Bu da bir başka rezidans örneği!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

 

 

 

 

Yıllar öncesinin bir reklamı vardı; “Bu da bir başka kahvaltı örneği” diye. Belli ki çok başarılı bir reklam. Slogan beynimize kazındı adeta. Değişik ve başarılı bulduğumuz her ürün ya da hizmet veya ilginç bulduğumuz her durum için bu sloganı kullanır olduk.

Geçen hafta bu sloganı anımsadık yine. Türkiye’de rezidanstan geçilmeyen bir dönemde, en azından bize değişik gelen bir rezidans projesiyle karşılaştık. Anlattılar, dinledik. Bazı özellikleri ilk kez duyuyorduk, dikkatimizi çekti.

Rezidans var, rezidans var!

Kabul edelim, kavramları eskitme ve sıradanlaştırma konusunda üstümüze yok. Rezidans kavramı da böyle. Aslında Fransızca kökenli rezidans sözcüğünün karşılığı “Yüksek devlet görevlilerinin, elçilerin ve benzeri kişilerin oturmalarına ayrılan konut, ya da sarayı andıran konut”. Bizde ise rezidans dendi mi akla çok katlı ve lüks konut geliyor.

Peki, rezidans olarak nitelenen ve İstanbul’da yoğunlaşan bu konut projelerinin birbirlerine üstünlükleri var mı, varsa nedir bu üstünlükler? Daha da önemlisi, hangi özellik kime göre üstünlük sayılır ki? Öyle ya, herkesin lüks algısı çok farklı olabilir.

Geçen hafta, en azından benim için çok lüks sayılabilecek özelliklere sahip bir rezidans projesinin tanıtımında bulundum. Türk-Avusturya ortaklı Nissa İnşaat’ın İstanbul Bahçeşehir’de “37’nci katta bile cam açma lüksüne sahip olunabileceği” vurgusuyla tanıttığı rezidans projesinden söz ediyorum. Peki, neydi bu projeyi diğerlerinden farklı kılan?

Benim gibi 5’inci katta ve teras dairede oturan, şehrin göbeğinde terasında meyve ağaçları bile bulunan birisi için 37 katlı gökdelende her katta, dairelere özel kat bahçeleri olması çok önemli bir ayrıntı kuşkusuz.

Ama hemen akla şu soru geliyor: “Rüzgardan dolayı 20, 30 ya da 37’nci katta bahçe olarak ayrılan yerde durmak mümkün olabilir mi ki?” Normalde olmaz elbette. Aslında bu katlarda cam bile açılamaz. İşte Nissa İnşaat, bu konuda çok farklı bir sistem uyguluyor. Zaten dış cephesinde duvar bulunmayan ve tümüyle sürgülü cam biçiminde inşa edilen binanın iki buçuk metre dışında camdan yeni bir cephe oluşturuluyor. Böylece “çift cephe” uygulanmış oluyor. Bu sayede rüzgarın etkisi kesiliyor. Ayrıca bu çift cephenin, daireleri kışın sıcak, yazın serin tutacağı belirtiliyor.  

Nissa İnşaat A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar İncesu, çift cephe teknolojisi sayesinde 37’nci katta bile pencerelerin açılmasının mümkün hale geldiğini belirterek, “Bu sistemle daha fazla ışık ve oksijenin içeri girmesi sağlanıyor. Çok katlı projelerde özellikle üst katlarda rastlanan temiz hava ihtiyacı, Nissa O2 rezidansta bu şekilde karşılanmış oluyor. Bu yüzden projenin adı, oksijen elementinin simgesi olan O2” diyor.

Projenin, depreme dayanıklılık gibi, sosyal olanaklar gibi hemen her rezidansta bulunabilecek özelliklerini ise saymıyoruz.

Sektör sıkıntıda

Hazır konuttan söz etmişken, sektörün genel durumuna değinmekte yarar var.

Konut sektörü bir sıkıntı içinde ve bu sıkıntının nedeni de belli, arz-talep dengesizliği. Arz fazla, ya da başka türlü ifade edersek arzı karşılayacak talep yok.

Sıkıntı yalnızca konutta da değil. Bir yandan ekonomideki büyümenin yavaşlaması ve geleceğe dönük kaygıların artması, diğer yandan ticaretin AVM’lere kayması, kiralık ve satılık dükkan sayısında da görülmedik artışa yol açıyor. Kuşkusuz belli bölgelerde ya da belli özelliklerde olan dükkan ya da işyerleri için bu durum söz konusu olmayabilir; ama genelde arz fazlası bu konuda da dikkati çekiyor.

Konuttaki arz-talep dengesizliğini yolda yürürken kafanızı biraz yukarı kaldırıp satılık ilanlarının çokluğundan bile izleyebileceğiniz gibi, resmi verilere bakarak da izleme şansına sahipsiniz elbette.

Sözünü ettiğimiz resmi veriler, belediyelerin verdiği inşaat ruhsatı ve yapı kullanma izin belgeleri. Geçen yıl 746 bin konut için inşaat ruhsatı; tamamlanan 542 bin konut için ise yapı kullanım izin belgesi verildi. Kullanım izni verilen konut sayısı, 2011’deki 557 bine göre gerilediği halde, yani aslında arz görece gerilediği halde belli ki talep daha az artıyor. Bir de şu boyut var; 2012’de yapımına izin verilen 746 bin konut, 2011’deki 653 bine göre yüzde 14 artmış durumda. Bu konutların inşaatı, bir-bir buçuk yıl içinde tamamlanacak ve bu kez kullanıma hazır konut sayısı, yani konut arzı daha da artacak. Konut fiyatları düşük oranda artacak ya da belki de yerinde sayacak.   

Fark yaratan öne geçecek

Konut sektöründe sıkıntı var ve korkulan, bu sıkıntının bir krize dönüşmesi. Hep vurguladık; konut sektöründe eskiden “yap-sat” yöntemi geçerliydi, şimdiki yöntem “sat-yap” oldu.

Yapıp satmaya çalışanlar, yani klasik müteahhitler satamazlarsa zora giriyorlar.

Satıp yapanlar, daha çok rezidans dediğimiz türde konutları inşa eden büyük şirketler. Onlar da parayı topladıkları halde inşaatı tamamlayamazlarsa, ki örneği de var, vatandaşı mağdur ediyorlar. Henüz bu konuda çok sorun yok, dileriz de olmaz. Ama, biraz lüks olmaktan öte hiçbir özelliği bulunmayan bu konutlar da pıtırak gibi çoğaldıkça sorun büyüyebilir, dikkat.

O yüzden, diğerlerinden farklı, özellikli ve bu özellikleriyle öne çıkan projelere imza atanlar, yaratıcı projeleri gündeme getirenler giderek daha avantajlı konuma geçecek.   

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar