Bu AVM taslağı da çok su kaldırır!
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün'ün de işi zor. 58 ve 59'uncu AKP hükümetlerinde aynı görevi üstlenen selefleri; sırasıyla, Ali Coşkun ile Zafer Çağlayan'ın çok uğraşmalarına rağmen sonuçlandıramadıkları bir konuya 60'ıncı Hükümet döneminde artık 'nokta' koymak istiyor.
'Artık'; çünkü 'Alışveriş Merkezleri, Büyük Mağazalar ve Zincir Mağazalar Kanun Tasarısı Taslağı'nın tarihi, Coşkun ve Çağlayan'dan da önceye gidiyor; DSP-MHP-ANAP ortaklığındaki 57'nci Hükümetin Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu dönemine.
Bu tarihe baktığınızda; kısaca 'perakende sektörü' diyebileceğimiz ve aktörleri AVM'ler, büyük ve zincir mağazalar, üreticiler, tedarikçiler, tüketiciler, çalışanlar olan bu piyasayı derli toplu, etkili bir kanunla düzenleme çabaları 10 yıldır sürüyor.
10 yıl çok uzun bir süre. Peki, nasıl oluyor da normal şartlarda çok önce yasalaştırılabilecek bir taslak, tüm sanayi bakanlarının gayretlerine rağmen tasarıya dönüşüp TBMM'ye erişemeden üç hükümet eskitiyor; ve halen dördüncüsünü de uğraştırıyor?
Eldeki taslak
Bakan Ergün'ün gündeme getirdiği 'son' taslağın içeriği perakende sektörünün tüm kesimlerinde tartışılıyor. Farklı çıkarları temsil eden sektör unsurlarının Sanayi Bakanlığına ilettikleri görüşler ve kamuoyuna yaptıkları açıklamalar gösteriyor ki eldeki taslak kimseyi memnun etmiyor; buluşabildikleri bir ortak nokta, bu. İkinci buluşma noktası da, perakende sektörünün özel bir yasaya ihtiyacı oluşu.
Sektörün bu yaklaşımı taslağa son şeklinin verilmesini geciktiriyor. Çünkü, çıkarları farklı her kesimin "kendine en uygun" olanı istediği ve gerektiğinde "lobi" etkisiyle "bastırdığı" yasa taslağını sonuçlandırmak kolay olmuyor. Taslağın bu özelliğini Bakan Ergün'ün açıklamalarından anlamak da mümkün.
Bir kere, bu taslağın merkezinde AVM'lerle tek veya zincir büyük mağazalar var; yani, genel bir 'marketler yasası' değil. Özellikle Avrupa'da bu alanı 'ülke ve sektör şartlarını" da dikkate alarak 'düzenlememiş ülke yok; Türkiye hariç!
Avrupa Birliği, işin üzerinde 'hassasiyetle' duruyor: 'AVM'ler ve büyük mağaza yapılanmaları, büyük alım gücü nedeniyle rekabeti bozuyor, üreticiyi mağdur ediyor. Önlem şart!" AB'nin bu yaklaşımı, Bakan Ergün'ün önemli gerekçeleri arasında.
Ayrıca, Bakan, haklı olarak, AVM ve diğerlerinin kuruluş şartları, tedarikçilerle, tüketicilerle ilişkileri, yerel markalar gibi gerçekten önemli konularda yasal düzene sokulmasında ısrarlı ve kararlı görünüyor.
Çatışan çıkarlar
Böyle bir düzenlemenin bugüne kadar neden yapılamadığının 'kök' cevabı perakende sektörünün aktörleri arasındaki 'çıkar çatışmalarında' gizli. Taslağın 'başarısı' bunları bir şekilde uzlaştırmaya bağlı.
Bu noktada Bakan Ergün, ilgili tarafların 'yazılı görüşlerini' almakla yetinmemeli. Çünkü, sektör derneklerinin buluşabildikleri üçüncü nokta, taslağın hazırlık sürecinde etkin katılımlarının talep edilmeyişi.
Haklılar, bürokratik kademede dikkati alınıp alınmayacağı bilinmeyen "yazılı görüş'yerine, tüm aktörleri bir program dahilinde tek tek veya gerekiyorsa topluca masa başında bir araya getirmek, dinlemek tercih edilmeli. Çünkü, sektör bileşenlerinin çıkarları kadar sorunları da farklı.
Bunları mümkün olduğunca fakat 'gerçekten' dikkate almak gerekir. Bu görev de taslağı hazırlayan siyasi ve bürokratik makamlara düşer.Ayrıca, böyle bir 'olgunlaştırma' ve 'kesinleştirme' süreci 60'ıncı Hükümetin 10 yıllık bir hikâyenin 'final' bölümünü yazmasını hızlandırır ve kolaylaştırır. Bakan Ergün bunu başarabilir. Aksi halde, bu taslak da çok su kaldıran pirinçe dönebilir!