Bu hafta tam bir veri bombardımanı var

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Türkiye ekonomisinde, ekonomi dediysek pek de makro ekonomi anlaşılmasın, finansal alanda ne yaşanacağı görmek için bu hafta "Amerika'dan gelecek verileri" beklemek, o verilere "bel bağlamak" gerekmeyecek gibi görünüyor. Çünkü bu hafta bizde açıklanacaklar bize yetecek gibi... 

Ama yine de "ABD'deki tarım dışı istihdam verilerinin yönünün dünya ekonomisini, bu arada bizi nasıl etkileyeceğini" kıl tefsiri gibi dinleyebilir; Batılı, ama bizde adı sanı nedense hiç duyulmamış bir iktisatçının söylediklerinin önemiyle ve dünyayı nasıl etkileyeceğiyle ilgili detaylı analizleri izlerken bulabiliriz kendimizi. Hani kimi zaman (örneğin) İsviçreli bilim adamları kelliğe çare bulur, Japon bilim adamları ömrü 25-30 yıl uzatacak çalışmalara imza atar ya, biraz da öyledir bu haberler. Yarın başka bir müthiş çalışmanın sonucu ulaşacaktır yazı işlerine, diğer gün ABD'den çok çok önemli ve bizim piyasalarımızı yakından ilgilendirecek bir başka veri gelecektir...

İşte neyse ki bu hafta kimseye ihtiyacımız yok. En azından kendini göbekten ABD verilerine bağlı hissetmeyen ve bu veriler dışında özellikle Türkiye'de olup bitene biraz bakan, biraz eğilenler için...

Büyüme hızı kaç gelecek?

TÜİK, 10 Aralık Çarşamba günü üçüncü çeyreğe ilişkin büyüme hızını açıklayacak. Hatırlamakta yarar var; yıla yüzde 4'lük hedefle başlamış; ilk ve ikinci çeyrekte yüzde 4.7 ve yüzde 2.1 büyümüştük, böylece ilk yarıdaki büyüme hızı da yüzde 3.3 olmuştu. Ancak, yüzde 4'lük büyüme hedefine erişemeyeceğimiz çok erken anlaşıldı. 2015-2017 dönemine ilişkin orta vadeli programda büyümeye ilişkin 2014 tahmini yüzde 3.3 olarak yer aldı. Hükümet bir anlamda yılın ikinci yarısında da yüzde 3.3 düzeyinde bir büyüme öngörüyor. Böylece yılın tümündeki oran da yüzde 3.3 olacak. 
İşte iki gün sonra bu yüzde 3.3'lük ikinci yarı oranının ilk bölümündeki gerçekleşmeyi göreceğiz. Büyümeye ilişkin öncü gösterge sanayi üretimi. GSYH'nin yaklaşık dörtte birini oluşturan sanayi üretimine ilişkin üçüncü çeyrek gerçekleşmesi, bu dönemde GSYH'de yüzde 2.8 ile yüzde 3.1 arasında bir oran gelebileceğine işaret ediyor. Kuşkusuz yüzde 2.8'in çok altında kalacak bir oran, 2014'ün tümü için yüzde 3.3'lük tahmine ulaşabilmek adına yılın son çeyreğinde daha yüksek bir GSYH oluşumunu gerekli kılacak. Sürpriz bir şekilde yüzde 3.3'ün üstünde gelecek bir üçüncü çeyrek ise, son çeyreğin daha rahat geçmesini sağlayacak.

Bakalım Merkez neler söyleyecek?  

TÜİK'in üçüncü çeyrek GSYH gerçekleşmesini açıklayacağı çarşamba günü önemli bir açıklama daha var. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, GSYH açıklamasından yarım saat sonra kameraların karşısına geçecek ve 2015 yılı para ve kur politikasına ilişkin bir basın toplantısı yapacak.

