Borsalar ile petrolün ayrışması
2010'da İrlanda kurtarıldı. Paketin büyüklüğü, bankaların sermayesinin yüzde 95'i idi. 2011'de Portekiz'e yardım edildi. Büyüklük, bankaların sermayesinin yüzde 175'i idi. 2012'de İspanya paketi açıklandı. Büyüklük, bankacılık sektörünün sermayesinin yüzde 27'si oldu. Bu miktarın yetersiz olduğu net şekilde görülüyor.
İspanya paketi hayal kırıklığı olsa da, Avrupalı politika yapıcıların euro projesine hala bağlı olduklarını düşünüyorum. Ancak kısa dönemde kritik kararlar alma cesaretine sahip değiller. Sorunları daha fazla erteleyemedikleri zaman hamle yapabilirler. Bir bazuka olmadan problemlerin çözülme şansı yok. İspanya planı gibi yarı ömürlü çözümlerin etki süresi kısalıyor. Geçtiğimiz hafta sonu 400 milyar euroluk bir program açıklansaydı, bugün biraz daha iyimser olurduk. İspanya bankacılık sektörü kanayan bir yaraya benziyor. Sadece yapsatçılara verilen kredi toplamı 300 milyar euroyu aşıyor.
Buradaki temerrüt oranı şu an için yüzde 20. İspanya'daki konut fiyatları, İrlanda'daki kadar bile düşmedi. Ev fiyatlarının düşecek daha çok yeri var. Temerrüt oranları artabilir. Kaldı ki, İrlanda'daki düşüş de devam ediyor.
AB, İspanyol bankalarına daha fazla sermaye vermek zorunda kalabilir. Bence Avrupa çapında bir sermaye programı gerekiyor. İtalyan bankalarının içinde olmadığı her proje, başarısızlığa mahkum olur. 2011'in son çeyreğinde, İtalya ortalığı kasıp kavuruyordu. Bugün arka planda kalıyor. Orada da sonuçlanan bir durum yok. İspanya yardım için başvurduktan sonra, İtalya da önümüzdeki dönemde AB'nin kapısını çalabilir.
Piyasalar Avrupa'dan istediğini alamadı. İspanya planı istenen havayı yaratmadı. Avrupa Merkez Bankası, tepkisiz kalmaya devam ediyor. Diğer yandan; İngiltere ekonomisinde bir daralma riski varken, merkez bankası hiçbir önlem açıklamıyor. Yatırımcıları mutlu etme görevi yine Fed'e kaldı.
Diğerleri parasal genişleme programı açıklamazken, Fed niçin açıklasın sorusu akla gelebilir.
Göreceli olarak ABD ekonomisi daha iyi durumda gözüküyor. Buna rağmen, Bernanke'nin geçen hafta yaptığı açıklamaları olumsuz bulmuyorum. Bernanke yılbaşından beri; 'İhtiyaç olursa, müdahale edebiliriz' diyordu. Geçen hafta 'Müdahale etmeye hazırız' dedi. Sürprizler hazırlıyor olabilir.
ABD'deki kurumsal yatırımcıların yüzde 62'si, Fed'in gelecek hafta bir parasal genişleme programı açıklamasını bekliyor. Bu yeni bir tahvil alım programı veya mevcut programın uzatılması şeklinde olabilir. Tahvil alım programlarının, reel ekonomiye belirgin bir katkısı olmadı. Bu kadar etkisiz kalıp, aynı zamanda bu kadar fazla tartışılan resmi bir program hatırlamıyorum. Tabii bu biraz da finans piyasalarında değişen psikolojiden kaynaklanıyor. Her şey devlet politikalarına, merkez bankalarına bağımlı hale geldi. Likidite programlarının fiyatları yükseltmesi yeterli görülüyor.
Parasal genişlemenin, borsalar ve emtia fiyatları üzerindeki etkisi apaçık ortada. Borsa endeksleri ile bazı emtialar arasında ciddi korelasyon rakamları var. S&P 500 endeksi, küresel risk iştahının bir numaralı göstergesi sayılır. Endeksin, petrol fiyatı ile ilişkisi genel olarak iyidir. Fakat son iki aydır bir ayrışma yaşanıyor. Bu bozulma, petrol arzındaki artışla, ya da ABD enerji sektöründeki teknolojik gelişmelerle açıklanabilir. Lakin bu tip temel faktörlerin fiyatlar üzerindeki etkisi daha kademeli ve dengeli olur. Bu açıdan bakıldığında, petrol fiyatının çok hızlı düştüğü veya S&P 500 endeksinin bugünkü seviyesinin aşırı değerli olduğu söylenebilir.