Bu çerçeve ile Türkiye'nin lig atlaması hayal

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

GÜNDEM / Tuğrul Belli t.belli@turkishbank.com Geçen hafta basınımızda Sn. Unakıtan ve Sn. Şimşek'in beraber sunduğu "Orta Vadeli Mali Çerçeve" (OVMÇ) adı verilen sunum çok tartışıldı. Sunumun ilk sayfasından itibaren vurgu yapılan konu Türkiye'nin kamu borç düzeyinin son 5 senede ne kadar düşmüş olduğu. Doğrudur, gerçekten de Türkiye'nin borç düzeyi önemli miktarda düşmüştür ve bu da başarıdır. 2007 sonunda Maastricht kriterlerinde yüzde 60 olarak belirlenen kritik seviyenin oldukça altına, yüzde 38.8'e gerilemiştir. (Mamafih, bu rasyonun bu kadar hızlı gerilemesinde milli gelir rakamlarında yapılan yüzde 31.5 kadarlık artışın da payı olduğunu unutmayalım). Ancak Maastricht'te yazılmayan, fakat kamu borç stoğu açısından önemli olan 2 kriter daha vardır. Birincisi stoğun ortalama vadesidir. Burada son 3 yılda hiçbir düzelme göremiyoruz. 2005 sonunda 27.4 ay olan vade, nisan sonu itibarıyle 26.2 aya gerilemiştir. (AB ülkelerinde ortalama vade 15 yılın üzerindedir.) Vadenin kısa olması faizlerin piyasa gelişmelerine aşırı hassas kalmasına yol açmaktadır. İkinci önemli kriter toplam borç stoğunun finansal piyasalar üzerindeki baskınlama (crowding-out) etkisidir. Mali piyasa derinliğinin net bir ölçümü zor olmakla birlikte, sanırım bankacılık kesiminin milli gelire oranını yaklaşık bir veri (proxy) olarak kullanabiliriz. Türkiye'deki bankacılık aktiflerinin milli gelire oranı yüzde 63'tür. Bu oran AB'de yüzde 250 civarındadır. Yani, bir baskınlama endeksi yaparsak Türkiye'nin endeks rakamı 39/63= yüzde 62, AB'nin rakamı ise kabaca 59/250= yüzde 23.6 olmaktadır. Sunumda kafa karıştıran bir başka nokta da 15. sayfada yer alan tabloda faiz-dışı fazla oranı yüzde 0.7 azaltılmasına rağmen bütçe açığının aynı miktarda artması gerekirken yüzde 0.5 azalmış olması. Merkezi bütçede gevşeme söz konusu iken toplamdaki yüzde 1.2'lik düzeltme nereden geliyor? Tabii ki tek bir yer olabilir: Faiz harcamaları kalemi. Bu sene 56 milyar olarak bütçelenen faiz harcamaları, Hazine tarafından 2008 finansman programında 50.2 milyar (43.1 iç, 7.1 dış) olarak öngörülmüştü. Mayıs başında revize edilen dış borç servis projeksiyonlarına göre de bu sene ödenecek dış borç faiz miktarı 2.8 milyar dolar (1.30'luk ortalama bir kurla 3.6 milyar TL) olarak tahmin ediliyor. Yani Hazine'nin sene başı öngörüsünden 3.3 milyar daha az. Bütün bu rakamlar Maliye'ye 56 milyarlık faiz harcama tahminini (zımni olarak) 9.3 milyar TL düşürme imkanı sağlıyor. Bu da kabaca milli hasılanın yüzde 1'i kadar bir düzeltme demek. 0.2 puanı da kafadan attılar herhalde. Öte yandan bu sene ihalelerde oluşacak faizlerin sene başı öngörülenin oldukça üzerinde seyredeceği görülüyor. Ancak, ileri vadeler nedeniyle bu durumun etkisi 2009 ve sonrasındaki bütçelerde belirginleşecek. Çerçeve ile ilgili asıl en rahatsız edici ve yorumcuların gözünden kaçan nokta OVMÇ'de özelleştirme gelirleri dahil toplam bütçe gelirlerinin milli gelire oranının 2012 yılına kadar yüzde 21.5'den yüzde 20.2'ye kadar azaltılmasının öngörülmüş olması. Hiç bir ülke böyle zavallı bir gelir beklentisiyle kalıcı bir kalkınma hamlesi gerçekleştiremez. Yıllardır ihmal edilen ve özel sektöre bırakılması mümkün olmayan sağlık, eğitim ve altyapı yatırımlarının gerçekleştirilebilmesi için bu oranın değil azaltılması, yüzde 30 düzeylerine doğru yukarı çekilmesi şarttır. Örnek olması açısından, kamu gelirlerinin milli hasılaya oranının Kore'de yüzde 27.5, Romanya'da yüzde 35.5 ve Çek Cumhuriyeti'nde yüzde 41.4 olduğunu belirteyim. Altyapı konusunda bizden biraz daha iyi (!) ülkelerden Fransa'da yüzde 52.1, İngiltere'de yüzde 42 ve serbest piyasacılığın mabedi sayılan ABD'de (eyalet gelirleri katıldığında) yüzde 26. Bu hükümetin örnek ülke (!) gördüğü Meksika'da bile bu oran yüzde 23.6. Evet, 90'lı yılların hatalarını tekrarlamamamız ve sıkı Maliye politikasından ödün vermememiz gerekiyor. Bu bağlamda, faiz-dışı fazla hedefinin yüzde3.5'e geriletilmesini çok önemsemiyorum. Bu iddia edildiği gibi ek kaynak yaratmaktan çok, zaten tutması zor gözüken bir hedefin düzeltilmesinden başka bir şey değil. Ancak, sıkı Maliye politikası gelirleri (ve dolayısıyla giderleri de) düşük tutarak değil, kayıtdışılığı azaltıp gelirleri artırarak sağlanmalı. Gelirlerin artırılamaması kayıtdışı ile savaşta yenilginin de kabulünden başka bir şey değil aslında.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019