Bu açıklamalar bile şöyle bir okunup geçildi ya...
Gazetemizin kurucusu rahmetli Nezih Demirkent’le tanışmamız 2000 yılına uzanıyor. Demirkent, o dönem günlük haber koşuşturması içinde üstünde gerektiği gibi durulmayan konuların ele alınacağı bir ek çıkarmak istiyordu ve işte bu ekin editörlüğü görevini yürütmek üzere Dünya’ya ilk adımımı atmıştım. Eki bir süre Reel Ekonomi adıyla, daha sonra Eko Analiz adıyla çıkardık, ardından Eko Analiz köşemin adı oldu ve yazılar da günlüğe dönüştü.
İşte geride kalan birkaç haftayı düşünürken, aklıma rahmetli Nezih Bey’in “üstünde fazla durulmayan” konular yaklaşımı geldi. Gerçekten de son birkaç haftada Türkiye’nin en çok tartıştığı konularda öylesine önemli açıklamalar yapılmış ve bu konular öylesine sıradanmış gibi geçip gitmişti ki... Bunları derleyip toparlamakta yarar olduğunu düşündüm. En azından bu açıklamaları belki haber olarak okuma fırsatı bile bulamamış olanlara hatırlatabilecektim...
Zıt görüşler
Türkiye ekonomisine ilişkin temel yaklaşımlarda ve söylemlerde birbiriyle taban tabana öylesine zıt görüşler dile getiriliyor ki, insan “Ne oluyor, kim ne yapmak istiyor” demekten kendini alamıyor.
Ekonomide en büyük tartışma konumuzun ne olduğu belli; “faiz-enflasyon” ilişkisi. Temelde bu konu var. “Faiz mi enfl asyondan, enflasyon mu faizden” kaynaklanıyor, tartışıp duruyoruz.
Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşü biliniyor. Erdoğan sürekli olarak “enfl asyonun faizin bir neticesi” olduğunu söylüyor. Cumhurbaşkanı’na göre faiz düşürülürse enflasyon da kabul edilebilir düzeylere inecek.
Hatta Erdoğan, zaman zaman iktidarları boyunca başarılı olamadıkları yegane konunun faizi aşağı çekmek olduğunu da vurgulama gereği duyuyor.
Cumhurbaşkanı böyle söylüyor ama diğer yanda Merkez Bankası her Para Politikası Kurulu toplantısından sonra yaptığı açıklamada hiç değişmeyen bir cümleye yer veriyor:
“Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme ve hedefl erle uyum sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruş kararlılıkla sürdürülecektir.”
Zaten Merkez Bankası’nın bu yaklaşımı da can sıkıyor ya... Erdoğan Merkez Bankası’nı hem faizi yüksek tutmakla, hem de enfl asyon hedefini sürekli ıskalamakla eleştiriyor.
Banka kârları eleştirisi
Bankacılık sistemine dönük de temelde iki eleştiri var. Bunlardan biri yüksek faiz uygulandığı eleştirisi, diğeri ise bu yüksek faizin bir sonucu olarak görülen fahiş olduğu ileri sürülen kâr.
Erdoğan, bankacılık sistemini faizi indirerek sürümden kazanmaya davet ediyor, kamu bankalarından başlayarak faiz konusunda adım atılacağını söylüyor.
Cumhurbaşkanı bu görüşte ama biri hükümetin içinden, biri de bankacılık sisteminin zirvesinde bulunan iki isimden çok farklı açıklamalar geldi geçen günlerde.
Şimşek ve Aydın’ın görüşleri
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, geçen hafta katıldığı bir toplantıda bankacılık sisteminin karının yüksek olmadığını dile getirdi.
Şimşek, “Bankacılık sisteminin sermaye yeterlik rasyosu şokları atlatacak kadar güçlü, karı makul düzeydedir. Bankalar ne iddia edildiği gibi aşırı karlı, ne de sermayesini enflasyona ezdirecek kadar düşük karlıdır” diye konuştu.
Ziraat Bankası Genel Müdürü ve Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın ise banka karlarının, faizden dolayı yüksek gerçekleştiğine dönük eleştiriler üstüne çok yalın bir değerlendirmede bulundu. Aydın, “Bankalar hiç kar etmese, faiz ancak iki puan düşer” dedi.
Hangisi doğru?
Bir tarafta “faizin yüksek olduğu, bankaların da bundan dolayı inanılmaz karlar elde ettikleri” görüşü, diğer tarafta bunun tam zıttı bir görüş...
Bir tarafa “enflasyonun faizin yüksekliğinden kaynaklandığı” görüşü, diğer tarafta “enfl asyon düşmeden para politikasındaki sıkı duruştan vazgeçilmeyeceği” vurgulanan Merkez Bankası görüşü... (Merkez Bankası gerçek anlamda sıkı para politikası uyguluyor mu, o ayrı bir tartışma konusu.)
Bunlar taban tabana zıt görüşler. Bu görüşlerin ya birisi doğrudur ya diğeri.
Ne tuhaftır ki Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın’ın bu çok önemli açıklamaları satır aralarında adeta kaynayıp gitti. Oysa bu iki isim, Türkiye’nin yıllardır tartıştığı bir konuda çok önemli saptamalarda bulunmuşlardı. Hiç kimsenin “Onlar da kim ki” diyecek hali de yok üstelik. Ama böylesine önemli konularda, böylesine önemli isimlerin dile getirdikleri görüşleri şöyle bir okuyup geçtik.