Bu bahar buruk geldi
Bu bahar 11 kentimize hatta ülkemize buruk geldi. Asrın felaketi denilen bir dizi depremi üst üste yaşamış halen artçılarla sarsılmaya devam eden Gaziantep’ten yazıyorum. Depremin üzerinden iki ay geçti ama hayatın çokta normalleştiğini söylemek mümkün değil.
Hafta sonu çok güzel yağan kar ile beraber çoluk çocuk kardan adam yaptığımız, kar topu oynadığımız hafta başına moral bularak planlar yaparken 6 şubat tarihinden sonra bizler için artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilmiyorduk. İlk sıralar bizlere “geçmiş olsun” deniliyordu, iyi niyet taşıyan bu söylem çok yetersiz kaldığı gibi canımızı çok yakıyordu. Çünkü deprem felaketini yaşayan bu bölgeler için geçip gidecek bir durum yoktu.
Buralarda kaybı olmayan yok maalesef. Uzun bir yas dönemi başladı çoğumuz için. Hiç beklenmeyen bir anda ve çok acılar çekilerek çok sayıda kayıplar verdik. Bu acı kayıplarla beraber evlerimize günlerce, haftalarca ve aylarca giremedik ve halen giremeyenlerimiz var.
Elektriksiz, susuz, doğalgazsız ve hatta ekmeksiz günlerimiz oldu ama yaşıyorduk, halimize şükrediyorken bile utanıyorduk. Çünkü bizlerden çok daha zor durumda insanların olduğunu biliyorduk. Gaziantep’in özellikle iki ilçesi Nurdağı ve İslahiye’de durum merkeze göre çok daha kötü. Yakın zamanda ziyaret ettiğim iki ilçemizde yıkılan binaların enkazları kaldırılıyor olsa da enkaz kaldırma işinin yakın zamanda bitmeyeceğini söyleyebilirim.
Ağır hasarlı binaların yıkımına başlandı ama halen etrafı için tehlike arz eden çoğu binalar öylece duruyor. Öte yandan bu kış ve bahar beklenenden çok daha sert geçiyor. Bölge fırtına, şiddetli yağışlar, dolu, yıldırım, şimşek gibi zor hava koşullarıyla mücadele ediyor. Çok sayıda hava olayının aynı zamanda yaşanmasıyla oluşan ilk defa duyduğumuz “süper hücre” yi de bu dönemde tecrübe ettik.
Bölgeye yoğun konteyner sevkiyatı var ama henüz ihtiyaçlar tamamen karşılanmış değil. Zor koşullarda halen çoğunluk çadırlarda yaşıyor. Toplu banyo, tuvalet ve soğuk havalardan dolayı sağlık hizmeti verilse de hastalıklarla mücadele ediliyor. Artan hastalıklar nedeniyle insanlar çeşmelerden özellikle içme suyu kullanmakta tereddüt yaşıyor.
Tüm olumsuzluklara rağmen hayat devam ediyor, ihtiyaçlar var, insanlar çalışmak zorunda. Resmen yok olan iki ilçemizde ilk etapta marketti, bakkaldı, fırındı aciliyetli yerler açılsa da şimdilerde berber, lokanta, telefoncu gibi esnafında artık işine gücüne bakmak için büyük gayret içinde olduğunu gözlemledim. Çoğu kişinin çalışacak bir işi, gücü de kalmadı.
Yaşanan korku ve kayıplar nedeniyle memleketini, toprağını bir daha dönmemek üzere terk edenler oldu, olmaya da devam ediyor. İlçelerden Gaziantep merkezine, depremden daha az etkilenen en yakın kentlere ya da çok daha uzak yerlere iş, aş umuduyla büyük bir göçün yaşandığını söyleyebilirim. Biran önce insanların çadırlardan konteynerlere geçmesi sağlanmalı.
Sonrasında kalıcı şekilde yaşayacakları evlerine kaygı taşımadan geçmeleri ve tabi ki iş imkânı sunularak yerlerinde kalmaları ve gidenlerin de döndürülmesi için çaba harcanmalı. Bu arada bölgede insanlar yardımların her geçen gün azaldığından şikâyetçi.
Zaman geçtikçe normal hayata dönüldüğü düşünülüyorsa düşünülmesin! Çünkü normale dönmek için daha çok zaman var. Her konuda her şeye çok fazla ihtiyaç olduğunu ve bölge insanının iki ay geçse de resmen korku filmi görüntüsü ve tadında yaşamlar sürdüğünü ancak buraları gezen, gören, dinleyen anlayabilir.
Lütfen depremden etkilenen her noktaya her konuda yardımlar devam etsin. Özellikle kadınların ve çocukların ihtiyaçları üzerinde çok fazla durulmalı. Güzel destekler, çalışmalar, programlar var gazetemizde bunları sıkça yazıp, çiziyoruz. Ama çok daha fazlasına ihtiyaç var.
Son olarak bu deprem felaketini yaşayıp sağ kalan insanların; elini, kolunu, bacağını, annesini, çocuğunu, arkadaşını, evini, işini, anılarını, geçmişlerini ve hatta hayallerini ve umutlarını kaybettiğini unutmayın. Bu nedenle bölge insanı yasta, kırgın ve hatta kızgın. Böylesi büyük bir felaket sonrası bölge insanın umutlarını yeşertmek için ve tekrardan gelecek hayalleri kurdurmak için herkese çok görev düşüyor.