Bu bozulma nereye kadar gider?
Uzun vadeli büyümenin dinamikleri için çok şey söylenir. Konu istihdam oluşturabilen büyüme olunca, herkesin tenceresi kapalı kaynar. İstihdam oluşturabilmek neden bu kadar önemlidir? Çünkü ülkelerin büyümeleri çok hızlı bir gelir dağılımı bozukluğuyla birlikte geliyor olabilir. Gelir adaletsizliği ülkelerin sürdürülebilir büyümeleri önündeki en büyük engeldir.
1978 – 2015 dönemini analiz eden Piketty-Saez-Zucman-Garbinti-Goupille-Lebret kapitalist sistemin olgunlaşma sürecinden çokça tanık olduğumuz bir gelişimi yaşar. Toplam nüfusu yıllık ortalama %6.2 büyüyen Çin’de en üst katmandaki yüz binde bir’lik gelir grubunun büyüme hızı %10.4 ile %68 lik bir bozulmaya işaret etmektedir. ABD ve Fransa zengin ülkeler grubundan iki farklı örnek ülke olarak aynı periyod için takip edilmektedir. Kapitalizmin beşiği ABD gelir dağılımdaki zirve-dip ayrımını en uç seviyelerde yaşayan ülkedir. ABD için genel nüfus ortalama gelirindeki yıllık büyüme %1.3 iken, en üst katmandaki yüz binde 1’lik gelir segmentindeki büyüme hızı %5.70 ile hemen hemen Çin’in genel büyüme hızına eştir. Yani %338’lik ektrem bir gelir dağılımı bozulması vardır. Avrupa’nın ikinci büyük ekonomisi Fransa’daysa nüfusun tamamına göre %188 daha hızlı büyüyen bir en üst katman yer alır. Zengin ülke ya da gelişmekte olan ülke farkı gözetmeden yüz binde bir’lik gelirin toplam nüfusa kıyasla daha büyüme üstünlüğü kapitalizmin sürdürülebilir büyümesinin önünü tıkamayan en önemli yapısal bozukluk olarak karşımızda duruyor.
Uzun süreli büyüme için en kaba tanımıyla şu 3 kriter öne çıkıyor:
i) sermaye birikimi (tasarruf kabiliyeti ya da dış kaynak bağımlılığı)
ii) işgücü ortamındaki niteliksel ve niceliksel iyileşmeler iii) teknolojik gelişmelere ayak uydurabilmek. Geçen hafta Cuma günü Merkez Bankası 2017 II. Çeyrek beklentilerini sunmuştu. 2017 enflasyonu %8.5, 12 ay sonrası %7.5 ve 24 ay sonrası %6.0 şeklinde revize edilirken, ithalat fiyatlarında Ocak’taki %3 artışın Nisan’da %4.4’a yükselişin öne çıktığı görülüyor. Üretimle potansiyel arasındaki farkın ölçütü olan çıktı açığının küçülme beklentisi kısa vadeli ekonomik toparlanmayla belirginleşiyor. Ocak-Nisan dönemi teşviklerinin ekonomiye can suyu olduğunu ve bu etkinin süreceğini varsayıyor. Yatırımlar bekle-gör konumunda kalmayı sürdürdükçe, kısa vadeli fon giriş çıkışlarıyla sadece günü kurtarabiliriz. Önemli olan onları hareketlendirip, uzun vadeli büyümenin 3 kriterlerinde kazanımlar elde edebilmiş olmak değil mi? Yoksa tencere her zaman dibim altın der demesine de; bunu bir de kaşığa sormak gerekir…