Bu eğitimi kaçırmayın

Tuba İLZE
Tuba İLZE EĞİTİM [email protected]

Boşver…
Bana ne…
Bir şey olmaz…
Ne değişecek…
Ben mi değiştireceğim…
Sen mi değiştireceksin…
Kimse yok ki…
Bir ben mi…
Uğraşamam…
Başıma iş açamam…
Kime ne anlatacağım…
Yapsam ne olacak…
Biz böyleyiz…
Böyle gelmiş böyle gider…
Amannnn…
Giderim arkadaş…
……………………………………
Susma.
Benim hayatım.
Birlikte yaparız.
“Ben” varım.
Hep beraber.
Daha önemli işim yok.
Sesimi duyururum.
Halkız.
Birlikteyiz.
Böyle gelmiş böyle gitmez.
Hadi.
Benim ülkem, benim hayatım.
Hiçbir yere gitmem.
…………………………………………………
Toplum olarak çok şey öğreniyor, belki de en önemli eğitim programımızdan geçiyoruz son 10 gündür.
Kendimi bildim bileli sivil toplum hareketlerinin engellenmeye çalışıldığı, demokratik haklarımızı kullanmamızın devlet karşıtlığı olduğunun öğretilmeye çalışıldığı ülkemizde hiçbir partinin güdümünde olmayan, lideri bulunmayan bir hareket başladı. 10 gün önce yan yana durmaya bile tahammül edemeyen, hayatı boyunca bir eyleme katılmamış, korkuyla büyütülmüş, farklı düşüncelerden, farklı gelir seviyelerinden, farklı yaşam biçimlerinden insanlar bir araya geldi. Sürekli aşağılanmak ve eleştirilmek yerine değerlerine, yaşam tarzına saygı; gizlilik ve sansür yerine şeffaflık ve katılımcılık isteği ile…

Ayrılarak değil. Biriz diyerek.

Sen, ben demeden. Biz olarak.

Ötekileştirmeden. Öbür yarımsın diyerek…

Payımıza düşeni alalım

Tarihimizin en önemli eğitimlerinden birisinden geçiyoruz. Bu eğitimi kaçırmayın derim.

Yaşanan tüm üzücü olaylar, farklı bir bakış açısıyla, biraz empati ile engellenebilirdi. Bize öğretilmiş kalıpları, yaklaşımları, bakış açılarını bir kenara bırakıp bu eğitim sürecinden payımıza düşeni alalım. Alalım ki daha üzücü olayların yaşanmasını engelleyelim.

Birbirimize tahammül etmeyi değil, farklılıklarımızla sevmeyi;

Birbirimizi değiştirmeyi değil, birlikte gelişmeyi;

Birbirimize müdahale etmeyi değil, birbirimizin hakları için mücadele etmeyi;

“Beğenmiyorsan çek git” demeyi değil, “Gel beraber kalmanın yollarını bulalım” demeyi;

Birbirimize sövmeyi değil, fikir alışverişi yapmayı;

Birbirimizi silmeyi değil, birbirimize bir şeyler eklemeyi öğrenelim.

Eğer İstanbul’da yaşıyorsanız lütfen görüşünüz, bakış açınız ne olursa olsun müsait bir anınızda ister gündüz ister gece Gezi Parkı’na gidin. İsterseniz her sabah 11:00, her akşam 19:00’da gerçekleştirilen Yoga aktivitesine katılın, ister kütüphaneden ücretsiz kitabınızı ve ücretsiz çay, kahvenizi alın, çimlere uzanın. Arada bir etrafı temizleyen gençlere bakın, konuştuklarına kulak verin. Sonra kalkın, şöyle bir dolanın belki bir film gösterimine ya da gönüllüler tarafından düzenlenen workshoplara da denk gelirsiniz.

Lütfen müsait bir anınızda Gezi Parkı’na gidin. İstanbul’da değilseniz, siz gidemiyorsanız sözüne güvendiğiniz birisinden gitmesini ve size gözlemlerini aktarmasını rica edin. Olanların, tüm yaşananların baktığınız pencereden görünenler olup olmadığını kendiniz anlamaya çalışın. Giderken de artık Taksim’e varan her yolda adım başı satılmaya başlanmış olan gaz maskelerinden almayı unutmayın.

Ben kendi adıma son birkaç günde Gezi Parkı’nda gençleri izleyerek çok şey öğrendiğimi söyleyebilirim. Orada şiddet, öfke, ayrımcılık beslenmiyor bundan emin olabilirsiniz. Bugün çok daha anlayışlı, çok daha kucaklayıcı, çok daha duyarlı ve umutlu hissediyorum kendimi. Son haftalarda sürekli zihnimde dolanan ama bir yere oturtamadığım Amin Maalouf’un son kitabı Doğu’dan Uzakta’da geçen “Her insanın gitmeye hakkı vardır, onu kalmak için ikna etmesi gereken ülkesidir” sözü artık yerli yerine oturdu içimde.

Lütfen, öfkemizi beslemeyelim. Şiddete geçit vermeyelim. Haklı çıkmak için birbirimizi karalamayalım, kışkırtmayalım. Hep beraber çok şahane olduğumuzu unutmayalım.
Ben bu satırları Çarşamba günü sabahı tamamlıyorum ve umuyorum ki siz okurken ülkeye yayılmış olaylarda herhangi bir can yanmamış olsun.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar