiz, eğitileceğiz. Başka yolu yok. Okulda, aile içinde, sokakta, kahvede, her yerde insan kalitemizi arttıracağız. Ancak artık işin rengi değişti. 

Cehaletin tanımı ‘bilinmesi gerekli, öğrenilmesi olanaklı şeylerle bilinen şeyler arasındaki farktır.’ Bu sözümü lütfen unutmayın. Günümüzde bilinmesi gereken ve öğrenilmesi olanaklı şeyler bir nesilden ötekine geometrik bir seri halinde artıyor. Okullardaki eğitim artık cehaletle başa çıkamaz. Artık evde öğrenilecek şey okulda öğrenilecek şeylerden kat ve kat üstün ve seçenekli. Günümüzde cehalet bir alın yazısı değil bir tercihtir. İnsanların kendi kendilerine öğrenmeleri için artık her türlü olanak oturma odalarında. Evlerimizi artık öğrenim kurumlarına çevirmeliyiz. Sizlerin evlerini bilmem. Ben büyürken evimizi annem idare ederdi. Annem olmasaydı ben bu okuma zevkini, öğrenme ihtirasını kazanamazdım. Annem lise mezunuydu ama durmak dinlenmek bilmeden okurdu. Bana da okuturdu. Hâlâ günde bir, iki saat okumadan uyuyamam. 

Biz hâlâ anaerkil bir toplum olduğumuzdan çocukluktan kazanılması gereken öğrenme ihtirasının çocuklarımıza kazandırılmasında annelerimize maalesef orantısız sorumluluk düşüyor. Bunu ilk ben söylemiyorum, Şemsettin Sami Bey 1879 yılında yazdığı kadınlar risalesinde kadının bir insan olarak zaten önemli sayılması gerektiği belirttikten sonra buna ek olarak erkekleri yetiştirdikleri için daha da önemli oldukları söyleyerek (***) Cumhuriyet’in önceliklerinden en önemlisine, Atatürk’ün sözleriyle “Kadınlarımızı hakiki bir ana görmek istiyorsak onları, erkeklerden fazla okutup yetiştirmeliyiz” olarak özetlenecek noktaya daha o yılda dikkatleri çekmiş. (****) 

Şimdi ihracat yapan bir şirketseniz ihracat işlerinden sorumlu elemanlarınıza sorun “2011 yılından sonraki ihracat işlemlerimizde 2010 INCOTERMS kuralları mı kullanmalıyız yoksa müşterimizle anlaşıp 2000 INCOTERMS kullansak olur mu? Başımıza bir şey gelmesin” bakalım ne diyecekler. “Vallahi biz cahil, biz bilmez” derlerse işlerinden olmasınlar, ama siz bir bakın bakalım neden öğrenmemişler. Bu arada eğer ihracat yapıyor ve de bu sorudan hiçbir şey anlamadınızsanız , kendinize de sorun ve de sağlıcakla kalın.


(*) İlyada Hanım bu yarışmadaki tek başarımız değil. Talha Öcal’la başlayan uzun bir liste var. Merak edenleriniz www.ifpan.edu/firststep Web adresinden bu yarışmada ödül kazanan Türklerin bir listesini bulabilirler. 
(**) Merak edenler https://www. tubitak.gov.tr/tr/kurumsal/oduller/ icerik-gecmis-yillarda-bilim- odulu-alanlar adresinde bu listeyi bulabilirler.
 (***) “... erkekleri yetiştiren, yani cemiyet-i beş eriyeyi terbiye ve teşkil eden de yine kadınlar olduğundan, ehemmiyetleri pek çok olmak iktiza eder.” 
(****) Sami Bey bu olumlu görüşlerinin yanı sıra kadın ve erkeğin farklılığına işaret ediyor ama bu vazife ayırımı gerektirmez de diyordu.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019