Bruegel raporu: Genişleme kriterleri her ülkeye tarafsız uygulanmalı yok

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN [email protected]

Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Bruegel geçtiğimiz günlerde Avrupa'nın 2010-2015 için ekonomik öncelikleri: "Yeni Komisyona Notlar" isimli bir çalışma yayımladı.

Çalışmada, ekonomik ve parasal işler, finans hizmetleri, rekabet politikası, ortak pazar, küresel ısınma, istihdam, sosyal işler, genişleme ve komşuluk politikası, ticaret gibi farklı alanlarda sorumlu komiserlere ve komisyon başkanına öneriler yer alıyor.

Raporda öncelikle dikkat çekilen unsur, ekonomik ve politik açıdan güç kaybeden AB için krizin bir fırsat yaratma olasılığı. Bu olasılık değerlendirilmediği takdirde, ekonomik ve siyasi riskler yaşanabileceğine dikkat çeken raporda, ekonomi ve nüfusa yönelik mevcut sorunların devam etmesi durumunda, krizin bir yandan borçlanma oranını artırıp, diğer yandan inovasyon performansını düşürerek stagnasyona yol açabileceği belirtiliyor.

Siyasi açıdan ise Avrupa'nın, bir yandan serbestleşme politikaları diğer yandan ise krize organize bir şekilde cevap verme gücünü gösteremediği için eleştirilebileceği ifade ediliyor.

Raporda, "Bu nedenlerden dolayı, yeni Avrupa Komisyonu oldukça zorlu bir görevle karşı karşıya. Herkesin milliyetçi bir tavır takındığı, AB içinde genel bir memnuniyetsizliğin yaşandığı bir dönemde, ortak kurallar için mücadele etmek, yeni çözümler sunmak, Avrupa davasını yeniden tanımlamak ve hızla değişen dünyada AB'nin etkili bir oyuncu olmasını sağlamak gerekiyor. Eğer komisyon bunu başarırsa, krizi bir fırsata çevirebilir. Eğer başarısız olursa, AB etkisini daha da yitirir" yorumuna yer veriliyor.

AB'nin önceliklerini bir an önce belirlemesi gerektiğini savunan raporda yer alan konulardan biri de, Türkiye'yi, yakından ilgilendiren genişleme konusu.

Raporda genişleme politikasının bugüne kadar son derece olumlu sonuçlar verdiği, demokrasi, insan haklarının korunması, piyasa reformları, rekabet gibi çok sayıda alanda önemli gelişmeler sağladığı, AB genelinde istikrar ve güvenliğin korunmasında vazgeçilmez rol oynadığı vurgulanıyor. Doğu Avrupa genişlemesinde gündeme gelen korkuların gerçekleşmediği, doğudan batıya insan hareketinin beklendiği boyutlara ulaşmadığı ve AB kurumlarının başarılı bir şekilde işlemeye devam ettiğinin de altı çiziliyor.

Fakat genişlemenin geleceğine yönelik yapılan değerlendirmeler, Türkiye açısından çok içi açıcı değil. İşte raporda yer alan yorumlar: "Hırvatistan dışında, güney doğu Avrupa'da aday veya potansiyel aday konumundaki ülkeler bir yandan kendi reformlarının yavaşlaması diğer yandan da AB'den gelen karışık sinyaller arasında kaldılar. Türkiye ile müzakereler neredeyse donmuş durumda. AB beklentilerinin azalması, bir yandan reform sürecinin yavaşlamasına diğer yandan kamuoyunda fikir değişikliğine yol açtı. Örneğin 2004 baharında Eurobarometer tarafından yapılan kamuoyu yoklamasında Türkler'in yüzde 71'i AB üyeliğini desteklerken, bu oran 2008 sonbaharında yüzde 42'ye geriledi. Bazı AB ülkelerindeki etki sahibi siyasi liderler kamuoyunda izlenen 'genişleme yorgunluğunu' yansıtmaya başladılar. 2009 Temmuz ayında gerçekleşen AB seçimleri de, Hırvatistan ve belki İzlanda dışındaki genişleme beklentisinin neredeyse yok olmakta olduğunu ortaya koydu."

Bu değerlendirmenin ardından, raporun komisyona yaptığı öneriler şöyle:

· Batı'da, genişleme yorgunluğu kısır döngünü, Doğu'da da reform yorgunluğu kısır döngünü ortadan kaldırmak için daha iyi yollar bulmak gerekli. Aksi takdirde bu iki konu, AB'nin sınırlarında refah düzeyinin düşmesine yol açacaktır.

· Genişleme ve komşuluk politikalarının yeninden gözden geçirilmesi be AB'nin dört temel özgürlüğünün tüm komşu ülkelere genişletilmesi gerekir. Bununla birlikte AB'nin entegrasyon kapasitesinin de yeniden gözden geçirilmesi önem taşımaktadır.

· Genişleme kriterleri her ülkeye şeffaf ve tarafsız bir şekilde, geçmişte uygulanan aynı standartlar doğrulturunda uygulanmalıdır. Ancak bu sayede ülkeler AB üyeliği beklentisinin ve zamanının, sadece kendilerinin hazır olup olmamasına bağlı olduğuna inanabilirler.

· Geçmişte gerçekleşen ve geleceğe yönelik genişleme süreçlerini ilgilendiren bilgilerin sağlanması gerekmektedir.

· Sadece komisyon değil, tüm AB genişleme konusunda, yanlış anlaşılmalara neden olmamak için tek bir ağızdan konuşmalıdır.

· Potansiyel adaylar ve diğer ülkeler arasında ayrımcılık yapmak, komşu ülkelere son derece güçlü olumsuz sinyaller gönderir ve bu sinyaller AB üyeliği umutlarını ortadan kaldırır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar