Bu dolar bizi bozar...
Dolar yine doludizgin gidiyor, öyle bir gidiyor ki durdurabilene aşk olsun. Yazımı yazarken, biraz daha mı geç yollasam gazeteye acaba kur sürekli güncelleniyor dedim, ama koyuverdim gitti. Ben yazımı gönderdiğimde de kur 3.8793 idi. Peki 3.94’ü gören dolara ne oluyor da bu denli yükseliyor, önce ona bir göz atalım.
TL’deki hızlı erime sonrasında Merkez Bankası piyasalara yakından izliyoruz mesajını likiditeye yönelik önlemler açıklayarak vermeye çalıştı. Kurdaki hızlı yükselişin ardından 24 Ocak’ta faiz toplantısında Merkez Bankası’nın nasıl bir hamle yapacağı yakından izlenecek. Ancak piyasalar faiz artışı konusunda elinin rahat olmayabileceği endişesi taşıyor. Bir diğer etken, ABD Merkez Bankası Fed’in bu yıl faizlerde daha hızlı faiz artırımına gidebileceği beklentisi. Özellikle Trump’ın 20 Ocak sonrası netleşecek olan izleyeceği esnek politikaların, faizlerin artmasına sebep olacağı, bunun da doları değerlendireceği beklentisi çok yüksek. Her ne kadar diğer gelişmekte olan ülkelerde etki sert hissedilmese de, ülkemizde TL’deki değer kaybının arkasında bu da önemli bir etken. Yanı sıra kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’in 27 Ocak tarihinde açıklayacağı kararında Türkiye’nin notunu indirebileceği endişesi de kur üzerinde baskı oluşturuyor. Türkiye’ye tek yatırım yapılabilir notu veren Fitch’in değerlendirme tarihinin yaklaşması tedirginlik yaratırken, bir de ülkemizdeki sıcak siyasal gündem, yine kuru önemli ölçüde etkilemekte. Anayasa değişiklik paketi Meclis Genel Kurulu’nda görüşülürken, maddelerin görüşüldüğü pakete ilişkin gelişmeler ve buradan gelecek haberler piyasaların yakın takibinde olup, bu durum kur değişimi üzerinde önemli bir rol oynamakta.
Doların artışı sanıldığı gibi ne sadece doları olanı, ne sadece dolar borcu veya alacağı olanı, ne de sadece ithalatçıyı veya ihracatçıyı etkiliyor. Dolar ve hatta eurodaki bu artışlar, ülkemizdeki her bireyi yakından ilgilendiriyor. Akaryakıttan ilaca, otomobilden cep telefonuna, beyaz eşyadan dış giyime kadar her şeyi etkiliyor. Diğer yandan dış borcumuz döviz cinsinden artmasa dahi, TL cinsinden bir hayli artmış durumda. İhracat açısından bakıldığında ise, ihracatçı fiyat tespitini yaparken, her ne kadar yüksek kuru baz alarak öngörüde bulunmak durumunda olsa da, dövizini tahsil edeceği günkü kuru belirleyemiyor olması ve dövizin birden bire düşme ihtimalinin var olması endişe yaratıyor. Dolayısı ile, hedging dediğimiz koruma yöntemlerine olan rağbetin epey arttığını görüyoruz. Ancak hedging yapacak olan finans kuruluşları da, uzun vadeli işlemlerde risk almaktan çekindikleri için burada da bir tıkanma baş göstermiş durumda. İhracatçıların böyle bir dönemde uzun vadelerden kaçınmaları en önemli tavsiyem olur. Hükümet, referanduma büyüme ile gitmeyi istediği için, Merkez Bankası’nın faiz artırımı konusunda hareket edememesi, yanı sıra rezervler üzerinde de çok rahat davranamaması faizin artmasını engelliyor. Tüm yorumlar, eğer Merkez Bankası daha proaktif olmazsa kredibilitesine ilişkin endişeleri kuvvetlendireceği yönünde. İKV Başkanı Sayın Ayhan Zeytinoğlu, Türkiye’nin önündeki en önemli kaldıracın Gümrük Birliği olduğuna işaret ediyor ki, katılmamak mümkün değil. Daha önce de belirttiğim gibi, buradaki gelişmeler, ihracatta da ithalatta da artışa neden olacak, ancak büyüme oranımıza ve milli gelire önemli katkılar sağlayacak.
Ben kurdaki bu yükselmenin yavaş yavaş yerini stabil bir havaya bırakacağını ve artışın duracağını, kuvvetle muhtemel Suriye ve Irak’taki durulma ile; İran dahil bu bölgelere ihracatımızın artacağını ve Kuzey Afrika fırsatını tekrar elde edeceğimizi düşünüyorum ve zor gibi görünse de ve biraz zaman alacak olsa da, piyasalara pozitif yansımaların kısa sürede geleceğini tahmin ediyor ve en önemlisi de elbette umuyorum. TL’ye olan bağımlılığı ve duyarlılığı piyasaya aşılamak ise, hepimize düşen en önemli görev. Bekleyeceğiz, göreceğiz.