Bu faiz indirimi de dalga geçmek mi, yoksa yeterli bir adım mı?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Merkez Bankası'nın faizi değiştirmeyeceğini dile getiren yoktu da, indirim 0.50 puan mı olacaktı, 0.75 puan mı, yoksa daha mı fazla, bu tartışıldı günlerdir. Faizin 29 Ocak öncesindeki düzeye indirilmesi gerektiğini söyleyen hükümet üyeleri de oldu; faizin hızlı bir şekilde indirilmesinin piyasa dengelerini bozacağını ve indirimlerin talebi zıplatacak şekilde olmaması gerektiğini söyleyen hükümet üyeleri de... Gerçi 29 Ocak öncesine işaret edenler, Merkez Bankası faiz kararını açıkladıktan sonra "Bu bir toplantıda olmaz" zaten diye hafiften çark etmedi de değil. 

Ve Merkez Bankası'nın günlerdir tartışılan kararı nihayet açıklandı; politika faizi 0.75 puan aşağı çekilerek yüzde 9.50'den yüzde 8.75'e indirildi. 

Biraz önce belirttik; Merkez Bankası'nın faizi indirmesi bekleniyor muydu, bekleniyordu. 

Faizin 0.75 puan indirilmesinde bir sürpriz var mıydı, yoktu; bu oran, tahminler doğrultusunda gelen bir orandı. 

Peki ama, Başbakan Erdoğan Merkez Bankası üstünde tam saha pres uygulamasa, "Dalga mı geçiyorsun" diye çıkışmasa, "Görev süreleri bitince düşünürüz" demese, bazı bakanlar Erdoğan'ı izleyip "Faiz indirilmeli" diye demeç üstüne demeç patlatmasa acaba Merkez Bankası faizi 0.75 puan mı indirirdi, yoksa indirimi daha düşük mü tutardı? 

Bugünün birinci sorusu budur. İkinci sorusu da, 0.75 puanlık indirimin yine dalga geçmek olarak mı niteleneceği, yoksa yeterli mi bulunacağıdır. 

Merkez Bankası, son iki toplantısında haftalık faiz oranını 1.25 puan indirdi. Faiz, iki toplantının toplamında yüzde 10'dan yüzde 8.75'e çekildi. Günün ikinci sorusunun yanıtı işte bu oranlarda gizlidir. Merkez Bankası, 29 Ocak'taki olağanüstü toplantıda haftalık repo faizini yüzde 4.50'den yüzde 10'a çıkarmıştı, yani tam 5.5 puanlık bir artış vardı. 29 Ocak operasyonu repo faizindeki artışla da sınırlı değildi. Söz konusu toplantıda gecelik borç alma faiz oranı yüzde 3.50'den yüzde 8'e, borç verme faiz oranını yüzde 7.75'ten yüzde 12'ye yükseltilmişti. Gecelik faiz oranlarının 29 Ocak'taki düzeyde tutulmakta olduğunu da belirtelim. 

Dolayısıyla, 29 Ocak öncesindeki düzeye inmeye daha çok var. Her ne kadar "Bu bir toplantıda olmaz" denilerek Merkez'e karşı daha yumuşak bir tavır sergileniyor gibiyse de, şimdilik dile getirilmemiş olmakla birlikte, alınan kararın yine dalga geçmek olarak yorumlandığını düşünmek pek yanlış olmasa gerek. 

Bu görüş bugünü mü yansıtıyor! 

Dünkü toplantıyla ilgili açıklamada hayret uyandıran ifadeler var. Açıklama, sanki haftalar önce, özellikle de IŞİD'in Türkiye'nin Musul Başkonsolosluğu'nu basıp çalışanları tutsak etmesinden, petrol fiyatlarının yükselişe geçmesinden ve bu yükselişin daha da belirginleşeceği kaygısından çok önce yazılmış izlenimi uyandırıyor. Dış politikada her şey güllük gülistanlık; ne bir sorun var, ne kaygı verecek bir gelişme! 

Neden mi böyle söylüyoruz; buyurun açıklamanın bir bölümünü birlikte okuyalım: 

"...İhracat dış talepteki toparlanmanın da etkisiyle büyümeye olumlu katkı yapmaktadır. Kurul, talep bileşenlerinin mevcut görünümü altında 2014 yılında toplam talep koşullarının enfl asyon baskılarını sınırlayacağını ve cari işlemler açığında belirgin bir iyileşme gözleneceğini tahmin etmektedir..." 

Irak'a ihracat adeta durmuş, gelecekte çok daha zor günler bizi bekliyor gibi bir görüntü var. Dolayısıyla, ihracatın büyümeye ilk çeyrekte yaptığı katkıyı belli ölçüde ikinci çeyrekte de görebiliriz de, sonrası biraz zor gibi. Ayrıca, hem ihracatın kısmen sekteye uğrama olasılığı, hem enerji fiyatlarındaki artışlar yüzünden ticaret açığının umulan ölçüde daralmamasının cari açığa yansımaması herhalde mümkün değil. Şu durumda cari açıktaki iyileşme önümüzdeki dönemde pek de belirgin olmayabilir. 

Gerçek bu iken açıklamaya bakıyorsunuz; sanki haftalar önce ve son gelişmeler hiç gündemde yokken kaleme alınmış gibi. Şaşkınlığımız da buna zaten. 

PPK açıklamasında, daha önce de defalarca tekrarlandığı gibi haziranda baz etkisinin de devreye girmesiyle yıllık enfl asyonda belirgin bir düşüş beklendiği dile getirildi. Bu, beklenen bir durum. Ama yılın son aylarında yıllık oranın yeniden yükselme eğilimine girme olasılığı da hiç az değil, onu da belirtmek gerek.

Kıl tefsiri ve şans oyunu!

Meşhur kıl tefsirini bilmeyen sanırız yoktur. Merkez Bankası'nın faiz kararları da kıl tefsirine döndü, döndürüldü. Merkez faizle ilgili bir karar alır, yapılan açıklamalar önceki açıklamalarla adeta kelime kelime karşılaştırılır, "Daha önce şu kelime kullanılmıştı, bakın bu sefer şu denildi" gibi yorumlardan geçilmezdi. "Geçilmezdi" diyoruz, çünkü şimdi dikkatler açıklamalardaki ayrıntıdan çok, faiz oranlarındaki değişikliğe yoğunlaştırıldı. Daha önceki kıl tefsiri benzeri durum, Merkez Bankası yönetimini en azından bir dönem fena halde eğlendiriyordu, bunu bilmekte de yarar var. Belli ki Para Politikası Kurulu toplantısından sonra kaleme alınan metin için seçilen kelimelerin nasıl özenle yorumlanacağı daha metin yazılırken tahmin ediliyor, sonrasında da yapılan yorumlar mütebessim bir ifade ile izleniyordu. Ancak, Merkez'de yüzler son dönemde pek gülmez olduğu için, bu eğlence de biraz geride kalmış gibi görünüyor.

En büyük "şans oyunu" sanıldığı gibi lotolar, toto ya da benzerleri değil artık. Merkez Bankası'nın faiz kararı şans oyunu niteliğine büründü. En büyük tahminler Merkez Bankası'nın faiz kararı toplantılarından önce yapılır oldu. Şans oyunu para kazandırmalı, değil mi; kimileri "Tahminim tuttu" diye sevinip tatmin olurken, kimileri de tahmininin tutmasından dolayı para kazanıyor. Yani Merkez Bankası'nın faiz kararının tümüyle makro dengeler açısından ele alındığını söylemek mümkün değil. Bu çok büyük saflık olur.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar