Brexit de belirsizlik üretiyor
Bu sene sanki belirsizliklerin yılı olacak gibi duruyor. Yazılarımı izleyenler Türkiye ekonomisinde içeride üreyen ve dışarıdan yansıyan belirsizlikler nedeniyle risklerin yükseliyor olmasından şikayet ettiğimi fark etmiştir. Türkiye ekonomisinin belirsizlik-risk ortamındaki çabalarına yoğunlaşınca dışarıyı biraz kulak arkası ettik galiba. Bu tabii biraz da volüm meselesi. İçerideki gelişmeler dışarıyı katlar hızda gelişince herkes içeriye yoğunlaştı. Dışarısı geri plana kaydı, gözden ırak hale geldi. Bundan şikayet ediyor değilim. Ama, bu aydan itibaren dışarısının da hareketleneceğini ima eden gelişmeler oluyor. Sanki oralarda da belirsizlikler oluşacak ve risk algısı tırmanacak, gelişmeleri bunlar belirleyecek gibi görünüyor. Bunlar belki hemen, çok kısa dönemde bizi ve başkalarını çok rahatsız edecek boyutlara ulaşmayacak. Ama sonrasında bazı temelli dönüşümlerin ilk adımları haline gelebilirler. Belki ihtiyatlı olmakta fayda olur diye düşünüyorum.
Bu günlerde gündemde olası sıkıntıların ipuçları var. Dünya ekonomisinin sert ve uzun bir krizden çıkma noktasında ortaya çıkan bu sıkıntılar küresel ekonomide belirsizliği yoğunlaştırıp, risk algısını bozmaya ve krizi bir kez daha ateşlemeye aday gelişmeler. Örneğin, ABD’de yeni Başkan Donald Trump’ın taşıdığı sevimsiz olasılıklar onu bu adaylar arasında en ön safa koyuyor. Orta Doğu coğrafyasında sürüp giden sıcak çatışma ortamı da böyle bir aday. Başkaları da var kuşkusuz. Dünya bu, beladan uzak kalır mı?
Bu ortamda benim başka bir adayım var. Görece daha uzun bir süreye yayılabilecek etkiler yaratma potansiyeli açısından belki daha önemli bir aday bu. İngilizlerin Brexit çıkışından söz ediyorum. Malum, Brexit İngiltere’nin Avrupa Birliği ortaklığından vazgeçmesini simgeleyen, Birlikten kopma talebini anlatan kestirme bir sözcük. Deyiş belki kestirme ama olası etkileri ve sonuçları böyle değil. Tersine, Brexit herkesi birkaç yönden etkileyecek, ciddi maliyetler doğuracak ve sonuçta herkesi bu gün olduğu yerden daha geriye sürüklemeye aday bir süreç. Brexit geçen yılın ortasında gündeme geldi ve o tarihten itibaren daha çok kapalı kapılar arkasında ve diplomatik görünümlü görüşmelerle değerlendirildi. Haliyle bu görüşmeler somut bir sonuç üretmedi. Üretmesi de beklenmiyordu zaten. Koyu bir belirsizlik kapladı ortalığı. Kim kimle nereye kadar yürüyecek, ayrılma tek hamlede gerçekleşecek sert ve kati bir süreç mi olacak yoksa zamana yayılmış, belli toleranslarla yürütülecek yumuşak bir geçiş süreci mi yaşanacaktı? Bu noktalarda belirsizlikler vardı.
İngiltere’nin yeni başbakanı Theresa May hafta içinde basının karşısına geçti, İngiltere tarafının net ve kesin bir kopuş öngördüğü izlenimi veren bir konuşma yaptı. İngiltere Avrupa entegrasyonunun en önemli yapı taşları olan “tek pazar” ve “ gümrük birliği” düzenlemelerinin dışına çıkacaktı. Rekabet ve pazara katılma koşullarına, pazarın dışarıya karşı korunma tedbirlerine de uymak zorunda kalmayı istemiyordu. AB’nin regülasyon uygulamalarına artık katılmayacaktı. Birliğin bazı zorunluluklarının sıkıntı yarattığını, özellikle de AB’nin serbest dolaşım düzenlemesinin dışında kalmasının İngiltere için daha iyi sonuçlar vereceğini ileriye sürüyordu. Başbakan May AB’den kopuş süresinin yumuşak ve düzenli biçimle yürütülmesini ve iki yılda sürecin tamamlanmasının istediklerini söyledi. Eğer AB yetkilileri İngiltere’yi cezalandırma yönünde bir adım atarsa buna daha sert ve kapsamlı düzenlemeleri içeren “yeni bir ekonomik model” ile tepki göstereceklerini de açıklamalarına ekleyen İngilizler tedbirli ve hazır olacakları izlenimini vermeye de özen gösterdiler.
Bu Brexit meselesi uzun soluklu bir sorun olarak daha bir süre etrafımızda, yanımızda yöremizde dolaşacak. Yani, bu Brexit daha çok su kaldıracak. Gelinen aşamada en azından bazı soruların cevaplanması ve belirsizliklerin giderilmesi açısından yapılan bu açıklamaların yararlı olduğunu düşünüyorum. Bu tabii Avrupa’daki kopuşun mana ve ehemmiyetini ve olası sonuçlarını ortadan kaldırmıyor. Bundan sonra ayrılma sürecinin sakin, yumuşak, uzlaşmaya yatkın ve çok gecikmeden sonuç almaya odaklanmış ve hiçbir üyenin zarar görmesine izin vermeyecek biçimde yürütülüp tamamlanması gerekir. Nasıl Avrupa’nın bir Birlik içinde entegre olması tarihi bir oluşum olarak nitelendiyse Birlikten ayrılmanın da en az bu kadar önemli bir dönüş olarak tarihe yazılmasını sağlamak önemlidir. Yoksa başta İngiltere, tüm kürenin zarar göreceği bir devinime kaymak kaçınılmaz olur. Bu da istenen bir durum değildir.