Bu büyümeyle, 2018 yaklaşırken ne reformu?
Türkiye'de yüzde 5'lik bir büyüme gerçekleşiyor. Öncü göstergeler ikinci çeyrek büyüme rakamı için de umut veriyor. Hemen eleştiriler başlıyor. Hiçbir gelişmeden memnun kalmıyoruz. Büyüme hesaplamasında kullanılan yöntemin değişmesinin, böyle bir büyüme oranına rağmen işsizlik oranının aynı dönemde yükselmesinin bazı soru işaretleri yaratması doğaldır. Yorumcu açıklanan her veriyi sorgular. İşi budur.
Ancak 2016'da ülkede yaşananlar da ortadadır. Rusya ile yaşanan kriz, darbe girişimi, kredi notumuzun indirilmesi, terör saldırıları, her şey üst üste geldi. Ekonomide büyük bir hasar oluştu. Para politikasının etkinliğinin çok azaldığı bir dönemde, genişletici maliye politikası devreye girdi. Başka çare yoktu. 2016'nın sonunda ve 2017'nin başında çok sayıda ekonomik tedbir açıklandı. Bunların pozitif yansımaları büyüme verisinde görülüyor.
Eğri oturup doğru konuşalım. Yakın gelecekte Türkiye'de yapısal reform olmaz. Erken seçim politika yapıcıların önünde güçlü bir olasılık olarak dururken, elini taşın altına kimse koymaz. 2017'de bir erken seçimin olma olasılığı düşüktür. Hazırlık yapmak için zaman yok. Ancak 2018 yılı için kulisler şimdiden hareketlendi. Ankara'da kiminle sohbet etsem "2018'de seçim'' vurgusu yapıyor.
Böyle bir senaryoda nasıl yapısal reform yapılır? Kaldı ki, mevcut konjonktürde kapsamlı yapısal reformların başlaması önümüzdeki dönemde büyümeden vazgeçmek anlamına gelir. Hani KGF kredileriyle, kamu harcamalarıyla, vergi indirimleriyle, faizsiz KOSGEB kredileriyle desteklenen büyümeden söz ediyorum. Politika yapıcılar büyümeyi feda edemezler. Hatta halihazırdaki önlemlerin süresi uzatılabilir. Yeni adımlar atılabilir.
Borsa endeksindeki yükseliş trendinin sürmesi piyasa oyuncularına moral veriyor. Endeks dün ilk kez 100.000 puanın üzerine çıktı. Borsa endeksindeki artış yatırımcı psikolojisini düzeltir. Tabii neyin fiyatlandığını da iyi analiz etmek gerekir.
Bu yükseliş hareketinde, "Endeks dolar bazında çok ucuz'' dışında bir argüman dile getirilmiyor. Aylardır doğru dürüst satış yapamayan şirketlerin hisse senetleri bile borsada uçuyor. Benim konuştuğum yabancı fon yöneticileri, "Türkiye pozisyonumuzu son çeyreğe kadar değiştirmeyeceğiz. Gelişmelere bakacağız.'' diyorlar. BİST Başkanı Karadağ 10 Mayıs'ta, "Borsada yüzde 20'lik ilave prim var'' dedikten sonra endeks yüzde 5 yükseldi. Bizim hisse senedi piyasamız derin değildir.
Her iki milyar dolarlık para girişi, borsa endeksini 10.000 puan yukarı taşıyor. İki milyar dolar, küresel piyasalarda dönen paralara kıyasla komik bir rakamdır. Bu senaryoda, temellerden bağımsız olarak endeksin gidecek yeri varmış gibi gözüküyor.
Küresel piyasalardaki hava da gelişen ülkeleri destekliyor. Fed'in mayıs toplantısından önce, piyasalar önümüzdeki bir yılda Fed'den 70 baz puanlık faiz artışı bekliyordu. Bu beklenti dün itibariyle 55 baz puana düştü. Fed'in bugünkü toplantısında yapacağı 25 baz puanlık artış fiyatlara tamamen girdi. Çekirdek enflasyon rakamının düşük olması, Fed üyelerine temkinli açıklamalar yaptırıyor.
Piyasalar faiz tahminlerini aşağı yönlü revize ediyor. Dünya piyasalarındaki oynaklık seviyeleri de düşük seyrediyor. Bu tarz piyasa ortamlarında, özellikle reel parayla işlem yapan yani kaldıraç kullanmayan fonlar, çok düşük faize sahip paralarla borçlanıp yüksek getiriye sahip paralarda pozisyon açar. Bu yazdıklarım TL gibi para birimleri açısından bir avantaj olarak görülebilir.