Bu defa kimya bozulmamış!
"İçten tahrikli" 2001 krizinde baskın tepki "mahvolduk" duygusuydu. "Dıştan tahrikli" 2008 krizinde ise "biz bu badireyi aşarız" özgüveni ağır basıyor. Kaygı, tedirginlik, korku; yer yer "paniksi" davranışlar yok mu? Elbet var.
Kimine göre, mavi veya beyaz, "yaka rengine" bakmadan çalışanları "yangında ilk feda edilecekler" listesine yazıp kapının önüne koymak "en öncelikli" savunma tedbiri olarak "çözüm değerini" koruyor.
Ama, 2001 ile kıyaslandığında, iş dünyasının bu klâsik refleksinde bir "bükülme" de yok değil: En azından "yangını çalışanla birlikte söndürmeyi" tedbir önceliklerinin ilk sıralarına yazmak ve denemek gibi…
Önemli bir göstergedir. Çünkü rahat zamanlarda "daldaki istihdamın faziletlerinden" söz edip kriz zamanlarında ilk balta darbesini "eldeki istihdama" indirmenin mikro ve makro ölçeklerde kesin ve "tek" çözüm olmadığı hissediliyor. Yeni bir "kavrayış" biçimidir, diyebiliriz.
Dayanışma dinamiği
Daha ötesinde, kriz durumunun yarattığı yakın, uzak ve belirsiz tehditler karşısında şirket, sektör, genel ekonomi boyutlarında yeni çıkış yollarını aramak, bulmak eğilimi 2001 krizine göre daha belirgin.
Belki gözden kaçıyor. Ama, dikkat edilmeli. "Dıştan tahrikli" 2008 krizi, "sirayet etkisiyle" 2009 yılını da olumlu etkileyebilecek "sektörel dayanışma dinamiğini" tetikliyor. Bu, sadece "psikolojik destek" söylemiyle sınırlı kalmıyor.
Bazı iş dünyası kuruluşlarının ellerindeki "mesleki fonları" bankacılık sistemiyle işbirliği halinde hareketlendirerek, sektör hedefli finansman kanallarına yönlendirmeleri ve bu konuda yılların "muhafazakârlığından" sıyrılmaları, krize karşı "direnişi" güçlendiriyor.
Topyekûn mücadele
2008 krizi fiilen hissedilmeye başlandığında "topyekûn mücadele" kavramını ortaya atan ilk kişi Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci idi. Bugün kavramsal paylaşımın yaygınlaştığı görülüyor. Olumludur.
Çünkü, Türkiye ekonomisinde bu krizin fiili ve potansiyel tehditlerinden uzak hiçbir şirket ve sektör yok. Tüm aktör ve sektörler ekonominin bütünlüğü içinde "zincirleme etkileşimle" birbirine bağlı. Bu gerçek, krize karşı "zincirleme reaksiyon" oluşturabilmeyi de zorunlu kılıyor.
Katılmayanlar olabilir. Ama, bence iş meslek kuruluşları düzeyinde beliren "dayanışma dinamiği", Türkiye ekonomisinin kriz saldırıları önünde "hatt-ı müdafaa" anlayışından "sath-ı müdafaa" anlayışına doğru önemli bir mesafe aldığını gösteriyor ki, topyekûn mücadelenin ilk adımı sayabiliriz.
Sanıyorum, iş dünyası önderlerinden yansıyan "biz bu badireyi aşarız" özgüveni, tüm sorunlara rağmen krizin dayanışmayı öğretici etkisinden kaynaklanıyor. Evet, sorunlar var; ama krizi en az zararla aşmak ve 2009'dan ümitli olmak için sebepler de var.