Bu hafta içinde açıklanan veriler ve düşündürdükleri!
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış verilere göre, Haziran ayı Perakende Satış Hacmi ve Sanayi Üretimi'ne ilişkin rakamlar finansal piyasalardaki iyimserliği desteklemiyor. Bankalar Birliği yetkililerinden gelen açıklamalar da bu olasılığı güçlendiriyor. Elde avuç ta ne var ise hepsinin kredi olarak piyasaya aktarılmış olmasına rağmen Perakende Satış Hacmi bir ay öncesine göre yüzde 0,5 oranında artmış, Sanayi Üretimi ise yüzde 0,4 kadar gerilemiş! Hem de ekonomik aktivitenin mevsimlik olarak yükselmesinin gerektiği koşullarda!
Hemen yukarıda işaret etmeye çalıştığımız tablo hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını düşündürüyor. Döviz kurlarında yaşanan gerilemeye, maliye politikasının hesapsızca gevşetilmiş olmasına, Kredi Garanti Fonu uygulamalarına ve faizsiz kredilere, istihdam-tüketim-yatırım konularındaki olağan dışı teşvik ve desteklere rağmen ortaya çıkan bu durgunlaşma geçici bir sıkıntı olamaz. Tepkisel yaklaşımlar ile orta vadede sorunların ağırlaşması ve istikrarsızlığın büyümesi önlenemez!
Tarım ürünleri cephesi de alarm veriyor. Gıda maddelerindeki fiyat hareketleri enflasyonla mücadelenin günah keçisi haline getiriliyor; bu alandaki sorunlar dikkate alınmadan ve olası orta vadeli yan tesirlere bakmaksızın, fiyat artışlarını sınırlamak veya geriletmek için her yol zorlanıyor. Belli bir planlamanın ve buna uygun korumanın gerektiği bu alanda, gümrük vergileri hesapsızca sıfırlanabiliyor! Yeni Tarım Bakanı, birkaç yıl sonra başta kırmızı et olmak üzere tarım ürünü ithalatına gerek kalmadan ihtiyaçların karşılanabileceğini söyleyerek konuyu geçiştirmeye çalışıyor!
Sayın Bakana katılıyorum; birkaç yıl sonra bugün ithal ettiğimiz tarım ürünlerini içeriden karşılamak durumunda olacağız! Fakat bu durum tarımsal verimlilik arttığı ve maliyetler gerilediği için olmayacak! Köprülerin altından çok sular akacak, döviz kurları çok yükseldiği ve ithal ürün maliyetleri çok arttığı için olacak! O gün geldiğinde bugünün iyimser varsayımları tarihin çöp sepetindeki yerini almış, küreselleşme denilen kuralsızlığın yıkıcılığından uzaklaşmak zorunda kalınmış olacak!
Üreten kesimler ile finansal kesim arasında giderek büyüyen bir çıkar çatışması var; bu durum nedeniyle her iki kesimin kayıpları da büyüyor ve gelişmeleri kontrol altında tutmak giderek zorlaşıyor. Enflasyonla mücadele şekli, siyasi iradenin hangi taraf lehine konumlandığını belirliyor; günü kurtarma ihtiyacı üreten kesimlere olan hassasiyetin azalmasına ve sorunların yıkıcı olabilecek şekilde ağırlaşmasına sebep oluyor. Bilançoları ve stok şeklindeki verileri olduğundan iyi göstermek adına, akım şeklindeki veriler sinsice sabote ediliyor!
Biraz daha geniş açıdan bakar isek kolay kazanç veya sıcak para yaklaşımı olarak algılanan faaliyet dışı gelirler arttıkça, temel faaliyet gelirleri azalıyor ve hesapsızca büyüyen borçlar ödenemez hale geliyor. Ne kadar gizlenir ise gizlensin sistemik risk algısı güçleniyor ve güven bunalımı her tarafı sarıyor. Bugün benimsenen enflasyonla mücadele şekli, siyasi iradenin faaliyet dışı gelirler lehine saf tuttuğu ve başta tarım olmak üzere faaliyet geliri peşinde koşan üretenleri kaderine terk ettiğini düşündürüyor. Arap baharı türünden istikrarsızlıklara bu tür yanlış tercihlerin sebep olduğu görmezden geliniyor!
Hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız ve sürdürülebilir olmadığı çok iyi bilinen yaklaşım, ilk aşamalarda etkili ve yetkili kesimlere kolay çözümler sunarak onları baştan çıkarıyor ve daha sonra çaresizlik bataklıklarında çırpınmaya zorluyor. 2003-2011 yılları arasında mali disiplin sağlanıyor ve finansal yapı güçleniyor denilerek sorunlar ağırlaştırıldı; artık onlar da yıpranmaktan kurtulamıyor. Dışlanan üretici kesimler için uygun gördükleri kadere koşmaktan kurtulamıyorlar!
Kredi ve maliye politikası cephesindeki hesapsız gevşeme yanı sıra çok yönlü teşviklere rağmen, ekonomi mevsimlik koşullara aykırı şekilde durgunlaşıyor. Varlık değerlerinin yapay zorlamalar ile şişirilmesi, kaynak sıkıntısının büyümesini önleyemiyor. Sorunlar bu kadar ağırlaştıktan sonra, ciddi bedeller ödemeden doğru yolun bulunması pek olası görünmüyor!