Bu defa sistemik ayrıştık

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI [email protected]

Gelişmekte olan ülkelerin mart-nisan döneminde yakaladıkları hızlanma eğilimi sonlanmış gibi görünüyor. Henüz büyüme istatistikleri yok ortada ama zaten yavaş olan büyüme temposunun yıl boyunca sürebileceği görüşü ağırlık kazanmaya başladı. Biz de bu ülke grubu içinde yer alıyoruz. Biz de de son haftalarda gözlenen olumlu gelişmelerin havayı düzelttiği görülüyordu. Önceki haftanın sonunda başlayan gelişmekte olan ülkelerden çıkma eğilimi bize de yansıdı. Herkes gibi bizim de kırılganlığımız arttı. Ancak hafta içinde bizde gelişen siyasi olaylar bizim kırılganlığımızı daha da büyüttü. Bu haftanın başından itibaren hemen bütün yabancı ekonomi basını işin bu yanına özel vurgu yapıyor. Yorumcular gelişmekte olan ülkelerde dönen havaya işaret edip dikkati çekerken, Türkiye’yi ayrı tutuyorlar. Aslında söyledikleri basit. Parlamento desteği ile göreve gelen ve Cumhurbaşkanından onay alan başbakanın adeta tek yanlı bir baskı sonucunda görevinden ayrılmasının kural ihlali olduğu ve siyasi riski arttırdığı söyleniyor. Türkiye’de özellikle finansal yatırım kararı alırken bu durumun dikkate alınması gerektiğinin altı çiziliyor. 

Dikkat ederseniz artan siyasi risk nedeniyle bir anlamda negatif ayrışmış durumdayız. Öteki ülkelerden ya da piyasalardan negatif ayrışmak bizim yabancı olduğumuz bir konum değil. Çoğu kez risk algısındaki genel bir tırmanma sonucunda bizim mali fiyatlarımız biraz daha hızlı hareket eder, piyasa yorumcuları da bizi ayrışmış olarak sınıflandırır. Risk algısında ya da risk iştahında ortaya çıkan genel bir bozulma yaratır bu sonucu. Yani, herkes ayrışırken biz biraz daha fazla ayrışırız. Bu bizim iyi bildiğimiz bir salınımdır. 

Bana kalırsa bu defaki ayrışma böyle değil. Bu defa daha çok sistemik karakterli bir gelişme sonucunda ayrışmış gibi duruyoruz. İşin içinde ülkede benimsenen siyasi yönetim yaklaşımı ve uygulamasının öteki (ve daha demokratik) yönetim biçimlerinden ayrışması var. Yani bu defa ayrışmamız finansal fiyatlarımızdaki ters yönlü hareketle ölçülmüyor. Adeta sistemik bir riske referans vererek yükselen risk ve bozulan risk algısına vurgu yapılıyor. 

Uluslararası ekonomik ilişkiler belli kabuller ve belli tasarımlar çerçevesinde yürütülür. Kabuller ve tasarımların en önemli işlevi işlemlerde belirsizliği olabilecek en düşük düzeye indirmektir. Riskin sadece öngörülebilir iktisadi gelişmelerle belirlenen bir değişken haline gelmesi ancak böyle bir çerçevede mümkün olur. Bu çerçeve bozulunca kabullerin, tasarımların ya da ikisinin birlikte değiştiğine hükmedilir. Oyunun kurallarına uymamak anlamına gelir bu. Kurala uymamak ya da tek taraflı olarak kuralı değiştirmeye girişmek veya kural değişmiş gibi davranmak tanımı gereği belli bir belirsizliği de yanında getirir. Üstelik bu defa kuralsızlık ve kabul edilmiş temel tasarımla uyumsuzluk geçerli olacağı için öngörülebilirlik ortadan kalkar. Öngörülebilirliğin en aza indiği ya da bütünüyle ortadan kalktığı ortama en yaygın örnek ormanlardır. Malum, ormanlarda orman kanunlarının geçerli olduğu düşünülür. İktisadi hayatı bu düzeye indirgemek karar süreçlerini zorlar. Öngörülemez bir ortamda karar almak zorunda kalmak zaten zordur. İktisadi yaşamda bu daha da zordur. Öngörülebilirliği azalan ortamlarda finansal karar almak ise zorun da ötesinde bir iştir. Durum bu hale gelince en uygun olanı öngörülebilirliği engellenmiş ortamı terk etmektir. Bizim jargonumuzda bu riskten kaçmak olarak tanımlanır. 

Risk sistemik nitelikte ise, ya da öyle algılanıyorsa, riskten kaçmak daha kapsamlı daha yerleşik ve daha uzun süreli hale geliyor. Siyasi iklim sistemin benimsediği kurallara, kabullere ve tasarımlara geri dönenene kadar bu eğilim devem ediyor. Uyumsuz ülke zarar görüyor. Bu gibi durumların örneği çoktur. En yakın örneği ise bu günün Arjantin’idir. 

Geçtiğimiz hafta genel olarak gelişmekte olan ülkelerde bir duraklama eğilimi ortaya çıktı. Biz de bunu hissettik. Ama bunun bayağı ötesine geçtik. Siyasi yönetimin uluslararası kurallar, kabuller ve tasarımlardan ayrı düşmeye karar vermesi sonucunda, oldukça sert biçimde negatif ayrışmak durumunda kaldık. Bana kalırsa geçen haftayı böyle bir çerçevede algılayıp, çözümlemek doğru olur. Farklı algıların sırtımıza daha büyük ve daha uzun süreli maliyetler yükleyeceği kanısındayım. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018