Böyle gitmez dedirten gelişmeler!
Son haftasına girdiğimiz Mart ayı genelinde ilginç gelişmelere tanık olduk. Küresel eğilimlerde önemli sayılabilecek kırılmalar yaşanabileceği yönündeki endişeler güçlendi; böyle gelmiş olsa da aynı şekilde devam edilemeyeceği yönündeki beklentiler ön plana çıktı. Ekonomik söylem ve eylemlerin arkasına gizlenmiş siyasi hedefler, piyasalara ilişkin hassasiyetlerin azalmasına ve kırılganlık yönündeki algıların güçlenmesine yardım etti. Sürdürülebilir olmayan eğilimler ve geleneksel olmayan politikalar konusunda son aşamaya girilmekte olduğu algısı güçlenirken, korkular ile yüzleşmek gereği her kesimin kapsını çalmaya başladı.
Ticaret savaşları konu başlığı altında yaşanan gelişmeler, ABD para otoritesinin dolar faizleri konusunda aldığı karar ve geleceğe yönelik ekonomik öngörüleri ile finansal cephedeki eğilimler, küresel beklentilerin olumsuzlaşmasında etkili oldu.
Çelikte muafiyetin genişletilmesi vergilerin siyasi olduğunu düşündürüyor
ABD’nin çelik ve alüminyum konusundaki ek gümrük vergilerinden muafiyet kapsamını genişletmesi, girişimin öncelikle siyasi amaç taşıdığını veya bazı zorlamalar ile bu hale getirildiğini düşündürüyor. Avrupa Birliğinin, muafiyet kapsamına alınması ve karşılıklı misilleme hazırlıklarının şimdilik rafa kaldırılmış olması daha farklı bir algıya izin vermiyor. Hemen arkasından Çin’e yönelik ek gümrük vergisi ve yatırım kısıtlamaları konusundaki yaklaşımlar, küresel ölçekteki kutuplaşma eğiliminde yeni bir aşamaya geçileceği beklentisini güçlendiriyor.
1970’li yıllarda hazırlanıp ve 1980’lerde hızla pazarlanan küreselleşme denilen kuralsızlığın somut hedefleri vardı; tek kutuplu bir dünya yaratmak ve buna uygun olarak yeni düzeni şekillendirmek, yirmi birinci yüzyılı Amerikan asrı haline getirmek. Finansal akımları yönlendirme yeteneği, teknolojik üstünlükler ve çok uluslu şirketler bu süreçte önemli roller oynayacaktı! Fakat olmadı, olası yeni düzenin tek kutuplu olma şansı kalmadı!
Küreselleşmeyi yaratanların korumacılık eğilimi bir devrin sonu!
Bu olumsuzluktan Çin’i sorumlu tutarak kutuplaşmayı keskinleştirmek, muhtemelen sonucu değiştirmeyecek. Finansal akımları yönlendirme yeteneğinin tükenme aşamasına yaklaşması, teknolojik üstünlük farkının iyice azalması ve çok uluslu şirketlerin görece bağımsız amaçlara yelken açmış olması gibi konular bundan sonrasında belirleyici olacak. Küreselleşmeyi yaratıp pazarlayanların, başarısızlıklar sonrasında korumacı eğilimlere yönelmesi bir devrin sonu olarak algılanacak! Ne kadar çırpınırsa çırpınsın, düşenin dostları sayısal olarak azalacak; tavizler veya tehditler, karşı tarak olarak görülenler çok büyük hatalar yapmadığı sürece pek bir işe yaramayacak.
ABD para otoritesinin Açık Piyasa İşlem Kurulunun geride bıraktığımız hafta içinde aldığı karar ve geleceğe ilişkin öngörüleri, finansal eğilimler açısından iyi şeyler söylemiyor. Dolar faizleri çeyrek puan yükseltildi, önümüzdeki üç yıl genelinde bu eğilimin devam edeceği ve daha önce öngörülenden daha yüksek düzeylere çıkabileceği mesajı verildi. Korumacı önlemlerin yaratabileceği ek enflasyon baskıları ve artmayı sürdüren belirsizlikler, faizlerdeki eğilimlerin daha yüksek seviyeleri zorlayabileceği endişelerini güçlendirdi. Sistemi oluşturan kurumsal yapı ve ciddi boyutta risk taşıyanların iyimser senaryoları etkisiz kalmaya başladı; bazı yapay zorlamalar, beklentilerdeki bozulmayı tersine çeviremedi.
Geride bıraktığımız haftanın ikinci yarısında, çelişkili piyasa eğilimlerine tanık olduk! Sermaye piyasaları satış baskısı altında bunaldı, riskten kaçınma eğilimi güçlendi ve en ciddi yıpranma ABD pazarlarında yaşandı; güvenilir liman arayışı ön plana çıktı. Doların diğer paralara karşı değer kaybı ve enerji ile kıymetli madenlerde gözlenen yükseliş, olumsuz beklentilerin ön plana çıkmasını engelleyemese de panik eğilimlerin sahne almasını önlemiş olabilir. Gelişmeler belirsizlik algısında yaşanan artışlar nedeniyle, kafaların çok karıştığı ve öncelikle sakinliği koruma içgüdüsünün belirleyici olduğu dikkat çekiyor; fakat bu durumun kalıcı olamayacağını hesaba katmak gerekiyor!
Mevcut stratejiler ve alınmış riskler, finansal kesim ile çok uluslu şirketleri ABD’nin korumacı eylemlerine direnmeye zorluyor. Bu açmazı çözemeyen ABD’nin yalnızlaşma olasılığı artıyor! Fakat dolar faizlerine ilişkin endişeler, kimsenin rahat etmesine izin vermiyor. Sorunun görünen kısmı ABD-Çin gerginliği olabilir; fakat görünmeyen kısmının çok karmaşık, sorunlu ve çözümsüz olduğunu unutmamak gerekiyor.