BRIC neden yavaşladı?
Batı’nın güçlü ekonomileri resesyonda iken yüksek büyüme hızlarıyla dikkatleri üzerilerine çeken Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin ekonomileri yavaşlıyor. 2000’li yıllardan başlayıp yakın zamana kadar yıllık ortalama yüzde 6 civarında bir hızla büyüyen BRIC ekonomilerinde 2014 için öngörülen büyüme oranı yüzde 4.5. Dünya nüfusunun yüzde 40’ını oluşturan BRIC’in dünya toplam gayrisafi hasılası içindeki payı ise yüzde 25’in üzerinde. Dünya nüfusunun önemli bir bölümünü barındıran, orta sınıfın giderek güçlendiği BRIC ekonomilerindeki bu yavaşlamadan muhtemelen dünya ekonomisi de etkilenecektir. BRIC’in yavaşlamasında, FED’in para politikasındaki değişikliğin de etkisi var. Aralıktan bu yana FED’in aylık bono alımlarını düzenli biçimde azaltması, aralarında BRIC’in de yer aldığı gelişmekte olan ekonomilerinden sermaye çıkışlarına neden olarak; faiz, kur ve büyüme rakamları üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor. Azalan para kaynakları ve sermaye çıkışlarından dolayı, özellikle enerji açısından dışa bağımlı gelişmekte olan ülkelerde ödemeler dengesi sorunları artıyor.
***
FED’in politika değişikliği dışında, bu ülkelerdeki ekonomik ve siyasal gelişmelerin de büyümeyi olumsuz etkilediği belirtiliyor. “The American Interest”deki yazısında Michael Mandelbaum(*) BRIC ekonomilerinin geleceğinin siyasi yapılarından bağımsız düşünülemeyeceği görüşünde. Brezilya’daki populist uygulamalar, Rusya’nın büyük enerji kaynakları, Çin ve Hindistan’ın otoriter ve demokrat idare biçimleri, yazara göre büyüme hızları üzerinde etkili oluyor. Popülist uygulamalar Brezilya dışında Latin Amerika’nın diğer ülkelerinde de yaygın. 1950-1975 yılları arasında ortalama yüzde 7 hızla büyüyen Brezilya’da, sonraki çeyrek yüzyılda büyümenin yavaşlaması ve enflasyonun artmasında, Mandelbaum popülist politikaların payının olduğunu söylüyor. Kamu işletmelerine ve çalışanlarına verilen destekler ve ödenen yüksek ücretlerden kaynaklanan bütçe açıklarının para basarak ve borçlanarak karşılanmasının enflasyonu arttırarak büyümeyi yavaşlattığı biliniyor. Brezilya ekonomisinin yavaşlamasında gerileyen hammadde fiyatlarının da etkisi var.
***
Mandelbaum, Brezilya’nın okyanusun derinliklerindeki zengin petrol yataklarını akılcı biçimde kullanabilirse ekonomisine katkıda bulunacağını belirtirken, Rusya’ya da gönderme yapıyor. Rusya’nın gayrisafi yurtiçi hasılasının yaklaşık üçte birini oluşturan doğalgaz ve petrol üretiminin ihracat içindeki payı yüzde 60’ın üzerinde. Ülkenin ekonomik büyümesinde artan petrol ve doğalgaz fiyatlarının etkisi büyük. Petrolün varil fiyatında her 10 dolarlık artışın, gayrisafı yurtiçi hasılayı yüzde 2 oranında arttırdığı ileri sürülüyor. Artan petrol fiyatlarının endirekt etkisi, demokrasinin gelişmesini engellemesi. Mandelbaum’un iddia ettiği gibi, petrol ve doğalgazın getirdiği muazzam gelirler Putin’i gücü elinde tutmaya teşvik etmenin ötesinde, halkı da yüksek gelirlerle uyutarak siyasi yönden pasifize olmasına neden oluyor mu? Enerji yönünden zengin ülkelerde yöneticilerin, siyasi güçlerini kaybedecekleri endişesiyle demokrasiye ve demokrasinin yolunu açabilecek ekonomik büyümeye karşı çıktıkları tezi doğru olabilir mi?
***
Ekonomik büyüme ve siyasi gelişme, daha doğrusu demokrasi arasında yakın ilişki olduğu tezini
gelişmeler pek doğrulamıyor. Büyüme demokrasinin gelişmesine mi bağlı? Yoksa, hızlı büyüyen ülkeler demokrasiye daha kolay mı geçebiliyor? Uzun yıllara dayanan demokrasi geleneği olmasına rağmen Hindistan ekonomik yönden yeterince kalkınamadı ama Çin, otokratik idareyle kapitalist kalkınma modelini başarılı biçimde uygulayarak dünyanın ikinci büyük ekonomisi haline geliverdi. Acaba sağlanan ekonomik gelişme; yükselen orta sınıf ve artan iç tüketim, refah ve politik katılımın artmasına yardım ederek demokrasiye geçişi kolaylaştıracak mı? Dünyada cevabı aranan ve istenen de bu.
(*) Michael Mandelbaum, BRIC Bust ?, The American Interest, Summer (May/June) 2014, s.
77-83.