Para ve kur politikası kapsamında söylenecekler ve duyurulacaklar genel hatlarıyla belli tabii ki. Merkez Bankası'nın para ve kur politikası yıldan yıla köklü değişiklikler göstermeyeceğine göre, söylenecekler de aşağı yukarı belli sayılır. Önümüzdeki yıl Para Politikası Kurulu toplantılarının hangi tarihlerde yapılacağını, enflasyon raporlarının hangi tarihlerde açıklanacağını öğreneceğiz. 
Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, enflasyonun faizi değil, faizin enflasyonu doğurduğu şeklindeki son çıkışının ardından yeniden ısınan faiz lobisi tartışması herhalde toplantıda gündeme gelecektir. Neyse ki, çok fazla beklemeye gerek kalmayacak; ocak ayı verisinin açıklanmasıyla çok hızlı bir düşüş gösterecek enflasyona paralel olarak Merkez Bankası da faizi indirme olanağına kavuşacak. Böylece siyasiler, bir anlamda istediklerini yaptırmış olacaklar, Merkez Bankası da üstündeki baskıdan biraz olsun kurtulabilecek.

Düşük faiz-tasarruf ikilemi 

"Faiz çok yüksek, düşmeli" derken, elinde üç kuruşu olan ve tasarruf etmeye çalışanların durumu hiç göz önünde bulundurulmuyor. Finansal tasarruf araçlarının enflasyona neredeyse her dönem yenik düştüğü ortada. Kasımda, aylık bazda bunun tersini görme olasılığımız yüksek. Geçen ay TÜFE artışının yüzde 0.18'de kalması, en azından ay bazında reel getiri oluşumuna fırsat tanımış oldu. Bu konudaki veriler de TÜİK tarafından yarın açıklanacak.

Ancak, fotoğrafa daha geniş açıdan, kuşbakışı bakmak ve bir ay pozitif oranlar çıktığı için sorunun geride kaldığını düşünmek büyük yanılgı. Ayrıca, bir yandan tasarruf oranı düşük diye adeta sızlanıp, diğer yandan da tasarruf edeni cezalandırırcasına politikalar uygulamak tuhaf bir çelişki oluyor.

Ekim ayı üretimini göreceğiz

Haftaya son çeyreğe ilişkin sanayi üretiminde ilk ayın verisini görerek başlayacağız. TÜİK bugün ekim ayının sanayi üretimi gerçekleşmesini açıklayacak. 

Sanayi üretiminde arındırılmamış endekse göre bir önceki yılın aynı ayına kıyasla 2012'de yüzde 6.3, geçen yıl ise yüzde 0.5 gerileme olmuştu. Bu gerilemeler tümüyle işgünü sayısından etkilenmişti. 2012 ve 2013'te olduğu gibi, bu yıl da Kurban Bayramı ekim ayına denk geldi. Dolayısıyla işgünü sayısı açısından geçen yıla göre çok büyük bir fark yok; ama yine de birkaç gün daha fazla çalışma olanağı elde edildi. Ekim ayı sanayi üretiminde bunun etkisinin görülmesi beklenmeli.

Ve ödemeler dengesi 

Haftanın son önemli verisi perşembe günü Merkez Bankası'ndan gelecek olan ekim ayının ödemeler dengesi. Bu yıl eylül ayında 2.2 milyar, ilk dokuz ayda da 30.9 milyar dolar cari açık verildi. Geçen yılın ekim ayındaki cari açık 3.3 milyar dolardı. Tahminler, bu yıl ekimde de 2 milyarın biraz üstünde açık verileceği yönünde. 

Cari açığın ne olacağı en azından bu aylarda pek önemli değil de, şu dönemde asıl kafa karıştıran ödemeler dengesi metodolojisinde beşinci el kitabından altıncı el kitabına geçilmiş olması. Belli ki bu yeni tanıma göre oluşturulan ödemeler dengesi istatistiklerine alışmak pek kolay olmayacak. Neyse ki Merkez Bankası gelecek yılın mart ayında kadar ödemeler dengesinin alışılmış serisini de yayımlamaya devam edecek.  

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar