Bu getiriye bu tasarruf çok bile!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

 

 

 
Türkiye'de yıllardır tasarruf oranının düşüklüğünden ve bu oranın giderek düşme eğilimi içinde olmasından yakınılıyor. Türk halkının yeterince tasarruf etmediği dile getiriliyor. Kuşkusuz bu yargı tümüyle yanlış değil; ama, aması var işte! 
 
Vatandaş tasarruf etmiyor; kabul, ancak bunun nedenine eğilmek gerekiyor. Acaba vatandaş tasarruf etmeye yanaşmıyor mu, yoksa tasarruf edemiyor mu ya da mevcut koşullarda tasarrufa gerek duymuyor mu, bunları da göz önünde bulundurmak gerekiyor. 
 
Tasarruf etmenin bir gerekçesi ve bir getirisi olmalı, değil mi... Öyle ya, harcayacağınız parayı neden bir köşeye koyasınız ki? 
 
Ciddi bir getiri beklentiniz yoksa da, gelecekte o parayı kullanmanız gereken önemli bir harcama kalemi doğacaksa, onu biliyorsanız, o yüzden harcama yerine tasarrufa yönelirsiniz. Ya da getiri öyle cazip görünmektedir ki, harcamanızı bir süre erteleyip elinizdeki birikimin daha da büyümesini amaçlarsınız. 
 
Bu iki olasılık dışında da olasılıklar var tabii ki... Ne görünürde elinizdeki birikimi kesin olarak ayırmanız gereken bir ihtiyaç vardır, ne de getiriyi çok yüksek bulduğunuz için harcamanızı erteleme kararı almışsınızdır. 
 
Gelecek kaygısı
 
Geleceğe güvenle bakmamak da en büyük tasarruf dürtülerinden biridir. "Ele güne muhtaç olmamak" diye özetlediğimiz durum var ya, işte tam da o! 
 
Tasarruf ettiğinizde reel olarak getiri elde edemeyeceğinizi görüyorsunuzdur; elinizdeki birikimin bir süre sonra mutlaka harcanması gereken bir yer yoktur. Ama eğer geleceğe ilişkin kaygılarınız varsa, bir köşede birikiminiz olmasını istersiniz. 
İster ücretle geçinen bir vatandaş olun, ister küçük esnaf ya da küçük sanayici... Hiç fark etmez. 
 
Sıfır reel getiriyle tasarruf
 
 
Hani Türkiye'de tasarruf oranı genel olarak düşük ve giderek de düşüyor ya, TÜİK'in dün açıkladığı finansal yatırım araçlarının reel getiri oranlarına bakıyoruz da, "Bu getiriyle bu tasarruf çok bile" demekten kendimizi alamıyoruz. 
 
Şubat ayı itibariyle son bir yılda reel kazanç yalnızca hisse senedinde. En büyük tasarruf kalemi olan mevduatta reel getiri bir yana, zarar var. Kaldı ki, son bir yıl için yüzde 0.12 olarak görünen zarar, brüt faiz üzerinden. Bu faizden yılbaşına kadar yüzde 15, sonrasında vadelere göre farklı oranlarda stopaj kesildiği dikkate alınırsa, gerçek reel zarar daha da büyük. Yani parasını bankaya yatıran bir vatandaş, reel olarak, bir yıl önceki düzeyde birikime sahip değil artık.
 
Ama buna rağmen tasarruflar iyi kötü artıyor. Bunun tek açıklaması var; çaresizlik!
Vatandaş hisse senedine pek yanaşamıyor. Haklı da; baksanıza şubat ayında yüzde 5'i aşan reel bir kayıp söz konusu. Her ne kadar son bir yılda yüzde 22'ye yakın reel getiri oluşmuşsa da, bu getirinin bir anda sıfırlanmayacağının garantisi yok ki. 
 
Altın için klasik benzetme hep yapılır, "güvenli liman" diye. Ama altın da son bir yılda güvenli olmaktan çıkmışa benziyor; yıllık kayıp yüzde 12'yi bulmuş.
 
Dolar ve euroda son bir yılda sırasıyla yüzde 5 ve yüzde 4 kayıp oluşmuş. 
Yani vatandaş nereye el atsa zarara uğruyor. Ama yapacağı bir şey de yok. Elindeki üç kuruşu tümüyle harcamaya yanaşmıyor ve "zararına tasarrufa" devam ediyor. Ancak bu tasarruf doğaldır ki sınırlı oluyor ve tasarruf oranı bir türlü yukarı çekilemiyor.   
 
aaktas12032013.jpg
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar