Boşa giden teşekkür

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU [email protected]

Geride bıraktığımız hafta içinde para ve döviz kuru politikasını ilgilendiren üç gelişme yaşandı. Merkez Bankası (TCMB) faiz kararını açıkladı. Sayın Başbakan TCMB'nin döviz rezervinin düzeyinin 100 milyar dolara yükselmesi gerektiğini söyledi. TCMB Başkanı ile ihracatçılar bir araya geldiler ve birbirlerini anlamaya çalıştılar.    

TCMB'nin faiz kararı genellikle yanlış yorumlandı. İşin doğrusu şu: Bir bütün olarak bakıldığında, bankaların likidite açığı var. Bir süredir TCMB bu ihtiyacı haftalık vadede karşılıyor. Buna karşılık bankalardan bir faiz talep ediyor. Bu nedenle, artık ekonomi açısından önemli olan kısa vadeli faiz bu faiz. TCMB, repo faizi denilen bu faizi yüzde 7 oranında sabit tuttu.

Yanlış yorumların nedeni, TCMB'nin bankalardan borç alma faizini 0.25 puan indirmesi oldu. Bankacılık sistemine toplu halde bakıldığında likidite sıkışıklığı olmasına karşın, bu durum tek tek her banka için geçerli değil. Bazı bankalarda likidite fazlası var. Normal koşullar altında likidite fazlası olan bankaların, likidite ihtiyacı olan bankalara bu fazlalığı geçici bir süreliğine (gecelik vadede) kiraya vermeleri gerekiyor. Bir bütün olarak sistemde likidite açığı olduğu için de, geriye kalan likidite gereksinimini TCMB'nin karşılaması lazım.

Gerilimli dönemlerde bankalar arasında bu tür işlemler bıçak gibi kesiliyor. Bu durumda likidite fazlası olan bankalar ellerindeki fazla parayı geçici bir süreliğine (gecelik vadede) TCMB'ye veriyorlar. TCMB bunun için bankalara bir faiz ödüyor. TCMB bu faizi düşürdü. Bankalara "kendi aranızda artık daha çok işlem yapın" dedi.

TCMB 'koridor sistemi' olarak adlandırılan bir faiz sistemi uyguluyor. Bu koridorun alt sınırını 'borç alma faizi' oluşturuyor. Üst sınırı ise borç verme faizi. Bu üst sınır burada anlatılanlar açısından önemli değil. Repo faizi bu koridorun içinde bir yerde yer alıyor. TCMB'nin, şimdi ayrıntısına girmeyeceğim teknik nedenlerle, piyasada oluşan (bankalar arasındaki işlemlerde oluşan) kısa vadeli faizi bu koridor içinde tutma gücü var. Bu faizi koridorun neresinde tutacağını ise yukarıda değindiğim ve sabit kalan repo faizi belirliyor.

Bu çerçevede bakınca ortaya çıkan şu: Kısa vadeli faiz politikasında bir değişiklik yok. Piyasalar açısından geçerli olan faiz haddi hala yüzde 7.

Basına yansıdığı kadarıyla, TCMB Başkanı ile yapılan toplantıda, TİM Başkanı '0.25 puanlık faiz indirimi' nedeniyle teşekkür etmiş ve devamını dilemiş. Bu durumda teşekkür boşa gitmiş oluyor. Zira az önce belirttiğim gibi piyasalar açısından önemli olan faizde bir değişiklik yapılmadı.

TİM yetkililerinin toplantıda getirdikleri önerilerde ve TCMB yetkililerinin onlara verdikleri yanıtlarda bir yenilik yok. Yenilik olmamasının temel nedeni TCMB'nin döviz kuru konusunda yapabileceklerinin sınırlı olması. Bunu yakınlarda iki uzun yazıda incelemiştim. Meraklısı için tarihlerini ve başlıklarını vereyim: 23 haziranda 'İhracat için yapabileceklerimiz' ve 7 temmuzda 'Nasıl bir döviz kuru politikası?'.

Sayın Başbakan'ın önerisi, zamana yayılması koşuluyla yerine getirilebilecek bir öneri. Şu anda TCMB'nin 77 milyar dolar kadar döviz rezervi var. Bunu 100 milyar dolara yükseltmesi için, toplam 23 milyar dolar kadar döviz satın alması gerekiyor. Bir yılda (yaklaşık 200 iş gününde) gerçekleştirdiğini düşünelim. Bu durumda günde 115 milyon dolar alım yapması gerekiyor. Şu anda günlük ihaleler ile 40 milyon dolar opsiyonlu olmak üzere toplam 80 milyon dolar alıyor. Dolayısıyla, opsiyon miktarını da gözden geçirerek 115 milyon dolarlık alıma çıkabilir.

İki soru: Peki, böyle yapsın mı? Yaparsa, ihracatçılar açısından işe yarar mı?

Önümüzde bir genel seçim, sonra da yerel seçim dönemi var. Arkasından belki Cumhurbaşkanlığı seçimi gelecek. Bu ortamda belirsizlikler artabilir. Döviz alım miktarını artırmak açısından olumsuz bir süreç bu.

Ama TCMB açısından çok daha önemlisi, mali kural uygulamasının 'rafa kaldırılmış' olması. TCMB'nin seçim belirsizliğine karşın döviz alım miktarını artırması için, maliye politikasının disiplin içinde yürütüleceğinden emin olması gerekiyor. Bu seçim sürecinde mali kuralın olmaması, mali disiplin açısından TCMB'yi şüpheye düşürebilir.

Dolayısıyla, ilk soruya olumlu yanıt veremiyorum. Elbette mali kural olmasa da maliye politikası disiplinli bir şekilde sürdürülebilir. Bu ancak yetkililerle yapılacak görüşmeler ve biraz da piyasayı 'koklayarak' anlaşılabilir. Geçmiş deneyimler ışığında TCMB'nin ihtiyatlı bir tavır sergilemesi beklenir.

İkinci soruya gelince. Bunun yanıtı az önce değindiğim iki eski yazım çerçevesinde açık: Döviz rezervlerinin düzeyinin (yaklaşık bir yıla yayılan bir sürede) 100 milyar dolara çıkarılmasının ihracatçıların derdine deva olacağını sanmıyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Havuz problemi 01 Ağustos 2018
Elbette zor ama mümkün 20 Haziran 2018
Bazı basit gerçekler 06 Haziran 2018