Borsaları teknoloji mi sarstı, psikoloji mi?
Ocak ayının son günlerinden itibaren ABD ve dünya borsalarında yaşanan şiddetli sarsıntı, kendilerini uzun süredir yaşanan yükselişin coşkusuna kaptırmış olanları gafil avladı. Borsa oyuncuları can havliyle paralarını kurtarmaya çalışırken adeta birbirini ezdi ve trilyonlarla ifade edilen büyük kayıplar yaşandı. Paniği artıran şey, böyle bir sarsıntının yaşanabileceğini bildikleri halde, son ana kadar yükselişin coşkusunu yaşamayı tercih edenlerin aşırı tepkisi oldu. Kendi zafiyetlerini kabul etmek istemeyenler ise sarsıntının baş sorumlusu olarak teknolojiyi göstermeyi tercih etti, otomatik satış emirleri veren algoritmalar suçlu ilan edildi.
2013 yılında Nobel Ekonomi Ödülünü alan Robert Shiller, insan psikolojisinin ve davranışlarının ekonomiye ve borsalara etkisi konusunda çok önemli eserler vermiş olan bir ekonomist. Ayrıca şirketlerin fiyat/kazanç oranlarının tarihsel gelişimini izlemek için kullanılan CAPE rasyosunu hazırlayan iki kişiden biri Shiller. ABD borsalarında işlem gören hisse senetlerinin aşırı değerlenmiş olduğunu ve ABD borsalarının dünyanın en pahalı borsaları haline geldiğini neredeyse bir yıldır söyleyen Shiller’in analizlerini önemli bulduğum için son bir yıl içinde birkaç kez bu görüşlere yer verdim bu köşede.
En kapitalist ülke ABD mi?
Önceki gün Bloomberg TV’nin yayınına konuk olan Prof.Shiller’e, ABD borsalarından dünya borsalarına yayılan son keskin düşüşü nasıl değerlendirdiği soruldu. Shiller, ABD’deki kitle psikolojisinin dünyayı da etkilediğini, ABD borsalarındaki sarsıntının bu nedenle küresel boyut kazandığını belirtti.
Shiller’e göre ABD borsalarında fiyatların aşırı yükselmiş olduğunu ve ABD borsasının dünyanın en pahalı borsası haline geldiğini aslında herkes biliyordu. Bu yükselişin bir noktada inişe dönüşeceğini de biliyordu yatırımcılar ama son ana kadar oyunun içinde kalmanın büyüsünden kendilerini kurtaramıyordu. Piyasalarda balonlar hep böyle oluşur ve büyürdü. Bunun tipik bir örneğiydi yaşanan olay. Şimdi bu düşüşün yaşanması sonrasında neler olacağını kestirmek ise zordu. Bunun sadece bir düzeltme mi, yoksa borsalarda bir düşüş döneminin ya da “ayı piyasasının” başlangıcı mı olduğunu zaman gösterecekti.
Bu olayın ABD’de yaşanmasının da algılarla ve kitle psikolojisiyle ilişkisi vardı Shiller’e göre. Donald Trump’ın beklenmedik şekilde ABD Başkanı seçilmesi farklı umutlar yaratmıştı yatırımcılarda. Kendi de bir işadamı olan Trump’ın göreve başlar başlamaz özel sektörün her zaman yakındığı regülasyonları budamaya başlaması ve daha sonra sermayeye kapsamlı vergi indirimleri sağlaması onun sermaye dostu olduğu ve Amerikan kapitalizminin önünü açtığı inancını güçlendirmişti. Trump’ın başkan olmasıyla birlikte ABD yeniden “dünyanın en kapitalist” ülkesi olarak algılanmış ve bu algı borsaları uçurmuştu. Başka bir ifadeyle inanç, algı ve para kazanma hırsı borsaları uçurmuş ve sonunda bu sarsıntı yaşanmıştı.
Ekonominin ve teknolojinin etkisi
Shiller’in vurguladığı bu önemli noktanın yanı sıra, ABD ve dünya ekonomisindeki olumlu gelişmelerin de payı vardı borsalardaki yükselişin bu kadar uzun sürmesinde. Dünya ekonomisinde senkronize büyümenin başlaması kuşkusuz iyi bir haberdi. Ancak bu iyi haberin borsaları olumsuz etkileyecek bir sonucu da olabilirdi. On yıl önce başlayan küresel krizin aşıldığı izleniminin güçlenmesi, bu on yıla damga vuran deflasyon tehdidinin yerini enflasyon tehdidine bırakmasını gündeme getiriyordu. Bu ortamda başta ABD Merkez Bankası(FED) olmak üzere merkez bankalarının borsalara sağladığı sınırsız likidite desteğinin sonuna geliniyor ve faizlerin artışa geçeceği yeni bir döneme giriliyordu. Bu yeni koşullarda borsalardaki otomatiğe bağlanmış yükselişin sürmesi olanaksızdı. Ayrıca Trump yönetiminin devasa bütçe açıkları doğuracak adımlar atması da finans dünyasında geleceğe dönük beklentileri olumsuz yönde etkiliyordu.
Borsalardaki son sarsıntının bu kadar şiddetli yaşanmasında teknolojinin finans sektörüne getirmiş olduğu yeniliklerin de payı vardı kuşkusuz. Özellikle piyasalardaki volatilitenin çok düşük seyretmeye devam edeceği varsayımıyla oynanan trilyonluk kumarın ters tepmesi ve çok büyük kayıplara yol açması sarsıntının büyümesine yol açtı. Teknoloji, sarsıntının temel nedeni değildi ama şiddetli hissedilmesinde belirleyici oldu.